Ahmet Varol

Ahmet Varol

Hilafeti IŞİD’lemek

Hilafeti IŞİD’lemek

Irak’ta mezhep temelli ayrımcılığa dayanan yeni bir diktatörlük rejimini hâkim kılmaya hevesli Nuri el-Maliki yönetimiyle onun ayrımcı politikalarından büyük zarar gören sünni aşiretler arasında gerginlik uzun süreden beri devam ediyordu. Maliki’nin aşiretleri şartsız itaate zorlamak amacıyla silahın gücüne başvurması da gerginliğin silahlı çatışmalara dönüşmesine neden olmuştu. Ancak bu dönüşüm Maliki’nin de lehine olmamış, çünkü onun askerlerinin de ciddi kayıp vermesine neden olmuştu.

Bölgede kontrolü sağlayamayacaklarını anlayan Maliki milisleri, ani ve beklenmedik bir şekilde çatışma sahalarını terk ederek, silahlarının yanı sıra üstlerindeki askeri giysileri bile çıkarıp geride bırakarak kaçtılar. Fakat kaçarken özellikle geride bıraktıkları silahları ve önemli kontrol noktalarını IŞİD militanlarına teslim etmeye özen gösteriyorlardı.

Kontrol noktalarının IŞİD militanlarına bırakılması sahnede artık sadece bu örgütün görünmesine, Maliki ordusuna karşı savaşmak için ordu ve gerilla gücü oluşturan aşiretlerin ise gölgede kalmalarına yol açtı. Onlar da bu örgütle Suriye’dekine benzer bir çatışmaya girmemek ve Maliki karşısında zayıf düşmemek için gidişata razı olmayı ve örgüt militanlarıyla birlikte hareket etmeyi tercih ettiler. Ama olayın dünyaya yansıyan yanı IŞİD’in oluşturduğu manzara, onun yankı yapan çıkışları, baskınları ve açıklamaları oldu.

Silahların çatışmasız ve hızla bırakılması “Bu acaba Suriye’de direniş güçlerini arkadan vuran ve bazı kirli ilişkilerinin açığa çıkmasından dolayı dökülmeye başlayan IŞİD’in silahlandırılması ve böylece yeniden atağa geçmesinin sağlanması amacına yönelik bir dolaylı yöntem miydi?” sorusunu akla getirdi. Ele geçirilen silahların hızla Suriye’ye nakli de bu soruyu haklı çıkaran gelişme oldu. Soruyu tersten de sorabiliriz: Maliki ve arkasındaki İran bu silahları, Baas’ı zorlayan direnişe karşı IŞİD’in yeniden bileğinin güçlenmesi ve Suriye’de kontrol alanını genişletmesi için ona açıktan teslim edebilir miydi? Üstelik bu oyun Maliki’nin Irak’ta kendi saltanatını reddeden aşiretlere karşı geniş çaplı hava saldırılarını meşru göstermesinin, bunun için ABD ve İran’dan teçhizat ve asker talep etmesinin, onların da isteneni vermesinin gerekçesi oldu.

IŞİD’in Irak’ta ganimet aldığı silahların önemli bir kısmını Suriye’ye taşıdıktan sonra orada bunları Baas kontrolündeki bölgeleri değil, direniş gruplarının elindeki bölgeleri ele geçirmekte kullanması ve hâkimiyet alanını bu yolla genişletmesi şüpheleri daha da güçlendiren bir gelişme olmuştur. Oysa buralar zaten kurtarılmış bölgelerdi ve asıl mücadelenin Baas zulmü altında her türlü insanî yardımdan yoksun bırakılmış bölgelerin kurtarılması için verilmesi gerekiyordu. “İslâmi yönetim” konusunda samimi ve gerçekçi olan bir hareketin, Baas zulmünün sonlandırılması sonrasında diğer direniş gruplarıyla silaha başvurmadan da anlaşması ve ortak yönetim oluşturma konusunda masaya oturması mümkündü.

Saldırılara hedef olan direniş güçleri IŞİD’in ele geçirdiği yeni ve modern silahlar karşısında daha fazla can kaybı olmaması için çekildi. Çekilmesinde, kan dökülmemesi için aracılık eden aşiret liderlerinin de rolü olduğu söyleniyor. Kontrolün bu örgüte geçtiği bölgelerde bazı grupların onunla hareket edeceklerini duyurmaları ise onun saflarına geçme değil teslim olmadır.

Irak’taki atak ve sunduğu imkânlar sayesinde hâkimiyet alanını genişleten IŞİD kendince hilafet ilan etti. Ardından isminde de değişiklik yaparak Irak Şam İslâm Devleti’nden sadece İslâm Devleti’ne indirgedi. Muhtemelen kısaltması da artık o isme nispetle İD olacak.

Böyle bir hilafet ilanı hem ölü doğum hem de IŞİD adına yapılacakların hilafet hesabına kesilmesi için kapı açmadır. Belki de amaçlanan buydu. Bu ilan Irak’ta Maliki diktasının zayıflatılmasındaki olumlu gelişmenin etkisiyle IŞİD’e yumuşak yaklaşan bazı ilim adamlarının da gözlerini açtı ve tepki açıklaması yapma ihtiyacı duydular.

Hilafetin IŞİD’lenmesi ümmete bir şey kazandırmaz; aksine özellikle kontrolüne geçen bölgelerde ve civarında geleceğini rehin alması tehlikesi var. Müslüman halkların Cezayir’deki GIA tecrübesini iyi okuması ve onun Irak ve Suriye’deki  kopyası olan IŞİD’in tuzağına düşmemesi gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi