Sen Allah’ın Özel Misafirisin
Her kitabın farklı bir hikayesi ve farklı bir oluşum serüveni vardır... Bazı kitaplar vardır tavsiye üzerine hazırlanırken bazı kitaplar da hiç hesapta olmayan bir vakitte randevusuz gelen bir misafir gibi akla gelir ve hazırlanır... Daha önceden hazırlığı ve projesi yapılmamıştır...
Sen Allah’ın Özel misafirisin adını koyduğum son kitabım, yazmayı düşündüğüm kitap listemde yoktu... Bir akşam vakti süpriz bir şekilde ortay çıkarak gündemime girmeyi başardı...
Bundan yaklaşık üç yıl kadar önce bir akşam vakti çalışma odama geçmiş, zihnimde filizlenen düşünceleri boş bir kağıda serpiştiriyordum... Kalemim, kağıtla adeta dost olmuş, sanki bana yeni bir kitabın müjdesini veriyordu...
İlham denen şey sayfa sayfa bilgi servisine başlamıştı bir defa... Durdurmak istemedim ve her ne dediyse, kalemim itiraz etmeden sessizce kelimelere döktü... Kitabın iskeleti süpriz bir şekilde kısa bir zamanda kurulmuştu...
O gece, benim hayatımın dönüm noktasıydı... Hayata bakış açım değişmiş ve yazmış olduğum hiç bir kitap beni bu kadar çok sevindirmemişti...
Ve ilk konferansımda bu konuyu anlatmaya karar vermiştim... İlk konferans talebi Bursa’dan gelmişti... Büyük bir heyecan ve coşkuyla ‘Sen Allah’ın Özel Misafirisin’ başlıklı konferansımı verdikten sonra yılların islam davetçileri olan kardeşlerim, konferans sonrasında ‘böyle bir uslupla ilk kez karşılaştıklarını, Allah’a ve islama olan bakış açılarının tamamen değiştiğini ve bu konunun çok fayda vereceğini’ söylemeleri beni daha da çok sevindirmişti...
Bu kez bir vesileyle tanıştığım Arap bir profesöre, Bangledeşli bir doktora, Tacikistanlı, Kosovalı, Almanyalı, Bosnalı ve Mısırlı islam davetçilerine kitabımın içeriğinden bahsettiğimde onlardan şu tepkiyi almıştım;
“Çok orjinal bir uslup bu... Bunu mutlaka dünya dillerine çevir... Evrensel bir bakış açısı ve okurunu hiç bir itiraza yer vermeden hidayetin kapısına kadar getirtecek bir uslup...”
İslam davetçilerinin olumlu tepkileri heyecanımı daha da artırmıştı... Bu uslup, sanırım Allah’ın bana hidayetten sonra vermiş olduğu en büyük ni’metti...
***
Yurt içi ve yurt dışında gelen bütün konferanslarımda bu konuyu işlemeye karar vermiştim... Gittiğim hemen hemen her yerde benzer tepkiler aldım... Ve gelen mailler aynı dili konuşuyordu;
“Hocam, -ya da feyzullah bey-;
İslama bakış açımız değişti ve kendimizi Allah’a karşı mahçup hissetmeye başladık... Açıkçası islam dininin böylesine güzel ve özel hazırlandığını bilmiyorduk... Gerçekten de kendimizi Allah’ın kontrolünde olduğumuzu ve Allah’ın özel bir misafiriymiş gibi hissetmeye başladık... Meğersem İslam dini, Adem aleyhisselam’dan bu yana insanları kırmızı halı üzerinde yürütüyormuş ama maalesef bunun farkında değilmişiz...”
Ve daha birçok mailler...
***
Kitabımı kaleme alma kararımdan bu güne yaklaşık üç yıl geçti... Yazmış olduğum hiç bir kitabımı bu kadar geciktirmemiştim... Ama bu konu gerçekten de özel bir konuydu ve her geçen gün yeni sayfalar ekleniyordu...
İki yüz sayfa civarında çıkar diye düşündüğüm kitabım 456 sayfaya çıkmıştı... Bu kitap için 456 sayfa çok olur mu acaba diye düşündüysem de sanki hiç bir sayfa yerinden koparılmak istemedi... Sayfa eksildikçe bir şeyler eksik kalacaktı... Buna müsaade etmedim ve filmin sonu 456 yla bitti...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.