3. sayfada unuttuklarımız
Dönemsel ve abartılı tepkiler veriyoruz. Ben böyle deyince pek çok hadiseyi hafife alıyormuşum gibi bakıyorlar bana.. Oysa öyle değil. Ben tepkilerin mantıklı ölçülerde ve hakettiği sınırlar içinde verilmesi gerektiğini savunuyorum sadece.. Zira bir hadise karşısında verilen aşırı reaksiyon benzer bir diğer hadise için verilmediğinde bu defa samimiyet sorgulaması yapılıyor. Bugün size, sadece gazetelerin dünkü sayılarında yer alan bir kaç haberden söz edeceğim. Bakıp bakıp geçtiğiniz, üzerinde durmaya bile değer görmediğiniz.. Oysa aynı haberlerin benzerleri için yeri göğü inletmiyor muyduk kişi ya da yer adları değişince, tepkiler farklılaşıyor mu? Kafanız karışmasın diye örnek vereceğim haberleri sadece dünkü gazetelerden aldım. Ve sadece Türkiye’den seçtim..
•
Sarıyer’de kaybolan minik Pamir’i hatırlıyor musunuz? Hani “buldunuz, buldunuz, bulamadınız Taksim’e çıkarım” demişti bir magazin figürü.. Üzüntüsünü çok çok iyi anlıyorum. Bu üzüntü yoğunluğu nedeniyle ne dediğini bilmediği için “Taksim” tehdidinde bulundu zaten.. Sonra yan evin bahçesindeki havuzdan çıkarıldı cansız bedeni.. Büyük trajedi.. Bu vesileyle bir kez daha ailesine sabır dilemek lazım.. Televizyonlar canlı yayın arabalarını evin önüne yığmışlardı, bütün mahallede geceli-gündüzlü aramalar yapıldı. Ne kadar arama-kurtarma teşkilatı varsa oraya yığıldı.. Milletçe çok üzüldük çok.. Peki ya şu “Pamir bulunmazsa Taksim’e çıkarım’ diyen abla, Muğla - Yatağan’da süs havuzuna düşerek boğulan 3 yaşındaki Efe için de aynı duyguları paylaşıyor mu? Evet önceki gün 3 yaşında bir yavrumuzu daha kurban verdik süs havuzuna.. Haberiniz (haberimiz) bile olmadı.. Kimse “Taksim” demedi.. İşte o yüzden bazı hadiseler karşısında verdiğimiz tepkileri rasyonel sınırları içinde tutmak çok önemli.. Ne Pamir için vurdumduymaz olalım ne de “bulunmazsa Taksim’e çıkarım” gibi abartılı tepkiler verelim.. Ama hem Pamir için hem de Efe için tepkisiz kalmayalım..
•
Yine sadece dünden devam ediyorum.. Münevver Karabulut Cinayeti’ni hatırlıyor musunuz? Zerre kadar savunulacak bir tarafı yok. Vahşice işlenmiş, duygusuzca, mahkemelere çıkılmış, değerlerimizin taban tabana tamamına ters ne varsa o süreçte yaşanmıştı.. Hatırlayın.. Ne kadar üzüldük ve ne ağır tepkiler verdik değil mi? Dün yine İstanbul’da benzer bir olay yaşandı.. Suriye uyruklu Musaybe Almousa, 17 yaşındaki erkek kardeşi tarafından önce boğuldu, sonra ekmek bıçağıyla boğazı kesilerek öldürüldü.. Ceset, bir spor çantasına parçalar halinde yerleştirildi ve yol kenarına atıldı.. Çocuğa bu kesme ve çantaya koyma işlemi de dahil bütün aşamalarında babası da yardım etti.. Musaybe’yi kestikleri bıçağı yıkayıp mutfak çekmecesine geri koydular, üzerlerindeki kan lekelerini temizlediler ve hayatlarına devam ettiler.. Münevver Cinayeti’nden ne farkı var?
•
Dünden devam ediyorum.. Marmara Park Avm İnşaatı’nda yanarak can veren 11 işçiyi hatırlıyor musunuz? Esenyurt’ta.. Dün bir bilirkişi raporu yayınlandı.. Meğer 11 işçi bütün çalışma yasaları hiçe sayılarak kurulmuş şantiye çadırında ölmeyi hak etmişler.. Bilirkişi öyle diyor.. Hayatını kaybeden işçiler, yataklarıyla çadırın girişini kapatmışlar bu yüzden ölmüşler.. Yani hem ölü hem de suçlular.. Soma için yeri yerinden oynatalım elbette.. Hiç durmadan, nefes bile almadan isyan edelim, Soma’daki ahlaksızlığa veryansın edelim.. Ama bu arada Marmara Park AVM’nin müteahhidine hiç mi tepki göstermeyeceğiz? O ilk yangın çıktığı zaman gösterdiğimiz zamanki kadar tepki göstersek bile yeterli bence..
**
Verilen hiç bir tepki için “samimi değil” diyecek durumda değilim.. Ama bazı hadiseler karşısında verilen tepkiler öylesine abartılı ki, diğer olaylara hakettiği kadar tepki verildiğinde olaylar arasında ayrım yapılıyormuş gibi bir tablo çıkıyor ortaya... Normal davranalım..
•
AKADEMİSYEN AŞK ÜÇGENİ
Benzeri ancak, hemen bitmesin diye uzatılıp duran ucuz televizyon dizilerinde olabilecek bir aşk üçgeni okuduk dün gazetelerde.. Olayın, bir profesörün, bir doçenti öldürmesiyle ortaya çıktığı yazıyordu dünkü gazetelerde.. İddiaya göre üniversitede görevli evli bir sekreter ile hem evli olan profesörün hem de doçentin ilişkisi varmış. Bir gazete yer alan habere göre, profesör “kadının doçentle ilişkisini” öğrenmiş.. Bir diğer gazetedeki habere göre ise doçentin profesörü “eşine söylemekle tehdit etmesine” sinirlenmiş.. Başka bir gazetede yer aldığına göre ise bir otelde sekreter ile profesör buluşmuş ve sekretere “senin için yaptım” diyerek ikrar etmiş.. Baştan söyleyeyim.. Ortada biri kurbanın ailesi olmak üzere üç aile var.. O ailenin kadınları, çocukları var.. Kaldırılan bir cenaze ve “nasıl bilirdiniz” sorusuna verilen yanıtlar var.. Cezaevine eşini uğurlayan gözü yaşlı bir kadın var. Akşam olan bitenin ne olduğunu kocasına ve çocuklarına anlatmaya çalışan bir genç kadın var.. Hikaye yazmak kolay da, ya bu yazılanların hiç biri doğru değilse..
Kalın sağlıcakla.