Torbaya hapsedilen adalete isyan ediyorum
Tüylerim diken diken… Hani Sümeyye Erdoğan'ın konuşmasına tüyleri diken diken olan vali vardı ya ondan bin beterim; milyon defa beterim. Çok merak ediyorum, valinin memurlar için hazırlanan torba yasadan haberi var mı?
Bu yazıyı, 25 yıl şerefiyle namusuyla çalıştıktan sonra , âmirlerine "Size hakkımı helâl etmiyorum." diyerek emekli olmaya karar vermiş bir sözleşmeli memur olarak yazıyorum.
Bu yazıyı, bana ait olmayan bir sicil yüzünden defalarca mağdur olmuş bir memur olarak yazıyorum.
Lütfen, Yeni Şafak'dan Ahmet Ünlü'nün "Torba Kanun Bütün Memurları Panikletti." başlıklı yazısını tekrar tekrar okuyun. Paylaşın yayılsın.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen "torba yasa" kanunlaşırsa eli kolu bağlanan, çaresiz kalan memurlar suç işlemeye başlayacak. Milli Piyango Genel Müdürü cinayetini hatırlıyor musunuz? Bir çalışan müdürü öldürdükten sonra "Oh şimdi rahatladım. " diyerek silahı kenara bırakmıştı. Aman Allahım! Ne tür bir çaresizlik bu adamı suça teşvik etti acaba? Binlerce memurun şu anda psikolojisi bozuk. Bunlara binlercesi daha eklenecek. Memur, zaten itaate hazır insandır. İtaat etmeyenler ortada kalacak; canı yanacak; isyan edecek; belki suç işleyecek.
Meseleyi daha iyi izah edebilmek için yeni şahit olduğum bir hadiseyi anlatayım.
Bir devlet kurumunda, Ak Parti'den referansı olan bir başkanın yaptıkları akıl alır gibi değil. Kendisine tapmayan altı çalışanın yerlerini değiştiriyor; kadrolarını usulsüz bir şekilde geriye alıyor ve maaşlarını indiriyor. Tıpkı yeni başlayan memur seviyesine getiriyor. Kendisinin ise buraya yazmaya utandığım son derece basit ve mübtezel usulsüzlükleri var. Hakkında şikâyet olmasına rağmen, bağlı olduğu bakanlık görevden alamıyor. Neden derseniz, kayınpeder vekil.
Mağdurlar mahkeme açmaya karar veriyorlar. Tamamen haklı durumdalar. Hiçbir soruşturması, yalanı dolanı olmayan tertemiz insanlar. Ama bir çekinceleri var. Haklarında cemaatçi oldukları yalanının söylenmiş olması. Bilakis, hepside cemaat muhalifi. Yeni usul bu biliyorsunuz. Cemaatçiler yerlerinde ama, onlara yüzde yüz karşı duranlar bedelini ödüyor. Böyle şeyler hukuku ilgilendirmez demeyin. Yüzde yüz haklı olmalarına rağmen, aleyhte karar çıkması ihtimali var.
Burada kimin neci olduğunun bir önemi yok. Sap saman, at izi it izi karışmış durumda. Tek gerçek var o da amirin ruh hastası bir zorba olduğu.
Kayınpeder vekil olduğu için tek çare siyasileri aşarak Başbakan'a ulaşmak. Etten duvarı aşabilirseniz tabi. "Sıra bizde" mantığında olan, bir dönemin mağdurlarını aşabilirseniz tabi.
Başbakan tarafından önemli bir kuruma tayin edilen bir gencin, gördüğü yolsuzlukları o etten duvarı aşıp Başbakan'a anlatabilmek için neler çektiğini dinlediğimde macera filmi seyreder gibi olmuştum. Neticede kimse yerinden oynamadı. Sadece, diğerlerinin hışmından korunabilmek için bu temiz genç yer değiştirdi.
Aşağıdaki satırlar, şu anda iyice bir gazetede iyi bir köşesi olduğu için artık böyle şeyler yazmayan bir yazarın bir zamanlar kaleme aldığı yazısından:
"Bir vesile ile büyük bir şirketin Genel Müdürü olan bir bürokratla tanıştım. Genel Müdür, belli ki Bakan Bey’in sevdiği biri. Çünkü internette araştırdığımda o makama gelmesi için gerekli herhangi bir başarısına ya da “yüksek kariyer listesi”ne ulaşamadım.
Ama adeta paçalarından kibir akıyordu “resmen”!
Açıkçası kendi adıma da AK Parti adına da ciddi anlamda üzüldüm. Zira ben o bürokrata göre en fazla “hizmet sektöründen” biriydim. O tepeden bakışı iliklerime kadar hissettim. Tıpkı şimdiye kadar dindar insanlara tepeden bakan birinin bakışları gibiydi.
Evet bu ülkede AK Parti çok iyi işler yaptı. Evet Başbakan’ın samimiyetine de güveniyor bu halk.
Lakin,'en büyük benim' diyenlerle uzun soluklu koşular yapmanın ne denli zor olduğunu bilen Başbakan, hücre yenilenmesi diyerek gördüğü “kibir abidelerini” eliyor, sürekli dönüşüm geçiren dinamik bir parti oluşturmaya gayret ediyor."
Hayır efendim! Başbakan bu kibir abidelerini elemiyor; eleyemiyor. Mesela, kayınpederi vekil olan bu kibir abidesine, bu yarı tanrıya dokunanın eli yanıyor. Yukarıdaki yazar misali, ben de bu adamı araştırdım. Kayınpederin vekil olması ve bakan çantacılığı(özel kalem) dışında bir kariyeri yok. Şimdilik, bu adam ile hukukî mücadele yolu açık. Yasa çıktığında bu da olmayacak. Çalışanlar ile lastik top gibi oynayacak. Bütün komplekslerini çalışanlar üzerinde tatmin edecek. Çanta taşırken ezildiği günlerin acısını bir bir çıkaracak.
Hani hukuk devleti olacaktık? Hani herkesi kucaklayacaktık? Böyle mi olacak? Başıma bir şey gelirse diye titreyerek mi?
Bir bürokratın kendisine yakın insanlar ile çalışmasını anlarım ama, rızıkla oynamak nedir Allahaşkına? Kendileri uçaktan inmeyen, ülke ülke dolaşan bir sürü bürokrat, sıra memurun kazancına gelince, sanki kendi cebinden ödüyormuşçasına kuruşları hesab ediyorlar."Ben yetimin hakkını yedirtmem." diye adâlet havarisi kesiliyorlar. Harcırahlar ile akıllarından bile geçiremedikleri lüks evler alıyorlar ama, kirada oturanın maaşıyla oynuyorlar.
Ben, her şeye rağmen hukuka inanıyorum. Her şeye rağmen seçime inanıyorum. Hâlâ, kendisine bileziğini veren insanlar için "Büyük Türkiye" rüyası gören Uzun Adam'a inanıyorum. Ama onun bürokratlarına ve partisine itimadım yok artık.
Her şeye rağmen ben ve benim gibiler Gezi Parkı'na gitmedi. İç ve dış şer odaklarına karşı durdu. Gezi Parkı gibi ahlâksız bir isyana direndi. Çünkü bu ülkeyi, kurda kuşa yem etmeyecek kadar çok seviyoruz.
Ama şunu ekleyeyim. Gezicilerden korkmayın; benim gibilerden korkun. Çünkü benim gibilerin isyanı ahlâklıdır. Arkasında gerçek mazlumlar vardır. Beş yıldızlı otel iftarlarını protesto için İhsaneliaçıkgillerin sofrasına oturmaz ama, protestosu beş yıldızlıdır. Keyfi kaçtığı için isyan etmez; bilakis, isyan edince keyfi kaçar. Bir amirin imam-hatipli olup olmadığına bakmaz, adam olup olmadığına bakar.
Ayrıca, birgün seçimle iktidar değiştiği zaman, çıkaracağınız bu yasa sizi vurmayacak mı?
Evet, kabul ediyorum. Bu ülkede çok zulüm oldu. Çok haksızlık oldu.Şimdikiler ile kıyaslanmayacak kadar alçakça hem de..Taşı önce atacak masum ve temiz adam yok. Ama rövanş ruhu ile hareket ederseniz, "herkes için adalet" derdiniz olmazsa sadece zulmü ve zorbalığı beslersiniz. Kendinizle çelişirsiniz ve en kötüsü, gelecek nesile adâleti değil, zulmü miras bırakırsınız.
Açlık Oyunları kitabının üçüncüsünde şöyle bir sahne var. İsyan başarıya ulaşıyor ve Capitol ele geçiriliyor. Yeni başkan, Açlık Oyunları'nın bitmesi şerefine eski zalimlerin çocuklarının oynayacağı son bir açlık oyunu düzenliyor. Ötesini anlatmayayım; okuyun.
Bir yandan mobbing, yani "işyerlerinde psikolojik taciz" ile mücadele için 19 Mart 2011'de Başbakanlık Mobbing Genelgesi çıkarıp diğer yandan, adeta bu genelgeyi ti'ye alan ve mobbing yapmayı yasalaştıran kanunu çıkaramazsınız.
Eni sonu, bu kanun sizi de yakar.
Ben en çok, ilâhî adalete inanıyorum. Rızkı Allah'ın verdiğine inanıyorum.
Bu yazıyı, elhamdülillah hâlâ kirada oturan ve beş çocuk okutan bir memur emeklisi olarak yazdım. Çünkü "Bu Ülke"yi çok seviyorum.
Ve iyilik adına, adalet adına ikâz ediyorum.
Başım diye güvenmeyin
Ne gelirse başa gelir
Diz toprağa vurur amma
Baş düşünce taşa gelir
Mağrurlanmayın. Sizden büyük Allah var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.