Hahambaşı’na çağrı!..
Her gittikleri yerde fitne-fesat çıkaran yahudiler İspanya’dan kovulduklarında, Osmanlı onlara kucak açmış. Getirmiş, ülkemizin en güzel yerlerine yerleştirmiş. Ticaret yapmalarına imkân ve izin vermiş. Vergisini almış (mı bilmiyorum), başka bir şeye karışmamış. İspanya’da ölümden kaçan yahudiler, 5 asırdır güven içinde yaşadıkları ülkemizde zenginleşmişler. İş hayatında, ticarette, sermaye patronluğunda çok önemli ve ciddi bir konuma sahip olmuşlar. Aynı şekilde, Hitler’in soykırımından kaçan kimi yahudiler de bize sığınmışlar.
Bunlar sorun değil. Bir müslüman olarak inanıyorum ki, bir insan sırf “yahudi” diye “ölsün, yok olsun” devinimi içinde olmak “İslam’ın adaleti”ne uygun değil. Hani yok olurlarsa da üzülmem, ama sırf “yahudi” diye böyle bir muamele görmelerine taraftar olmam. Çünkü hiç kimse, sırf “inanç ve düşünce”lerinden dolayı suçlu sayılıp cezalandırılmayı haketmez.
Ancak sen, “yahudi” kimliğinle çıkıp, benim müslüman kardeşlerimi katletmeye başlarsan, “Siyonist/Yahudi Terör Üssü” olan İsrail’in, Filistinli din kardeşlerimi bebeklerine, çocuklarına varıncaya kadar, tam bir soykırıma tâbî tutmasına, böyle bir “insanlık suçu”na taraftar olursan, aynı suçu işlemiş sayılırsın. İşte o zaman, ben de sana “kısas” uygulanmasını isteme hakkını elde ederim.
Hatta sen, benim ülkemde her türlü ticari faaliyetlerini yapıp parana para katarken, ülkemin vatandaşı olduğun halde, kalkıp “Siyonist/Yahudi Terör Üssü İsrail”e giderek ordusuna katılır, Filistinli kardeşlerimi öldüren bu “katiller sürüsü”nün bir elemanı olursan, işte o zaman ben de, “Siyonist öldürmek caiz mi?” sualini gündeme getiririm.
Bu konu çok önemli. Zira biliyorsunuz “Siyonist/Yahudi Terör Üssü İsrail”, görünürde HAMAS’a, aslında tüm Filistin müslümanlarına savaş ilan ederek, çeşitli ülkelerde ikamet eden yedek asker statüsündeki vatandaşlarını, Filistin’e karşı savaşa katılmaları için çağırdı. İşte bu kapsamda, İstanbul-Tel Aviv seferlerinde patlama yaşandığına dair haberler çıkmaya başladı. Türkiye’de yaşayıp, hem İsrail, hem de Türkiye vatandaşı olanların bu çağrıya uyduğu, hatta bunların içinde Mavi Marmara saldırısına katılanların da bulunduğu iddia edildi.
Bu arada “Siyonist/Yahudi Terör Üssü İsrail”, Filistin’de soykırımın dozunu artırdı. Öyle ki, Gazze’nin kuzeyindeki Filistin halkının tamamına (100 bin kişi), evlerini boşaltmaları uyarısı yaptı. Daha çok müslüman kanı dökülmesini isteyen bir İsrail milletvekili, Filistinli kadınları ve daha doğmamış bebekleri bile öldürmeyi önerdi. Bunlar sadece fevri/ferdi söylemlerden ibaret değil. Nitekim Filistinliler katledilirken, toplanan yahudiler her bomba atıldığında alkış tutarak tezahürat yaptı. İsrail Hükümetinden bir bakan, “Arap öldürmek yanlış değil” dedi. “Siyonist/Yahudi Terör Üssü İsrail”, Gazze’yi cehenneme çevirerek soykırıma devam ediyor. Haliyle insanın, “Allah Hitler’den razı olsun!” diyesi geliyor!
Şimdi, “bizim savcılar”a soruyorum:
Ülkemizden kalkıp “Siyonist/Yahudi Terör Üssü İsrail”e giderek Filistinli kardeşlerimize karşı soykırım harekatına katılanların tesbiti için neler yapılıyor? Bunlar hakkında nasıl bir hukuki muamele yapılacak?
Yetkililerin, bunları kamuoyuna açıklaması boyunlarının borcu olsa gerektir.
“Siyonist/Yahudi Terör Üssü İsrail”in bu “soykırım harekatı”nın kabul edilebilir hiçbir yanı yok; hiçbir gerekçe bunu meşru gösteremez. Bu yüzden, İsrail’in “Gazze katliamı”nı, -eğer kaldıysa- “vicdan sahibi yahudiler”in de reddetmesi lazımdır.
Bu noktada, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan Sefarad ve Aşkenaz Yahudilerinin dini önderi olan Hahambaşı Rav İsak Haleva’ya çağrıda bulunuyorum:
Hemen, hiç geciktirmeden, açık ve net ifadelerle, Türkiye’de yaşayan yahudiler adına bir açıklama yapmalısınız. Bu açıklamada, İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımı, katliamı, operasyonu; çocukların öldürülmesini; camilerin, hastanelerin, okulların, sivil yerleşim yerlerinin bombalanmasını “doğru bulmadığınız”ı, “bunun insani olmadığı”nı, “İsrail’in operasyonuyla duygusal bir bağınızın bulunmadığı”nı, “tasvip etmediğiniz”i, kınadığınızı açıklayın.
Bunu yapmanız, bu ülkede 5 asırdan fazla bir süredir güven içinde yaşamış olmanızın da bir gereğidir. Takdir edersiniz ki bu “güven içinde yaşayış”ın devamı bakımından, İsrail’in katliamlarının oluşturacağı travma ile bu ülkenin müslüman halkının, “antisemitik duygular”a kapılmaması ve yahudi cemaatine karşı “toplumsal öfke” duymaması çok önemlidir. Zira toplumsal öfkede adalet yoktur. Toplumsal öfkenin aklı yoktur. Toplumsal öfkenin vicdanı yoktur. Toplumsal öfkenin freni de yoktur; nereye kadar varacağı, nerede duracağı bilinmez.
Bu yüzden, İsrail’in operasyonlarını kabul etmediğinize dair ülkemizde yaşayan yahudi cemaati adına yapacağınız açıklama, 5 asırdır barış içinde yaşayan müslümanlarla yahudiler arasındaki “muhtemel” düşmanlığı önleyecek önemli bir etken/adım olacaktır.
Yahudilere karşı birikecek ve taşacak “toplumsal öfke”nin, 6-7 Eylül 1955’te Rum vatandaşlara karşı girişilen “akıl tutulması”na benzer bir sonuca varmasından endişe ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.