Çağdaşlığım geldi, üfle de geçsin!
Bugün kendimi acayip “çağdaş” hissediyorum. Resimlerin en natürmordunu çizesim var! O kadar çağdaş hissediyorum ki Taksim’de kaldırım sökerek devrimciliğimi perçinleyebilirim. Sapanla bir memurun kafasını yararak demokratik hakkımı köküne kadar kullanabilirim! Memur beye evde çocuğunun sorduğu “Babacığım, kafana ne oldu?” sorusunu umursamayarak Nişantaşı’nda çekindiğim absürd resimleri internete salıp rezilliğin dibine nasıl vurulur gösterebilirim. Hükümete el-ense çekerek “baron”ların koltuğunu kabartabilirim! Bir an kendimden soğudum, titreme geldi, ııyyk, öğğ, hülooooğğ! (Hüloğ: Söyleyecek sözü olmayan Kemalist şeylerin sıkışınca küfür etmek ve tuvalete gitmek yerine kullandıkları sözcük) Şimdi farklı konulardan çağdaşça bahsedebiliriz!
İNSANLARI TANIDIKÇA HAYVANLARI SEVMEK: “İnsanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum” cümlesini lise çağına gelmiş çoğu genç duymuş ve buna dünyanın muazzam bir kıtasını keşfetmiş gibi sarılmıştır. Demek ki bu gencimize hep insanın vahşisi, hayvanın evcili denk gelmiş! Çünkü bizde eğitim sadece bir sistem meselesidir azizim! Bu sistemin çarkları daima paslıdır!
RESMİ NİKAHI İMAMLAR KIYSIN: Çok garip! Kanalizasyon işlerine bakan belediyeler aynı zamanda nikah da kıyıyor! Bir de dinimize uygun kıydığımız nikah var! Bu çifte işlem niye? Resmi nikahı da imamlar kıysa kıyamet mi kopar? Evrakları hazırla, kan uyuşmazlığı raporunu al, ver imama! Hem İslam üzre nikahını kıysın hem de evlenme cüzdanını “âdet” gereği geline teslim etsin! Gelin hanım damat beyin ayağına basar mı bilmem ama Hz.Ayşe’nin Peygamber Efendimizin ayağına bastığına dair rivayet yok! Evlenmek de zor be kardeş! Bunu kendimiz zorlaştırdık! Yok bilezikler, gelinlikler, zoraki çeyizler, düğün salonları! Hepimiz “beyaz gelinlik”i hayatımızın vazgeçilmez bir kutsalı yaptık! Ağzımızdan hep “Önemli olan gençlerin mutluluğu azizim” sözleri çıkıyor ama icraata gelince bilezik sayısında çelişkiye düşüyoruz! Evler “besmele” ile değil “son moda eşyalar” ile açılıyor!
KILIÇDAROĞLU’NA DOMBRA: Dünyanın en hızlı gündem değiştiren ülkesi olduğumuz için bazı konular sonraya kalıyor. Muharrem İnce “Bir Dombra’mız bile yok” diye hayıflanıyordu ya! Hiç üşenmeden yazdım: Statükonun kalesidir o.. İşbirlikçinin ağasıdır o.. Kaset ile lider olan.. SSK’yı hep batıran.. Yalan dolan ile dolu.. Kemal Kılıç-dar-oğlu! Muharrem İnce’ye lisede “Hacı” derlermiş! O da bir şey mi Muharrem bey, bana doğduğumdan beri herkes Hacı diyor! Ne alaka bilmem(!) ama İnce bana Süleyman Demirel’i hatırlatıyor! Tam ismiyle Sami Süleyman Gündoğdu Demirel! 6 kere gidip 7 kere gelen Bay Morrison! Ancak dönenler bu kadar gidip gelir! Kimi kandırıyorsun The Godfather!
SORU”N”LU GAZETECİ UĞUR DİN-DAR: Uğur Dündar’ın esas soyadı “Dindar” deniyordu bir ara! Din ve devlet işlerinin ayrılmasını hayatının en baba felsefesi yapan Uğur Bey, Dindar diye anılmaktan haz etmemiş olabilir! Bir ara “intihar” ederim diyordu, galiba etmedi(!). Lokantadaki hamamböceklerini ve ölü fareleri deşifre ederek araştırmacı-gazeteci sıfatını alan dünyadaki tek varlık Uğur Dündar olsa gerek! Araştırmayan gazeteci olur mu be akıllım! Kandırıkçılık yapma!
KEDİ CANINI SENİN: Adnan Oktar! Tersinden fenomen! Biz Harun Yahya’yı ilk zamanlar sevmiştik, ama Adnan Oktar’a bir türlü ısınamıyoruz. Eleştiriye hiç gelmiyor havası var. İslam’ı referans alarak ekrana çıkanlar, bu ekranlarda daha derli toplu olmalı değil mi? Seni tasvip etmiyorum Adnan Bey, tasvip ettirmek için anlattığın bahanelere de çoğu kimse gibi inanmıyorum!
HİCRÎ TAKVİM: Özümüzü unuttuğumuzdan beri kendi kavramlarımızı itici ve gerici bulmaya başladık! Müslüman mahallesinde salyangoz satanlara müsaade edilmeyince yaygara koparıp “mahalle baskısı” yapıyorlar diyerek müslümanları susturmaya çalıştılar! Hicri Takvim ne zaman gündemimize girerse, o gün Batı’nın duvarlarını çoktan aşmış olacağız! Algı oyunları ile kandırılan vatandaşlar yerine toplum mühendislerini analiz edebilen vatandaşlar olduğumuz gün yeniden “cihan mefkuresi”ni tartışabiliriz!
MÜSLÜMANIN KENDİNE HAKARET ETMESİ: Hamamböceğine “Kara Fatma” diyenler ve sıkıştığı zaman “yusuf yusuf” diyenler bir şeylerin farkında değilse oyuna geldik demektir. Hz.Fatma Peygamberimizin (sav) kızı, onun ismini bir böceğe takanlar müslüman olabilir mi? Peki biz müslümanlar neden bu sözü kabulleniriz! Edep ya hu! Kendinize gelin! Hz.Yusuf kuyuda ve zindanda esirdi. Başı derde giren veya korkan insana “yusuf yusuf” diyenler Allah’ın hükmünü görmüyor mu? Görüyorsa bu ne? Oyuna gelme, artık yetmez mi? Fasulyeye “Ayşe Kadın” demek nedir, kafayı mı yediniz? “Anladıysam Arap olayım” derken ırkçılık yaptığımızın farkında mıyız? Kara bir köpeği “Arap geh” diye çağırmak ne iş? İşte salyangozlar mahallemize böyle girdi! Biz çıkardık, ya çıkaramayanlar?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.