“Türk Solu”nun adayı!
Bilmem ki hangi taraftan başlasam!
Öz babasından başlamak doğrusu, tabiî ki. Rahmetli Yozgatlı İhsan hocadan yani. Hani şu Mehmed Âkif’in çok sevdiği, Mısır’da tahsil gören ilim adamı Yozgatlı İhsan hocadan...
Mahdumunun bir gün gelip Türkiye’de cumhurbaşkanı adayı olacağını tahayyül edebilir miydi?
Bana kalırsa, “edebilirdi” derim. Çünkü dünyanın yerinde durmadığını, her şeyin değiştiğini, dönüştüğünü bilen fâzıl bir zat, bir gün Türkiye’nin de durduğu yerde durmayacağını, oğlunun veya ona benzer niteliklerde birinin cumhurbaşkanı adayı olabileceğini tahmin edebilirdi.
Tamam, buraya kadar mesele yok. Çünkü devran döner, şartlar değişir ve normal avdet eder. Nitekim Türkiye’de öyle olmadı mı? Hatta biraz devran hızlı döndü, Nutuk için hiçbir zaman düşünülmeyen devlet tekeli, tamamen karşı kutuptaki Bediüzzaman’ın risaleleri için düşünülür oldu!
İşte o yüzden Ekmeleddin İhsanoğlu Türkiye’de cumhurbaşkanı adayı olabildi. Atmosfer değişince, bazı canlılar için yaşamak güçleşir, bazıları ise gürbüzleşir. Ekmeleddin Bey’in adaylığı bundan yedi sene önce gündeme gelse idi, hangi parti aday gösterirdi?
Tahmininizde haklısınız!
Ya şimdi? İşte size ters köşe!
Ekmeleddin Bey CHP, MHP ve bazı küsurat partilerin adayı. Bu partiler içinde Ulusal Parti var mıydı? Ben hatırlamıyorum. Daha doğrusu böyle bir parti olduğunu bilmiyorum, meğer varmış. Hemi de bir naşir-i efkârı, yani dergisi de varmış. Adı: Türk Solu!
Bu dergi Ekmeleddin Bey’i kapak yapmış. Manşet enteresan: “Ekmeleddin’e neden evet!”
Bu “evet”in nedenini merak ediyor musunuz?
Türkiye’de bir asır sonra dini refaranslı bir lider ülkenin kaderinde mühim rol üstlendi. Bu konuda başarıları reddedilemez. Tabii başarının sağladığı avantajlar yanında bazı kesimlerin şiddetli husumetine sebep oldu bu durum.
Bugün muhalif siyasi partileri bir çatı altında toplasak, en uygun ad, Husumet Partisi olur. Bakın yeni isimlere: Halk Husumet Partisi, Milliyetçi Husumet Partisi vs. Meğer Ulusal Parti de bu HP grubu içinde imiş!
Diyeceğim şu: Yozgatlı İhsan Efendi, oğlunun cumhurbaşkanlığı adaylığına çok fazla şaşırmazdı, fakat onun solcular, tek particiler, kavmiyetçiler tarafından desteklenmesine şaşmakla kalmaz, bir hayli kızardı her halde.
Dedik ya bu öz baba. Bir de “kain” baba var. Kain, yani yerine geçen. Türkçesi kayınbaba!
Ekmeledin Bey’in rahmetli kayınbabası da meşhur bir ilim adamımızdı: Profesör Emin Bilgiç. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde dekanlık yapmış, dekanlığı sırasında Üstad Necip Fazıl’ın, hatta Şule Yüksel hanımın fakülte salonunda konferans vermesini sağlamıştı. Bunun 1970’lerde nasıl bir husumet dalgası meydana getirdiğini varın tahmin edin.
İşte Üstad’ın onunla ilgili notu: “Ruhumuzun renk ve çizgilerinde pay sahibi profesörler ve muharrirler arasında Ankara Dil Tarih Fakültesi dekanı, Fakülte konferans salonunu Necip Fazıl’ın “tarihimizde sahte kahramanlar” ve “İslâm ve bütün dünya-ideolocyolar muhasebesi” konferanslarına teredütsüzce veren muherem profesör Emin Bilgiç’i büyük doğu dava kadrosunun en müstesna şahsiyetlerinden biri olarak takdim etmekle şeref duyarız.”
Bir not daha: Emin Bilgiç Necip Fazıl’ın dergisi Büyük Doğu’nun da yazarlarındandı!
Ekmeleddin Bey’in öbür dünyada babalarından çekeceği var!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.