Bruney, Şeriat ilan etti
İçinde bulunduğumuz mayıs ayının başında Bruney Sultanlığı (Negara Brunei Darussalam) tedricen Şeriat sistemine geçiş yapacaklarını açıkladı. Bu açıklamayla Bruney Sultanlığı bir anda dünyanın gündemine girdi.
Okuyucularımdan, “Bruney de neresi?” diyeceklerin çıkacağını tahmin edebiliyorum. Bunun için de bu ülkeyle alakalı çok özet bilgiler verip asıl konuya geçeceğim.
Güneydoğu Asya’da Borneo adasında yer alan ve başkenti Bandar Seri Begavan olan Bruney, Kur’an’da cennetin isimlerinden birisi olarak zikredilmiş “Darusselam” (Selâm ve Huzur Diyarı) adını almış. Meşruti monarşi ile yönetiliyor. Resmi dili Malayca ve İngilizce.
2010 yılında Sultan Şerif Ali İslâm Üniversitesi (UNISSA) tarafından tertiplenen “İslâm ve Dünya Barışı” konulu konferansta bir tebliğ sunmak üzere davet edildiğimde gidip gezme imkânı bulmuştum. Bu küçük şirin ülkenin toplam nüfusu 400 bin civarında. Ülkenin tek kara komşusu ise, Malezya.
Malay Müslümanlarının nüfusun çoğunluğunu teşkil ettiği ülkede az sayıda Hıristiyan ve Budist de yaşamakta. Bağımsızlığını İngiltere’den 1 Ocak 1984 yılında almış. Zengin, temiz ve bakımlı olan Bruney’in bir ucundan diğer ucuna olan kara mesafesi takriben 100 km.
İnsanların belki varlığından dahi haberdar olmadıkları, medyada esâmisi bile okunmayan bu küçücük ülke şimdilerde dünyanın gündemine menfi haberlerle sokuluyor.
Bunun sebebi, kuşkusuz, petrol zengini Bruney’in aşamalı olarak Şeriat düzenine geçeceğini ilan etmesi. Daha önceden hukuk sistemi olarak İngiliz ve İslâm hukukunu uyguluyordu. İslâm hukukunu da evlilik ve mirasla ilgili medenî hukukla sınırlı tutmuştu. Bundan sonra ceza hukukunda da İslâm hukukunu esas alacak.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, Bruney’de yaşanan bu gelişmeyi endişeyle karşıladıklarını açıklayarak bu değişimi “Ortaçağ cezalarına dönüş” diye tanımladı. Bunların Müslümanlara hiç saygısı yok..
Küresel haber kanalları da bunu çok tehlikeli bir gelişme diye veriyorlar, orada yaşayan bir avuç gayrimüslimin hakları ne olacak diye itiraz ediyorlar.
Ortada bir İslamofobiyadan, yani İslâm korkusundan çok öte bir şey var. Bunların yaptıkları alenen nefret ve düşmanlık. Müslümanların kendi kök değerlerine has ve Batı paradigması dışında bir siyasi sistemi denemesine bile müsâmaha göstermiyorlar. Halkın tamamı bile istese Şeriat düzenine izin vermiyor, bunu savaş sebebi kabul ediyorlar. Yakın tarih de bunun örnekleriyle dolu.
1947 yılında Hint Müslümanları kendi arzuladıkları bir İslâm devleti kurmak uğruna anavatandan ayrılıp Pakistan’ı kurdular. Birçok alimin bu ayrılma geride kalan Müslümanların aleyhine ve işin içinde İngiliz parmağı var diye karşı çıkması da ayrı bir konu. Peki ne mi oldu?
Müslümanlar kendi değer yargılarına ve tarih tecrübelerine göre bir devlet kurup başarıya ulaşmasınlar diye bu ülkenin başına her türlü belayı açtılar. Önce Pakistan ve Bangladeş diye ikiye böldüler, şimdilerde de Pakistan’ı tekrar bölmeye çalışıyorlar.
Pakistan’ın yapmış olduğu nükleer silaha bile “İslâm Atom bombası” dediler. Hiçbir ülkenin yaptığı nükleer silah müntesip olduğu dine göre isimlendirilmezken Pakistan bombası İslâm’a nisbet edildi. Bütün küresel güçler, adına; “İslâm atom bombası” dedikleri bu silahı Pakistan’ın elinden almaya çalışıyorlar.
Afganistan’daki Taliban tecrübesini önce şeytanlaştırdılar sonra da işgal ettiler. Filistin halkının hür iradesiyle seçtiği Hamas’a reva görülenler de ortada. Mısır’da bugün yaşananların asıl sebebi ise, bu ülke İslâmcıların yönetimine geçmesin, sistem olarak Batı paradigması dışına çıkmasın diyedir.
Bruney’e gelince, ne küresel sisteme ne de bölgesel güçlere kafa tutabilecek imkânlara sahip. Bu ülkenin başına ne tür çoraplar örecekler, hep beraber göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.