Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Hatırlatma babından...

Hatırlatma babından...

Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın evinde çekmekte olduğu ceza, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından affedilince, beklendiği gibi oldu ve birileri epey gürültü kopardı.

Gürültü koparmaya meraklı olanlar, Refah Partisi ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan’la alakalı mahkeme sürecinin nasıl başlayıp devam ettiği ve hangi yasal süreçlerin ihlal edilerek aleyhte karar alındığı hususuna girmemeye özen gösterdiler, tabii olarak.

Sözgelimi mer’i mevzuata göre, partilerin hesaplarının Anayasa Mahkemesi tarafından kontrol edilebileceği halde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir Ağır Ceza Mahkemesine dava açmasının ve o mahkemenin davayı kabul etmesinin hukuki olmadığı; dolayısıyla, mahkemenin olağanüstü şartlar altında ve ‘kurtla kuzu hikayesi’nde olduğu gibi açıldığı ve tabii ki sürdürüldüğü hususunu, es geçtiler.

Oysa sözkonusu davanın açıldığı günden itibaren, bu davanın ‘yanlış’ olduğu, gerek Refah Partili gerekse tarafsız ama objektif hukukçular tarafından sıklıkla vurgulandığı halde; kimse ortaya çıkıp da, ‘yapılanın doğru olduğunu’ savunma cesareti bulamamıştı, halen de bulamıyor.

Açılmaması gereken bir dava açıldı, kabul etmemesi gereken mahkeme kabul etti ve dahası, yıllardır söylenegeldiği gibi, dava ile ilgili evraklar da gereği gibi incelenmeden bir karar verildi.

Konuyla negatif bir şekilde ilgilenenlerin, başlangıcından beri dile getirilen tezler hususunda detaya girmemeleri ve sadece karara atıf yapmaları da bu yüzden.

Adalet eski Bakanlarından Şevket Kazan’ın geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Erbakan Nasıl Yargılandı” isimli kitabı, Erbakan Hoca’nın mahkum edilmesi ile neticelenen süreci anlatıyor. Kitap, bu süreçle alakalı olarak, birilerinin cevap vermesi gereken sorularla dolu. Ama cevap vermesi beklenenlerden tık bile yok.

Geçtiğimiz günlerde CHP’nin hesapları ile ilgili yaşanan gelişmeler, Erbakan Hoca’nın nasıl hukuk-dışı yollarla mahkum edildiğini, açık bir şekilde ortaya koydu aslında.

Malum, CHP’nin hesaplarında tesbit edilen usulsüzlük Maliye Bakanlığı tarafından kendisine bildirilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; RP davasında olduğu gibi konuyu Ağır Ceza Mahkemesine götürmek yerine, doğrusunu yaparak, Anayasa Mahkemesi’ne iletti.

CHP ve Baykal’a rahat bir nefes aldıran bu ‘doğru’ uygulamanın, vaktiyle RP ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dan neden esirgenmiş olduğu hususuna ise pek değinilmedi.

Anlaşılan, sözkonusu Refah Partisi ve Erbakan olduğunda adalet çarkının değişik bir şekilde işletilmesi, birilerinin işine geliyordu...

Erbakan Hoca’nın cezasının Cumhurbaşkanı tarafından affı hususuna kafayı fazla takanlara hatırlatılması gereken birinci husus, işte bu.

İkinci husus ise, şu meşhur 148 kilo altın mevzuu.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan 90’lı yıllarda yaptığı mal bildirimi sırasında, menkul gayrimenkul mal varlığının, toplam olarak 148 kilo altına tekabül ettiğini söylemişti.

O gün bu gündür, kimi anlama özürlü oluşundan, ama çoğu da hinliğinden, Erbakan Hoca’nın bütün mal varlığını ifade için kullandığı 148 kilo altın ölçüsünü, ‘mal varlığının dışında ayrıca 148 kilo altını da var’ şeklinde anlatmaya çalışıyor, birileri.

Haksız hukuksuz bir şekilde mahkum edilen Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ev hapsi cezasının affedilmiş olmasını bir türlü hazmedemeyen o birileri, dava sebebiyle mal varlığına haciz gelmiş bir insana, haksız tahakkuk ettirilen para cezasının ödemesi için de, olmayan 148 kilo altını adres gösterebiliyorlar, utanmadan.

Aslında o birileri, öncelikle Adalet eski Bakanı Şevket Kazan’ın kitabında toparlanan sorulara cevap bulabilseler, ortada mesele kalmayacak.

Haksız bir davanın sonunda verilen adaletsiz bir kararın faturasını, olmayan altınlarla ödetme derdinden kurtulabilirler böylelikle.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi