İşgalci Kafayı Yine Sert Kayaya Çarptı
Her ne kadar Filistin işgal altında ve siyonistlerin oradaki varlıkları gayri meşru olduğundan işgalcileri çıkarmak için savaşmak Filistinlilerin en meşru hakları ise de bazı zorunlu sebeplerden dolayı tercihleri değildir. O yüzden 14 Kasım 2012’de yine işgalcilerin saldırılarıyla başlatılan savaşta Filistin direnişinin şartlarının kabul ettirilmesiyle sağlanan ateşkesi siyonist saldırganların birçok kez ihlal etmesine rağmen Filistin direnişi hiçbir zaman öncelikle ihlal eden taraf olmadı. Sadece ihlallere karşılık verdi.
Fakat Filistin direnişinin saldırıları cevapsız bırakması ve tamamen sessiz kalması da beklenemez. Bunun Filistin halkına kazandıracağı bir şey de olmayacak, tam aksine daha büyük kayıplara neden olacaktır. Çünkü siyonist işgalcinin bir ahlâkî ölçüsü ve saldırganlıkta aşmayacağını garanti ettiği bir sınır mevcut değil. Onun için önemli olan galip gelmektir. Bunu başarabilmesi durumunda nihaî hedefi Filistinlilerin tümünü ölümle yurtlarını tamamen terk arasında bir tercihe mecbur etmektir. Böyle bir siyaset yürüttüğünde geçmişte olduğu gibi bugün de uluslararası emperyalizmden kendisine sunulan yardım ve destekte bir azalma olmayacağını, devlet protokülünde yer doldurmayan dosya hamallarının ağzıyla yapılan göstermelik kınama açıklamaları dışında bir tepkiyle de karşılaşmayacağını biliyor.
O yüzden direniş Filistin halkının ve onu temsil eden mücahitlerin meşru, haklı ve mümkün olan tek tercihleridir. Direniş konusunda farklı cihetlerden ve farklı niyetlerle yapılan eleştirilere cevabı başka zamana bırakarak şimdilik Filistin’de işgalcilerin son saldırılarına karşı gösterilen kararlılık ve direnişin onları zorlamasına dair bazı noktalara dikkat çekelim.
Aslında işgalci “siyonistin savaş nöbeti” başlıklı yazımızda zikrettiğimiz amaçlarından dolayı başlattığı bu son saldırısında kendi yahudi göçmenlerini daha büyük fedekârlıklara zorlayarak ciddi bir maceraya atladı. Endişeleri ise kendi vatandaşlarını zorlukları göğüslemeye, geçmişteki maceralara nispetle daha büyük fedakârlıklar göstermeye çağıran açıklamalarda çok belirgin bir şekilde dışa yansıyordu. Ama üst düzey komutanların ağzından yapılan açıklamalarla, gasp edilen Filistin topraklarına yerleştirilmiş göçmen yahudi toplumu böyle bir maceraya atlamaya mecbur olduklarına iknaya çalışıyorlardı.
Belki operasyonun adını “Sert Kaya” koymalarının sebebi budur. Çünkü Gazze’ye karşı 2008 sonunda ve Kasım 2012’de başlattıkları iki operasyonda kafalarını gayet sert kayaya çarpmışlardı. Bu kez işgalci göçmenlerin kafalarını öncekine nispetle daha sert bir kayaya hazırlamaları için böyle bir isimlendirme yapılmış olabilir. Dünya kamuoyuna verilmek istenen mesaj farklı olsa da!
İşgalci vahşette sınır tanımadığından savunmasız insanların evlerini başlarına yıkarak, tarlada çalıştıkları, araca bindikleri veya sahilde dinlendikleri sırada aileleri toptan yok ederek katliamlar yaptıysa da bu kez kafayı daha sert kayaya çarptığını gördü. Çünkü direniş bu kez daha tecrübeli ve daha hazırlıklıydı. Geliştirdiği füzeler artık çok daha uzun mesafelere ulaştığı gibi apaçi helikopterlerini ve biraz alçak uçuş yapan uçakları vurabiliyordu.
O yüzden işgalci ilk kez uluslararası Ben Gurion Havaalanı’nı füze atışlarının yoğunlaştığı sırada uçuşlara kapatmak zorunda kalıyordu. Yine ilk kez ABD, Tel Aviv’deki büyükelçilik binasında güvenlik gerekçesiyle çalışmaları durduruyordu. Filistinlilerin füzeleri ise işgalcinin başkenti diye tanınan Tel Aviv’i ve katil canavarın adında geçen Netanya’yı aşarak sahilde en kuzeydeki şehir ve önemli turistik merkez olan Hayfa’ya ulaşıyordu. Nakab’da, yakınında büyük bir nükleer santral bulunması sebebiyle en riskli nokta kabul edilen Dimona şehrinin göbeğine düşen roketler olmuştu. Kudüs’te işgal parlamentosu Knesset’in kapısına yaklaşmıştı. Bu ise artık “İsrail” diye tanımlanan her yerin direniş füzelerinin kapsama alanına girdiğini gösteriyordu.
İşgalcinin “Sert Kaya” macerasına girmesinin amaçlarından biri de demir kubbesini test etmekti. O da bizzat işgalcilerin açıklamalarına göre sadece beş füzeden birini imha edebilmişti. Bu ise o projeyi ve ona harcanan yüz milyonlarca doları çöpe atmak anlamına geliyordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.