Bir Deli Kuyuya Taş Atarsa
Halkımızın arasında yaygın olan bir atasözü var; “bir deli bir kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış” diye. Bazı yerlerde de “kırk akıllı onu çıkarmak için uğraşmış” derler. Bu söz genellikle bir delinin kırk akıllıyı meşgul etmesi olarak değerlendirilirken, bazen de akıllıların deliyi ciddiye alma ihtiyacı duymalarına laf dokundurma amacıyla kullanılır.
Fakat burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta var: Deli, kuyuya taş attığında akıllılar onu çıkarma ihtiyacı duyuyorlar. “Vay be! Bu deli de ne akıllı bir adammış, kırk akıllı bir araya gelseydi bu adamın planladığı gibi bir oyun düşünemezlerdi!” demiyorlar. Bir delinin tutarsız ve saçma hareketi kırk akıllıyı meşgul ediyor olabilir. Ama o taşın oradan mutlaka çıkarılması gerekiyorsa ve bunu ancak kırk akıllı bir araya geldiğinde yapabiliyorsa mecburen meşgul olacaklar; başka bir çözüm yolu yok çünkü.
Ayrıca böyle bir saçmalığı yapan birinin aklından şüphe etmek gerekiyor. Daha önce belki insanlar o adamı aklı başında biri sanıyor olabilirler. Ama böyle bir saçmalık onun öyle olmadığını gösterir. Ya gerçekten kafayı oynatmıştır ya da birilerinin hesabına deliliğe vurup onların hedefe yerleştirdikleri bir ahaliye zarar vermeye çalışmaktadır. Eğer hâlâ şeytanın hilelerini yürütmede başarılı ise ikinci ihtimal daha güçlüdür.
Birkaç gün önce Seymour Hersh denilen adam, Suriye’nin Guta kasabasındaki kimyasal katliamın arkasında Türkiye’nin bulunduğunu iddia etti. Normalde bu iddianın ispatı mümkün değildir. Fakat böyle bir ithamda bulunabilmek için bile çok çok güçlü şüphelerden hareket etmek gerekir. Elinde bırakın şüpheyi en ufak bir işaret yokken sadece “yorumcu” sıfatını kullanarak zırvalıyor. Eğer ki öyle her zırvayla birilerini mahkûm etmek mümkün olsaydı, kaybolan Malezya uçağını Seymour Hersh mafyasına mensup korsanların ABD’ye kaçırdıkları iddiasına bu adamın hiçbir itirazda bulunma imkânı olmazdı.
Aslında böyle bir iddianın ortaya atılmasıyla şimdiye kadar “akıllı” sandığımız bir kişinin gerçekte kafayı oynatmış biri olabileceği ihtimali karşımıza çıktı. Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davudoğlu’nun ona yapacağı en büyük iyilik yakınlarına, Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bu adamı tedavi etme teklifinde bulunmasıdır. Kabul ederlerse kendilerine iyilik etmiş olurlar. Etmezlerse de kendileri bilir, adamın zırvalarıyla, kuyulara atacağı taşlarla uğraşmak zorunda kalabilirler.
Fakat burada ilginç olan bu adam böylesine bir saçmayı, zırvayı ortaya atarken birilerinin de alkış tutmaları, zırvayı kendi siparişleri gibi sahiplenmeleri ve etrafa yaymaya çalışmalarıdır. Beyaz Saray yetkililerinin bile tutarsızlığını ve herhangi bir geçerliliğinin olamayacağını kabullenmelerine rağmen Pensilvanya medyası adeta altın bulmuş gibi zırvaya sahip çıktı ve etrafa yaymaya çalıştı.
Aslında bu tutum bizim 5 Nisan 2014’te yayınlanan “İktidar kavgası mı Türkiye’ye savaş mı?” başlıklı yazımızda dile getirdiğimiz hususları teyit ediyor. Çünkü böyle bir zırvanın hedefinde doğrudan doğruya Türkiye var. Suriye’de zulme karşı mazlumlara destek siyasetinin zayıf düşürülmesi için yalan ve iftiranın her çeşidinden yararlanmaya çalıştılar. Bu iftiraların akla ve mantığa uygun olup olmaması üzerinde kafa yorma ihtiyacı bile duymadılar. Önemli olan kafaları bulandırmak, zihinlerde bazı soru işaretleri oluşturmaktı. Medyanın gücünü kullanarak bunu başarabileceklerini düşündükleri için yalan ve iftira üretme konusunda son derece cüretkâr davranmaktan da çekinmediler.
Pensilvanya çetesi Türkiye dışında, Türkiye’nin yöneticilerini ve uluslar arası alanda izlediği siyasetleri yıpratmak için montaj videolardan delilerin kuyulara savurduğu kocaman kaya parçalarına kadar bütün malzemelerden yararlanmaya çalışıyor. Uluslar arası siyonizmin bilhassa Mavi Marmara konusunda Türkiye’yi anlaşmaya ve masaya konanları kabul etmeye zorlamak için uğraştığı dönemde onun bileğini güçlendirmeye yarayacak böyle yalan ve iftiralardan yararlanılması elbette tesadüf değildir. Türkiye’yi yıpratıp siyonist katillerin bileğini güçlendirmeyi amaçlayan bir medya ve psikolojik yıpratma savaşı sadece bir ihanetin göstergesi olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.