Faruk Köse

Faruk Köse

“Terleyen Cumhurbaşkanı...”

“Terleyen Cumhurbaşkanı...”

Yerel seçimler bitti ya, şimdi herkes Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlendi. Senaryolar havada uçuşuyor. Birileri yine toplumsal tercihlerden bîhaber, “kâğıt üzerinde ittifaklar” kurup adaylar belirliyor, Cumhurbaşkanını seçiyor. Nedense kimsenin, “sosyal ve siyasal eğilimler”i hesaba kattığı yok.

Siyasi hayatını zirvede tamamlamak isteyen ve ardında “büyük bir halk desteği” bulunan “Erdoğan faktörü”nü devre dışı bırakan formüllerin hiçbirinin işe yaramayacağını göremeyecek kadar basiretsiz tipler, “halk oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı” olmayı “halkın Tayyip’i”ne yakıştırmasalar da, -doğrusunu elbette Allah bilir-, “görünen gelecek”te işin varacağı yer bundan başkası değil.

Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimini asıl önemli kılan, Cumhurbaşkanı’nın halk oyuyla seçiliyor olması. Arkasına halk desteğini alan bir Cumhurbaşkanı’nın, “Hükümetler üzerinde daha etkili” olacağından, “özgül ağırlık” bakımından daha baskın hale geleceğinden kuşku yok. Bu yüzden, Cumhurbaşkanlığı makamı, şimdi olduğundan “daha stratejik bir makam” ve yeni Cumhurbaşkanı, şimdi olduğundan “daha güçlü” olacak.

Bu durumda şundan kimsenin kuşkusu olmasın: Zaten “Başkanlık sistemi”ni çok arzulayan ve fakat “Anayasal değişiklik”i gerçekleştiremeyen Erdoğan, halk oyuyla Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, aynen “Başkan gibi” davranmaktan başka bir tutum içine de girmeyecektir. Bunun için öyle Anayasal değişiklik falan yapmaya da hiç gerek yoktur; halen var olan “Anayasal yetkiler” çerçevesinde bile, Cumhurbaşkanlarının “Başkan gibi” davranmaları mümkündür.

Bunun nasıl mümkün olduğuna geçmeden önce, Başbakan Erdoğan’ın da zaten böyle bir niyeti taşıdığını ve bunu izhar etmeye başladığını söylemem gerekiyor. Nitekim, Başbakan Erdoğan’ın yaptığı “Cumhurbaşkanı nitelemesi”, konuya dair niyetini de açıkça gösteriyor ve seçilmesi halinde “nasıl bir Cumhurbaşkanı olacağının ipuçları”nı veriyor. Zira Erdoğan şöyle diyor:

“Cumhurbaşkanı’nı ilk kez halk seçecek. Bu bakımdan önemli. Anayasa, Cumhurbaşkanı’nı yürütmenin başı olarak görüyor. Bu seçimden sonra sorumluluklar daha da farklı olacak. Protokol cumhurbaşkanı değil, terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı...”

Yani? Yanisi şu: Yeni Cumhurbaşkanı;

1- Meşruiyetini ve gücünü halktan alacak,

2- Yürütme’nin (Bakanlar Kurulu’nun) başı (başkanı) olacak,

3- Farklı sorumluklar üstlenecek,

4- Protokol ve noter görevinin yanında, bunların ötesinde işler de yapacak,

5- Çok çalışacak; terleyecek, hem koşacak ve hem de başkalarını koşturacak.

Görüldüğü gibi Erdoğan, Cumhurbaşkanı olması halinde nasıl görev yapacağına dair hiç yoruma gerek kalmayacak açıklıkta niyetini ortaya koymuş bulunuyor.

Ancak bu noktada akla gelecek sual şu: Nasıl olacak da olacak? Mevcut Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na verdiği yetkiler, Cumhurbaşkanının “icracı görevler” yapmasına, “icracı Cumhurbaşkanı” olmasına imkân veriyor mu?

Elbette veriyor.

Bu köşede, 26.11.2013 tarihinde yazdığım “Abdullah Gül Bakanlar Kurulu’na Başkanlık ederse...” başlıklı yazıda, Cumhurbaşkanlarının bir “Anayasal yetki”sinden söz etmiştim. Anayasanın, Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini düzenleyen 104. maddesinin “yürütme alanına ilişkin” yetkiler bölümünde gerekli hüküm var.

Buna göre Cumhurbaşkanı, “Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu’nu başkanlığı altında toplantıya çağırmak” yetkisini haiz.

İşte, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması halinde “terleyen cumhurbaşkanı” olmak adına yapabileceği tek şey, bu “Anayasal yetki”sini kullanmaktan başkası olamaz.

Yani, “Cumhurbaşkanı Erdoğan”, bu anayasal yetkiye dayanarak “Yürütme”ye, yani “Bakanlar Kurulu”na başkanlık eder, gerekli gördüğü hallerde ise Bakanlar Kurulu’nu başkanlığı altında toplantıya çağırır. Bunu yapması;

Bizzat “icraatın başında olması” anlamını taşır.

“Protokol görevleri”nin dışına çıkması, “noter vazifesi”nin ötesine geçmesi demektir.

Çok çalışması, “terleyen Cumhurbaşkanı” olması manasına gelir.

Hem bizzat “iş yaparak koşması”, hem de “Bakanlar Kurulu’na ve Başbakan’a iş buyurarak koşturması” sonucunu getirir.

Yani, “Başkan gibi” olması demektir.

Şimdi bu noktada, Erdoğan’dan sonra kimin “Başbakan olabileceği” de şekillenmeye başlamıştır sanırım. “Başkan gibi Cumhurbaşkanı”nın talimatlarına uygun olarak iş yapacak ve bu hususta problem oluşturmayacak kişi kim ise, kim bu rolü kabul etmeye razı ve gereğini yapabilme liyakatını haiz ise, Başbakan da o olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Faruk Köse Arşivi