Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Devrimizin sanat fotoğrafı...

Devrimizin sanat fotoğrafı...

En gıcık olduğum fotoğraflar, dünya liderlerinin toplantı sonrası çektirdikleri “aile fotoğrafları”dır... İçerde neler olup bitmiştir kimbilir, kim kime saldırmış, kim kimin kuyusunu kazmıştır, buna rağmen herkes en beşuş çehresini takınacak ve pozunu verecek.

Buna “aile fotoğrafı” diyorlar. Bana kalırsa, aile mefhumuna saygısızlıktan başka bir şey değil.

Ondan sonra seçim fotoğrafları gelir...

Seçim fotoğrafçılığının raconunu kampanyayı üstlenen reklam firması keser. Kiminle/kimlerle ne zaman ve nasıl fotoğraf çekilecek, nasıl servis edilecek ve sonucunda nasıl girdiler sağlanacak...

Görüntünün, görünüşün çok öne geçtiği bir dünyada yaşıyoruz. “Görünür ol da nasıl olursan ol!” “Görünüşün fiyakalı olsun da istersen öl!”

Yok, modern vecizeler filan yumurtlamak niyetinde değiliz. Sadece tasvirle yetiniyoruz.

Son günlerin çok konuşulan fotoğrafı, Başbakan’ın. Yani cumhurbaşkanı adayımızın “sanatçı”larla çektirdiği resim.

Hayli kalabalık bir “aile” resmi!

Bazıları aile kurmamış, aile olmamış, olmaktan imtina eden ve aile tahribi işlerine daha çok hizmetle meşgul olan bay ve bayanlar cumhurbaşkanı adayımızın sağında, solunda arkasında vaziyet almışlar.

Kimler bunlar? Sahne ve sinema sanatçıları, şarkı icracıları, pop müzik “performansçı”ları vs. vs.

Sanatçı... Sanatkâr... Bunların ağırlığını bir hayli yoğaltan simalar da var içlerinde. Yok, bunlar bir tarafa, bizim basın yayın cihazının sanatçıları, dansözler, şantözler, bilhassa hafif işlerle meşgul kadıncağızlardır.

Bunların cumhurbaşkanı adayımızla resim çektirmesi meğer mesele olmuş! Karşı gruptakiler Gezi ruhu ile, bu “sanatçı”ların böyle bir siyasetçi ile resim çektirmesine bir hayli bozulmuşlar. Mahalle baskısı, yok mahalle presine girişmişler. Güya bazılarının her ne kadar orada isem de... diye başlayan beyanları vuku bulmuş.

Bilmem ki ne desek!

Bunlar “sanatçı” ve bunlarla resim çektirmek, demek ki, prim yapıyor.

Fakat bu “sanatçı”larla aynı karede olmamak için ömrünü vermeye hazır bir hayli insan vardır ülkemizde. “Hayır onlar sanatçı ise, biz asla değiliz” diyeceklerdir bunlar.

Yaşayanlardan Sezai Karakoç, rahmeti rahmana kavuşanlardan Necip Fazıl mesela...

Sahi, Üstad sağ olsa idi, böyle bir fotoğrafta yer alır veya bulunur muydu?

1992 itibarıyla evet, 2014 itibarıyla hayır!

Ya kazara bunların arasında davet edilmiş olsa idi?

O sahnenin 9 şiddetinde bir depremle sarsılacağından şüphe etmem!

Diyeceksiniz ki, onlar “sanatçı”, Üstad “sanatkâr”! Hem de gözü büyük sanatkârlıkta olan bir sanatkâr!

“Anladım işi, sanat Allahı aramakmış” diyen sanatkâr. Ya gerisi?

“Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış!”

Üstad’ın ne aradığı belli. Peki bunlar ne arıyorlar?

Hepsini aynı kefeye koymak istemeyiz, fakat kısm-ı âzamı kârını, menfaatini azamileştirmek için oradadırlar. O resimde bulunuş sebepleri, güçlü bir iktidarı temsil eden Başbakan’ın, cumhurbaşkanı seçilmeme ihtimalinin sıfır olması. Eğer yüzde bir, iki, üç... ihtimal olsa idi, birçoğu semtine bile uğramazdı.

Bu sene işler kesat! Soma kazasından sonra belediyeler bu sanatçılarla yapacağı programları iptal etti. İşsizlik dizboyu!

Bu resim işlerinin açılmasına ne kadar vesile olacak, önümüzdeki günlerde göreceğiz!

Nurlarda yat Üstad!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi