Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Patronun somağı!

Patronun somağı!

Rahmet onlara, ebedî rahmet... Şerefleriyle yaşadılar, alın teri ile nafakalarını kazandılar ve şehid olarak uğurlandılar... Gidenleri öyle, kalanları nasıl?

O işçi var ya, hani kömüre bulanmış çizmesini sedyeyi kirletmemek için çıkarmak isteyen Murat...

İşte gerçek insan! İşte hakiki Müslüman! İşte halis Türk!

Piyasa sahte Türklerden, yapmacık Müslümanlardan, sûreta insanlardan geçilmezken o içimizdeki gösterişsiz ve nümayişsiz maden işçisi olduğunu ortaya koydu. 

Kömürü elmasa çeviren nasırlı ellerin sahibi yerinde duruyor, işte millet olarak en büyük teminatımız, yerin binlerce metre altında kalbi pırıl pırıl ışıldıyor. Fakat insanın cevherini parlatan maden işçileri nerede? Bazı kalbler kömürden kara, granitten sert. Kimi yazar, kimi gazeteci, kimi siyasi, kimi patron. Şu sıralar sendikacılarla patronları ayırmak kolay mı sanıyorsunuz?

“Soma” ismi Somak’tan geliyormuş. Somak veya sumak. Hani şu soframızın tuz, biber üçlemesinin üçüncü unsuru... Aşımızın değişmez ek tadı. 

Soma vaktiyle somaklık imiş. Yani çok sumak yetiştirilen bir yer... O ölüm madeni 20. Yüzyılın işi. Soma’yı Soma yapan artık sumak değil, kömür...

Maden işletmesi devlette mi kalmalıydı, özel teşebbüs eliyle mi işletmeliydi? Devlet devletliğini bilirse, Meclis patronlara göre kanunları tanzim etmezse, ne fark eder?

Kanunları kim yapıyor? İşçilerin Meclis’te gücü ne kadar? 

Gelelim, işletmeci cephesine... Bu madenin patronu Murat olsa idi... O hassasiyeti sermayedar olarak sürdüren biri yani! Bugün Soma’nın yasını tutmak zorunda olmazdık.

Ne yazık ki, Soma’daki madenin sahibi, işletmecisi Murat değil. İsmi lâzım olmayan biri... Öyle bir patron ki, Soma’da yerin altına doğru üç otuz paraya kazma sallatıyor, İstanbul’da göğe doğru kule yükseltiyor!

“Yer altında olup bitenler kaza dışında bilinmiyor azizim! Asıl eserini yerin üstüne dikeceksin ve göğe doğru yükselteceksin! Ne olduğun o zaman anlaşılacak...”

Türkiye’de vahşi kapitalizm İstanbul’da Maslak’da görünürleşiyor. O sade av köşkü, 2. Mahmud’dan 2. Abdulhamid’e kadar padişahların sükunet adası, artık Maslak denilince hatıra gelmiyor. Bir dairesi Maslak Köşkünü içine alacak cesamette gökdelenler dikiliyor buraya...

İşte Soma maden patronunun gökdeleni burada imiş. Adı Spine Tower. Spine Latince “omurga” demek. Bildiğimiz “diken” de Latincede “spine”/spayn olarak adlandırılırmış!

Adamın omurgası yok, yer yüzünde dikili ağacı yok, ama dikeni var!

Öyle bir diken ki, 191 metre boyunda!

İşte bu dikendir, Soma’da bağrımıza saplanan!

Bu patron, bu “tover”in bir dairesini feda etse idi, Soma’daki maden kazasının bahanesi kalmayacaktı. 

Hani baştan gerine gerine açıkladı ya: “Orada işçilerin kaza sırasında sığınacağı bir alan var, günlerce hayatta kalabilecekleri bir hayat alanı...”

Meğer patron İstanbul’dan hayal etmiş bunu... Gerçekte yokmuş! Güya 3-4 ay sonra yapılacakmış!

Bu bina için arsa hariç 150 milyon dolar yatırım yapılmış... 145 ila 1.450 m2 cesametindeki dairelerin her biri 1 ile 4 milyon dolara satılacakmış! 

Parayı madenden kazan, gökdelen dik. Madene yaptığın yatırım binaya yatırdığının onda biri olabilir mi? Hiç sanmam!

Her ölü madenciye bir daire!

Can beleş, mekân milyon dolar!

Bir de patronun TÜSİAD üyesi olduğu lâfı çıktı... Dostlarımız bozulmasınlar, bu mevzuda ben derim ki: Al TÜSİAD’ı vur MÜSİAD’a! İşçi istismarında aralarındaki farkı bulan beri gelsin! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Asım Yenihaber Arşivi