Güzel şeyler de oluyor
Ülkemizde hep “kötü şeyler” oluyor değil. Her ne kadar “iç karartıcı” durumlar bir hayli fazlaysa da, her ne kadar “müslümanlar paramparça olmuş birbirleriyle çatışıyor”sa da, her ne kadar “güvenli ve güzel geleceğe dair umutlar”ımız ciddi boyutlarda örselenmişse de, umutları tümüyle tüketmemek için sebeplerimiz de var. Doğru tutulur, doğru takip edilir, başka alanlarda da harekete geçmek için örnek alınırsa zevahiri kurtaracak sebepler...
“Esas sorun”umuzun, “müslümanlar arasındaki güven bunalımı” olduğunu biliyor olmalıyız. Maalesef “İslam davası”nı sürdür(düğünü söyley)en çeşitli gruplar ve topluluklar, “varlıklarını sürdürmek için ihtiyaç duydukları heyecan”ı birbirleriyle çatışarak elde etme temayülünde. Bu temayül, enerjilerimizi birleştirip “sinerji”ye dönüştürmemize engel oluyor; bu yüzden içine düştüğümüz “tefrika”dan çıkamıyor, üzerimizde hükmeden “cahili/tağuti tasallut”tan kurtulamıyoruz.
Bu konuyu zaman zaman farklı yönleriyle ele aldığımı biliyorsunuz. Çünkü bu, aslında bizim en önemli konumuz. Bana, “içini acıtan en önemli problem ne?” diye sorsanız derim ki; “müslümanların tefrika içinde birbirleriyle çatışmaktan, İslam’ı hayata hakim kılma vazifelerini yap(a)mıyor olmalarıdır.” Ardından, “en büyük arzun nedir?” diye sorsanız derim ki: “Müslümanların vahdetinin sağlanması ve Allah’ın hükümlerinin kuşatıp biçimlendirdiği bir hayatı yaşayabileceğimiz ortama kavuşmak!...” İşte bundan dolayı yeri geldikçe bu konuyu farklı yönlerden incelemeye gayret ediyorum.
Bu kapsamda, bütün olumsuz durumlara rağmen, ülkemizde “Ümmet bilinci”nin gelişmesi yönünde, “yangına dönmüş yürekler”e su serpen “güzel şeyler”in de olduğunu görmek gerçekten umut verici.
Mesela; dünyanın değişik yerlerindeki müslümanların çektiği sıkıntılarda onların yanında yer almak için gösterilen “yardımlaşma ve sahiplenme” etkinlikleri, hatta ülkemizden de “cihad bölgeleri”ne ölümüne gidenlerin bulunması, “Ümmet bilinci”nin tezahüründen başka ne olabilir?
Mesela; Mısır’da “Arap diktatörler”inin ve “Siyonist beslemesi Batı emperyalizmi”nin ortak desteğiyle iktidarı gasbetmiş olan Cunta’nın, “aksiyoner/mücahid müslümanlar”a verdiği idam cezaları üzerine buna karşı ülkemizde gösterilen duruş, “Ümmet bilinci”nin gelişmesi yönünde önemli bir gösterge olma niteliğinde değil mi?
Mesela; özellikle Güneydoğu kökenli “Hizbullah Cemaati”ne yakın olan “Peygamber Sevdalıları Platformu”nun, artık geleneksel hale getirdiği ve her yıl daha da geliştirerek köy köy, şehir şehir düzenlediği “kitlesel Kutlu Doğum etkinlikleri”nin, tam da ihtiyacımız olan “Ümmet bilinci”nin gelişmesine ciddi katkıları olduğunu söylersek, abartmış olmayız, öyle değil mi?
Ben buradan, “Peygamber Sevdalıları Platformu”na takdirlerimi ve tebriklerimi iletmek istiyorum. Gerçekleştirdikleri programlarda bağlı bulundukları cemaati vitrine çekmeyip, sadece “Peygamberi sevda”yı öncelemelerinin, bu ülkede yaşayan müslümanların en çok ihtiyacı olan “birlik/vahdet”e ve “Ümmet bilinci”ne çok önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum. Bugün için ideal düzeyde olmasa da, “İslam devası” adına “yakın geleceğin yeşeren başaklarının tohumları”nı attıklarına inanıyorum. Atılan tohumların yeşer(ebil)mesi için, gelecek yıldan itibaren, “organizasyon”a ve “sunumlar”a farklı kesimleri de dahil etmelerinin yerinde olacağını, içeriğe biraz daha nitelik kazandırılmasını öneriyorum.
“Ümmet bilinci”nin gelişmesine katkı sağlayacak güzel gelişmelerden biri de, geçtiğimiz pazar günü İstanbul’da yapılan “Uluslararası Türkistan Kurultayı.” Kurultay, zengin içerikli bir bilgilendirme sempozyumu şeklinde icra edildi ve bence, önemli bir yaraya parmak bastı. “Ümmet’in yetim diyarı”, adeta ihmal edilmiş, ama gerek insan kaynakları, gerekse tabiî kaynaklar bakımından zengin; ve fakat hep “İslam ve müslüman düşmanları tarafından talan edilen belde”si olan Türkistan’ın durumunu hatırlatan, “Ümmet coğrafyasının bu ayrılmaz parçası”nı gündeme getiren “Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği”ni, bu önemli çalışmasından ötürü takdir ve tebrik ediyorum.
Bugün özellikle “Rus ve Çin emperyalizmi” altında inim inim inleyen, Batı’sı güya bağımsız, ama Rusya’ya göbekten bağımlı ve paramparça olmuş halde; Doğu’su ise Çin’in imha edici zulmü altında kıvranan Türkistan, tarih de şahittir, “İslam ilim, kültür ve medeniyetinin en önemli merkezlerinden” iken, bugün “İslam’a dair yasaklar”ın, sosyal, siyasal, kültürel ve demografik açıdan “müslümanların kitlesel imhası”nın beldesi halinde. İşte Kurultay’da bunlara da işaret edildi. Müslümanların, özelikle Anadolu Türklerinin, içinden geldikleri, ama geldikten sonra hep Batı’ya gitmekle meşgul olup, bir daha dönüp geriye bakmadıkları Türkistan’a dikkatleri çekildi. Keşke kongre, pek çok ıvır-zıvırla ekran dolduran TV kanalları tarafından gereken ilgiyi görse ve hatta canlı olarak yayımlansaydı...
Evet, güzel şeyler de oluyor! Çatışma noktalarını biraz görmeyip, o güzellikleri biraz öne çıkardığımızda, pek çok sorunumuzu çözmüş olacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.