Danıştay cinayetinde karanlık noktalar
Önceki gün (17 Mayıs), Danıştay saldırısının 8. yıldönümüydü. Ancak hâlâ bazı noktalar karanlık duruyor.
Hatırlarsanız, saldırgan Alparslan Arslan’ın üzerinden Vakit’in Danıştay üyeleriyle ilgili bir haberinin kupürü çıktı diye, saldırının olduğu gün hedef tahtasına ilk konan, Vakit Gazetesi olmuştu. Aslında hedef alınan, Vakit nezdinde tüm İslami kesim idi. Amaç, bu saldırıyı gerekçe göstererek hem Hükümet’i, hem de İslami kesimi zan altına alıp biçimlendirmekti. Ancak, Allah oyunlarını boşa çıkardı.
Bu hikâyeyi biliyorsunuz. Ben size, hikâyenin bilmediğiniz başka bir boyutundan söz etmek istiyorum. Önce, Hasan Karakaya ağabeyimizin 10.01.2012’de yazdığı birkaç hususu hatırlatmam gerekiyor.
Saldırıdan sonra, “terör uzmanı” olarak bilinen Emin Gürses, TV’de, Danıştay saldırısını düzenleyen Alparslan Arslan’ın arkasında bir şeyhin olduğunu iddia eder. İddiayı köşesine taşıyan Milliyet yazarı Melih Aşık’ın “nereden biliyorsun?” sualine, Emin Gürses şöyle cevap verir: “Arslan’ın arkadaşları söyledi.”
Kimdi bu şeyh ve bunu haber veren “katilin arkadaşları?” Bunu da o dönem Sakarya Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan ve fakat, Danıştay saldırısına dair bazı gerçekleri açığa kavuşturduğu için hedefe konarak üniversiteyle ilişiğinin kesilmesine kadar varan bir süreç yaşayan Prof. Dr. Said Doğan, dönemin Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’e verdiği ifadesinde şöyle açıklıyor: “Danıştay saldırısının olduğu gün, Üsküdar Belediyesi’nin hemen altındaki.... çay ocağındaydım... Orada, fakülteden bölüm arkadaşım Prof. Dr. M.T. ve kardeşi avukat M.T. vardı... Emin Gürses’i telefonla aradılar. Gürses ....geldiğinde, ona, ‘bu Danıştay saldırısı var ya, sahte bir şeyh Salih Kunter, başörtüsü zulmünü tel’in maksadıyla yaptırdı’ dediler.” Nitekim Alparslan Arslan, avukatlık stajının bir bölümünü Avukat M.T.’nin yanında yapıyor. Yani, Danıştay katilinin, “Emin Gürses’in iddia ettiği arkadaşları” bu iki kardeş...
Hasan Ağabey, bunları 22.10.2010 tarihli Zaman’da yayımlanan bir haberden aktarıyor. Daha fazlasını Hasan ağabeyin sözünü ettiğim yazısından okuyabilirsiniz. Meselenin bu boyutu Hürriyet’ten Yalçın Bayer’in 20.04.2012 tarihli yazısına da konu olmuştu.
Şimdi, bu yazıda yeni olarak üzerinde duracağım konuya geliyorum.
30.09.2013 tarihli Zaman Gazetesi’nde çıkan bir habere göre, Danıştay saldırısı “azmettirici” olarak üzerine yıkılmak istenen Salih Kunter’in talebesi olduğunu söyleyen Kamil Ege, “Muzaffer Tekin ve Emin Gürses’in avukatlarının defalarca haber yollayarak, Salih Kunter’den davayı üzerine alması talebinde bulunduklarını” söylüyor. Bunun üzerine Emin Gürses, hakkında iftira atıldığı gerekçesiyle haberi yapan gazeteci hakkında, 11.10.2013 tarihli dilekçeyle şikayetçi oluyor. Şikayet dilekçesinde “Tanıklar” bölümünde adı geçen Salih Kunter ve Kamil Ege’nin, şikayet kapsamında ifadeleri alınıyor.
İşte bu ifadesinde Kamil Ege, Emin Gürses’i Danıştay saldırısından 2 ay sonra bir kere gördüğünü, Emin Gürses ve Avukatı M.T. ile Üsküdar Belediyesi’nin altındaki çay ocağında buluştuklarını belirtip şunları söylüyor: “M.T. bana Salih Hoca Ankara’da iken ben Salih Hocaya davayı üstlenmesi teklifini yaptığını, ancak Salih Hocanın kabul etmediğini söyledi ve bana, Salih Hoca ile konuş, kendisini davayı kendi üzerine alması konusunda ikna et dedi.”
Nitekim Salih Kunter de aynı dava kapsamında kendi el yazısıyla yazdığı ifadesinde, Danıştay saldırısı hakkında şunları söylüyor: “Bu olayın başından itibaren benim bu olay ile ilgili benim bir alakamın olmadığını, bana iftira atıldığını, hatta ....ismini sonradan öğrendiğim M.T. isimli Avukat bana Danıştay saldırısı ile ilgili gözaltında olduğum Ankara Emniyet Müdürlüğünde Danıştay saldırısını benim azmettirdiğim şeklinde ifade vermemi istedi, bu şekilde Alparslan Arslan isimli şahsın tetikçi konumuna düşeceğini, az ceza alacağını, benim ise azmettirici suçundan ceza alsam bile yaşlı olmam nedeni ile cezaevine konmayacağımı söylemişti.”
İşte Danıştay cinayetinde bulunan karanlık noktalardan biri, bu. Olayın mağduru Salih Kunter, savcılığa kendi el yazısıyla yazıp verdiği ifadesinde, M.T. isimli bir Avukatın, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında iken, saldırıyı azmettirici olarak üstlenmesine dair telkininden söz ediyor. Nitekim olayı Salih Kunter’in üzerine yıkan haberin kaynağı olarak da, aynı avukat ile kardeşi olan Prof.’un bulunduğunu, Prof. Dr. M. Said Doğan, savcılara verdiği ifadelerinde beyan ediyor. Kamil Ege bu telkine şahit oluyor. Saldırganın, bu mizanseni hazırlamakla meşgul olan avukatın yanında staj yaptığı anlaşılıyor.
Bu kadar ifadeye ve iddiaya rağmen, kimse çıkıp, avukat M.T.’yi ve kardeşini ifadeye çağırmıyor, soruşturmaya dahil etmiyor.
İddialar mutlaka doğrudur demiyorum, ama açıkça birkaç kanaldan üzerinde ciddi bir iddia bulunan iki kardeşin, acaba neden bir kez bile, “bu iddialar da ne oluyor?” diye ifadesine başvurulmuyor?
Danıştay cinayetindeki karanlık noktalar aydınlatılmadan, bu ülkede “hukuk güvenliği” sağlanmış olmayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.