Devşirme
Ne tuhaf değil mi. Pekin Olimpiyatları, zihin dünyamızdaki pek çok arızayı su yüzüne çıkardı.
Tek altın madalyamızın sahibi Ramazan Şahin’e ya da atletizmde iki büyük başarıya imza atan Elvan’a yapılan suçlamaya bakın.
Devşirme!
Olimpiyatlardaki sonuçları iktidarın dindar ve muhafazakar olmasıyla izah edenler, bir yandan da bu suçlamayla sahnedeler.
CHP’li Erdoğan Toprak’ın demeci:
‘Başarısızlığın nedeni devşirme sporcular.’
İşin dozunu daha da arttırıp en hafif ifadeyle ‘ırkçılık’ yapanlar da var.
Elvan, o sevimli haliyle tüm bunlara nasıl isyan etti gördünüz mü bilmiyorum.
Nasıl çırpınıyor kendisini ifade etmek için.
‘çocukluğumdan beri sizinle beraberim. Türk yemekleriyle büyüdüm, bugünlere geldim’ derken, onun içtenliği, masumiyeti beni öylesine yaralıyor ki anlatamam.
5 bin metredeki müthiş yarışın ardından coşkuyla taşımak için Türk bayrağı arayan Elvan, hastalıklı birtakım çevreler eliyle dışlanıyor.
Bizden sayılmıyor!
Tıpkı daha önce Mehmet Aurelio’ya yapıldığı gibi.
* * *
Bir kere ‘devşirme’ sözünü hakaret için kullananların, bu coğrafyanın tarihinden, kültüründen zerre kadar nasibi yok.
Açın tarihinize bakın.
Pek çok başarının altında şimdi yerden yere vurduğunuz ‘devşirme’lerin imzası vardır. Irka değil, yeteneğe ve kaliteye dayalı bu sistemi kullananlar sadece bizim atalarımız da değildir üstelik.
Kendi geçmişini ‘Bizi hiçbir zaman Türkler yönetmedi, devşirmelerin elinde bu hale geldik’ zırvalarıyla okuyanlar, şimdi aynı ruh haliyle Elvan’a saldırıyor.
Ramazan Şahin’in İstiklal Marşı’nı okuyamadığını geveliyor.
* * *
çok farklı tepkiler aldığım ‘Ergenekon’un Zihin Dünyası’ (20 Ağustos, Star) yazısıyla söylemeye çalıştığım tam olarak buydu işte.
Elvan’a ya da Ramazan Şahin’e, takımdaki diğer sporculara yönelik bu suçlamayı hafife almayalım.
‘Neden kendi ülkemizden başarılı sporcular yetişmiyor, spora daha çok yatırım yapmalıyız. Sadece dışarıdan sporcu almakla kalıcı başarı sağlanamaz’ diyenleri bu parantezin dışında tutalım. Bu haklı bir eleştiridir ve ayrı bir zeminde tartışılması gerekiyor.
Ancak bu meseleyi ‘devşirme’ başlığı altında tartışan, suçlayan, kınayan, hatta aşağılayan kesimin derdi farklı.
Türkiye’de en büyük tehlike, en büyük tehdit bu tartışmadır. Bu türden anlayışlardır.
Etnik kökeniniz, hangi mezhep ya da dinden olup olmadığınız, gizli bir kimlik taşıyıp taşımadığınız üzerinden uyandırılan merak ve tahrik; bir dip dalga halinde tehlikeli bir yere doğru ilerliyor.
Ergenekon denilen arızanın temelinde bu anlayış var.
Kürt sorunu diye çırpındığımız bataklığı kurutmayan aynı anlayış.
Alevi-Sünni farklılığını çatışmaya dönüştüren aynı hastalıklı ruh hali.
* * *
‘Ulusalcılık’ denilen zırvanın, bizi getirdiği hale bakın.
Kendisini bu ülkeye ait hissedenleri ‘devşirme’ diye itip kakmak, bizim geçmişimizin, geleneğimizin, tarihimizin neresinde var.
Sakın kalkıp bu saçmalıkları cumhuriyetle, kuruluş felsefesiyle, Mustafa Kemal’le izaha kalkışmayın.
Hiç tavsiye etmem.
Cumhuriyeti kuranların birçok doğrusunu ya da yanlışını tartışabilirsiniz.
Ama bu meselede Osmanlıdan devraldıkları büyük mirasa uygun davranma konusunda ne kadar gayret ettiklerini teslim etmek zorundasınız.