Kesintisiz büyük felaket
Dün yani 14 Mayıs, tarihte tevhit mücadelesinin merkezi olmuş, İslâm’ın ilk kıblesini bağrında barındıran ve İslâm coğrafyasının kalbi durumundaki Filistin topraklarında İngiliz işgalcilerin himayesiyle palazlanan siyonist terör örgütlerinin birleşip gayri meşru işgal devletinin kuruluşunu ilan etmelerinin yıldönümüydü.
Böyle bir devletin kuruluş ilanıyla birlikte o toprakların asıl sahiplerinin yurtlarından çıkmaya zorlanmaları için yoğun saldırı başlatıldığından o insanlar olayı kendi açılarından büyük felaket olarak nitelemiş ve işgal devletinin kuruluşunu kendi dilleriyle “nekbe” diye adlandırmışlardır. Her yıl da felaketin anılması için etkinlikler düzenleniyor. Bu yıl her ne kadar İslâm âlemini sarsan ve içerideki ihanetçilerin elleriyle gerçekleştirilen katliamların ve zulüm uygulamalarının gölgesinde kalsa da çeşitli etkinliklerle anılıyor.
Bu olay sadece Filistin halkı için değil tüm İslâm ümmeti açısından bir büyük felakettir ve gayri meşru işgal devletinin kuruluşunun ilanından yarım asır önce çalkantıları başlamıştır. Bugün İslâm coğrafyasının böylesine dağılmış olmasının, bütünlük oluşturarak ortak güç haline gelememesinin ve böyle bir bütünlüğe doğru giden her olumlu adımın önünün kesilmesi amacıyla kendilerinden yararlanılan yerli diktatörlerin saltanatlarının sürebilmesinin bu büyük felaketle ilişkisi var.
Söz konusu siyonist terör örgütleri, tek çatı altında birleşerek devlet kimliği aldıklarını açıklamalarına rağmen yine terör örgütü vasıflarını korumuşlardır. O yüzden ilan ettikleri devlet sürekli şiddet ve tehdit gücü olarak kalmaya devam etmiştir. Neden oldukları büyük felaket de ağır hasara yol açan bir büyük çalkantı değil kesintisiz devam eden, olumsuz etkisi de süreklilik arz eden büyük musibet gibidir. Hiç son bulmayan kuraklık veya ara sıra dinse de sıkça ortaya çıkan tayfun gibi. Çünkü var olmak, varlığını sürdürebilmek için böyle bir şiddete ihtiyaç duyuyor. Yüce Allah’ın bereketli kıldığı ve bu vasfı üzerinde yetiştirilen ürünlerde de görülen topraklar ne yazık ki böyle bir gayri meşru sultayla felaketler beldesine döndü.
Bugün bu gayri meşru işgalin geleceğinin sağlama alınması için “yahudi” kimliğinin onaylanması isteniyor. İlk bakışta normal gibi görünebilir. Yahut, “Bu devleti siyonist terör örgütleri kurmadı mı? Onlar da yahudi ırkçılığı temeli üzerine kurulduklarına göre onların kurduğu devlet esasta “yahudi” kimliği taşımıyor mu?” sorusu sorulabilir. Ancak buradaki maksat o toprakların asıl sahiplerini tüm meşru haklarından, bunun da ötesinde gasp edilmiş haklarını talep etme hakkından bile yoksun bırakmak ve onları topraklarını gasp edenlerin tüm dayatmalarına, baskılarına boyun eğmek zorundaki istenmeyen alt tabaka haline getirmektir.
Planın ikinci aşamasının amacı da zorla yurtlarından çıkarılmış olanların dönüş yollarını tamamen kapatmaktır. Çünkü onların bu haklarını kullanmaları durumunda işgalcilerin Batı kamuoyunu kandırmada kullandıkları “o topraklar boştu biz ihya ettik” yalanının da İslâm âlemindeki halkları kandırmada kullandıkları “Filistinliler topraklarını sattı” yalanının da tamamen geçersiz hale geleceğini biliyorlar. O toprakların kesinlikle boş olmadığı ve sahiplerinin de mülklerini satmadıkları, tüm hukuk kurallarına göre buraların meşru sahiplerinin hâlâ yurtlarından çıkarılmış insanlar olduğu, dışarıdan getirilip iskan edilen yahudi göçmenlerin ise satın alınan değil gasp edilen araziler üzerinde oturdukları bütün açıklığıyla görülecektir. Eğer böyle bir korkuları olmasaydı bugün kendileriyle masa başı pazarlığı yaptıkları kişilere “yurda dönüş hakkından vazgeçilmesi” şartlarında bu kadar ısrarcı olmalarına ne gerek vardı. O durumda böyle bir haktan söz etmek zaten mümkün olamazdı.
ABD Dış İşleri Bakanı Jhon Kerry’nin gündeme getirdiği Çerçeve Anlaşması planının temelini de bugün masa başı görüşmelerde yirmi yıl öncesinden daha geriye gidildiğini gösteren bu şartlar oluşturuyor. Bu da o büyük felaketin kesintisiz bir şekilde devam ettiğinin göstergesidir.
Nekbenin 65. yıldönümü münasebetiyle ve “Filistin bir bütündür” sloganıyla hazırladığımız “Yüz Karede Filistin” başlıklı slaytlı çalışmamızdan Filistin’i tanıma ve tanıtmada yararlanabilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.