Anayasa Mahkemesi zor durumda
Prof. Dr. Burhan Kuzu Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kullandı.. Kendisine yönelik twitter üzerinden yağdırılan sinkaflı mesajlar ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin haklarını korumasını istiyor.. Son dönemin en önemli hamlesidir bana soracak olursanız.. Burhan Kuzu, son derece zekice bir iş yapmış ve hukukçu olarak veryansın edeceğine, yapılanları hukuksuz olarak ilan edeceğine, bunu kamuoyunun önüne açık ve anlaşılır bir şekilde koymayı tercih etmiş.. Nasıl mı?
İKİ ARADA BİR DEREDE
Anayasa Mahkemesi, CHP’li Sezgin Tanrıkulu ve başka iki başvurucunun müracaatını, önündeki dosyaları kenara itmek suretiyle, ivedi görüşerek (sanıyorum üç gün içinde) bir karar verdi.. “Başvurucuların twitter’a girme hakkı ihlâl ediliyor” diyerek erişim kısıtlamasının kaldırılmasına hükmetti.. Ben de bu sütundan isyan ettim.. “Ya benim haklarım ne olacak?” diye sordum.. Burhan Kuzu ise benim gibi yapmadı, kendi haklarını savunma işini AYM’ye verdi.. Şimdi bireysel başvurulara bakan o 5 kişilik dairenin önünde iki seçenek var, iki ucu da pis..
1) Burhan Kuzu’yu haklı bulup, twitter’ın kapatılmasına hükmedebilir..
2) Burhan Kuzu’yu haksız bulabilir..
Birinci seçenek gerçekleşirse, yani Hoca’yı haklı bulursa, bir önceki verdiği kararla çelişecek.. İkinci seçeneği tercih ederse eğer, savunduğu ilke ve prensiplere aykırı davranmış olacak.. Yani Burhan Kuzu, stratejik bir hamleyle, Anayasa Mahkemesi’nin nasıl yanlış bir kapı açtığını kendilerine göstermiş olacak.. Ben de merakla sonucu bekliyorum.. Ha bu arada, siz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde başvurunun üzerinden üç tam gün geçmiş olacak.. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, ilk başvurudaki “ivedi” kararını burada uygulamayarak zaten çifte standardı peşinen kabul etmiş değil mi?
AL SANA ÇİFTE STANDART
Bakın size çifte standart ile ilgili iki örnek vereyim arka arkaya, mesele daha net anlaşılsın.. Derler ya “CHP, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına karşıydı” diye.. O büyük bir palavradır.. İsmet İnönü, idam oylamasında grubunu serbest bırakmıştır. Ve yüzlerce CHP’li de idama “evet” demiştir.. İsmet Paşa’nın idama karşıymış gibi görünmesine sebep ise başka.. CHP, Meclis kararını Anayasa Mahkemesi’ne götürdü.. Odur yani.. Peki mahkeme ne yaptı? Mahkeme, kararı usül yönünden bozdu. Ve dedi ki; “yürütmeyi durdurma yetkim yok. Usüle baktım sadece”.. Mahkemenin bu kararından sonra idamlar onaylandı ve infaz edildi..
Seneler sonra 1994’te, bu defa PTT’nin T’si olarak hafızalarımıza kazınan, posta işletmelerinin telekom alt yapısının satışına yönelik ihaleye gidilmesi yönünde siyaset irade ortaya koydu.. Dönemin ulaştırma bakanı satıştan elde edilecek gelirin 20 milyar doların altında olmayacağını açıklamıştı.. Uzmanlar ise 35-40 milyar doların rahatlıkla görülebileceğini söylüyorlardı.. Anayasa Mahkemesi, bu satışa engel oldu.. 10 küsur sene sonra 5’te hatta 6’da biri fiyatına özelleşti “T”.. Dünyada dahası bölgemizde alternatif telekomünikasyon çözümleri ortaya çıktı, bizim Telekom’un değeri düştü.. İki siyasi karar ve iki sonuç sizlere.. Eğer 12 Mart döneminde içerik incelemesi yapsaydı üç çocuk asılmamış olacaktı.. Eğer 90’larda içerik incelemesi yapmamış olsaydı 5 Nisan’ı da 2001 krizini de belki yaşamamış olacaktık.. Anayasa yargısı elbette sistemlerin art niyetli ellerde kötüye kullanılmaması bakımından önemli ama, tuzun koktuğu yerde çaremiz ne? Kalın sağlıcakla..