Seçim barajına frikik golü
Adalet terazisinin bir kefesine vatandaşın hür iradesini, diğer kefesine bildiğin tezekleri koyuyorlar. İstiyorlar ki tezek ağır bassın ve ülkeyi bir güzel kokutalım! Burada şahıslardan değil, zihniyetten ve insanlık dışı darbelerden bahsediyoruz!
Postallar üzerinden darbe yapamayanlar hukuk üzerinden darbe planı yapabiliyor. Oysa o postalların da, hukukun da sahipleri Allah’ın izniyle millet! Ordu da bizim, Anayasa Mahkemesi de! Ama bugüne kadar bunu hissetmemiz engellendi. Ordu Mehmetçik idi, Mehmet’lerin analarını tel örgüler arkasında bıraktı ve yeni yeni düzeliyor. Anayasa Mahkemesi bizim değil mi? Bizim! Ama hangi vatandaşın duygu ve düşünce dünyasında böyle bir his var! Bu mahkemeler maalesef fildişinden yapıldıklarını sanıyorlar!
Haşim Kılıç’ı nasıl bilirdiniz? İyi bilirdik!!! Şimdi onu “iyi bilenlerin” eleştiri odağına koyduğu Kılıç bizlerde bir algı operasyonu hissi uyandırıyor. Milletten gözüküp esasında millete rağmen iş yapanların bir zincir halkası! Kılıç’ı itham etmiyor, bizlerde uyandırdığı histen bahsediyorum!
Millete rağmen iş yaptığını düşündüğümüz dönemin “Anayasa Mahkemesi”ne Turgut Özal nihayet “bizden birini” yerleştirmişti. Haşim Kılıç hepimizin kahramanıydı. En azından öyle sanıyor veya sandırılıyorduk! Masal bitti! Masalın sonunda kitabı kapatıp gerçek hayata döndüğümüzde taşlar yerinden oynamaya başlamıştı.
Taşların yerinden oynama serüveni 1997’de başlayıp 2002’de yeni bir çizgiye girdi.
Bugün bir anket yapılsa Recep Tayyip Erdoğan ülkenin en güvenilir kişisi olarak ilk sırayı alır. Bu bizim istediğimiz bir hayal değil, gerçeğin kendisi; yani bunu tarafgirlikle söylemiyorum. Ancak AK Parti’nin içindeki bazı vekillere millet güven duymuyor.
İdris Bal’ı kıyasıya eleştiriyoruz, oysa daha birkaç mevsim evvel AK Parti vekiliydi. Hakan Şükür, İdris Naim Şahin, Ertuğrul Günay da öyle!
Bu bize bir gerçeği tekrar hatırlatıyor. Hiçbir kurumu, kişiyi, derneği, partiyi bütünüyle yüceltme; aynı şekilde bütünüyle yerin dibine de batırma! Muhalefetin her yaptığı yanlış olmadığı gibi iktidarın her yaptığı da doğru olamaz!
Haşim Kılıç’ı dün kahraman ilan edenler ile bugün alkışlayanlar farklı kişiler! Kılıç’ın bugün niçin Don Kişot cambazlığına çevrildiğini iyi idrak etmek gerek! Dün Kılıç’ı yerden yere vuranların bugün onu neden Battalgazi edasıyla selamladığını da iyi okumak lazım!
Bizim sadece “bir adet” Türkiye’miz var ve bu ülkeden başka yaşayacak ülkemiz yok! Biz Türkiyeli vatandaşlar, villalarında oturan ağababalar gibi istediğimiz zaman Avrupa vatandaşlığı alma lüksüne(!) sahip değiliz! Yurtdışında yaşayan kıymetli gurbetçilerimiz üzerlerine alınmasınlar, sözüm onlara değil! Gurbetçi kardeşimi her türlü ağababa kalıntısından tenzih ederim!
Haşim Kılıç’a bir hukukçu olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetme hakkını kim verdi? Ben vermedim, yoksa sen mi verdin? Yook ben de vermedim? Eee, kim verdi o zaman bu hakkı? Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa?
Haşim Kılıç son çıkışlarıyla “acımadı ki acımadı ki” diyen çocuk misali! Anayasa Mahkemesi’ni kapattırmak için elinden geleni yapıyor. Madem egemenlik milletin; ben bu egemenliği AYM’ye kullandırmak istemiyorum!
Çok net söyleyelim: Evet, seçim barajı kalkmalıdır, en çok oy alanlar, oy aldıkları şehri temsilen meclise gitmeli. Bu barajı AK Parti’nin koymamış olması onun kaldıramayacağı anlamına gelmez. Amma velâkin seçime 6 ay kala bu olmaz! Bunu şimdi gündeme getirmek tilkilerin zekâsına hakarettir! Gelin her beraber bir karar alalım: Seçimlerden sonra bu baraj kaldırılsın ve bir adım ötesine geçelim; parlamenter sistem yerine Başkanlık sistemi uygulansın!
Bunu söyleyince “birilerinin yüreği” cız ediyor, hatta dalakları cız ediyor ama ne yapalım; bizim ufkumuz, sizin ufkunuzu döver, ona göre!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.