Hoca Efendi.. Papaz Efendi..

Hoca Efendi.. Papaz Efendi..

Spor matbuatının emektarlarından Kazım Kanat, bir müddetten beri Beşiktaş Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam’a hakaret ediyor..
Ertuğrul Sağlam kim?.. Futbolculuk yıllarından beri taraflı/tarafsız tüm futbolseverlerin takdirini kazanmış bir teknik adam!.. Milletimizin çoğunluğu gibi mütevazı yaşayan, inançlı, soyadı gibi de sağlam bir vatan evladı..
Bunu nasıl becermiş?.. Efendiliğiyle.. Karakterli duruşuyla.. Ahlâklı oluşuyla..
Takip ettiğim kadarıyla Kazım Kanat, bir türlü Ertuğrul Sağlam’ın Beşiktaş’a teknik patron olmasını hazmedemedi.. Hani Ertuğrul bir yanlış yapsa da ensesine binsem diye adeta aportta bekliyor!.. Son zamanlarda da Ertuğrul Sağlam’dan bahsederken “Hocaefendi” diyor.. Ertuğrul herkes tarafından bilinen mütedeyyin bir fotoğraf veriyor ya, güya Kanat da “ti”ye alıyor Sağlam’ı..
Hocaefendi ifadesiyle aslında Ertuğrul’la değil, inançlı itikatlı kitlelerle de dalga geçiyor.. Ya da geçtiğini zannediyor..
Değerli dostlarım, bunlar yakışıksız sözler ve Kanat, kurt masalıyla uğraşıyor.. İlle de her önüne çıkanı seveceksin diye elbette bir kural yok.. Karşındakini sevmeyebilirsin, elektrik almayabilirsin, Ertuğrul’dan da hoşlanmayabilirsin, ama bu şekilde ucuz yakıştırmalara tevessül etme!.. Ertuğrul kardeşimin milletimizce benimsenen bazı özelliklerinden dolayı onu sevenleri de kendinden soğutma!..
Kazım Kanat, inan ki bunları sana samimi olarak söylüyorum..
Hem artık yaşını başını da almışsın!.. Bildiğim kadarıyla bir de ağır hastalık geçirdin.. Sonra da düşüp ayağını bacağını filan da kırdın.. Şu anki görünümüne göre de herhalde iyileştin.. Allah, her hastaya olduğu gibi sana da şifa versin!.. Durum böyleyken, bol bol dua edeceğine, insanlar hakkında güzel kanaatler besleyeceğine, insanları hoş bir şekilde anacağına ve bunun neticesinde de dost kazanacağına, niye böyle sevimsizlik yapıyorsun?..
Senin, Ertuğrul’a “Hocaefendi” yakıştırmasını ne için yaptığını dağdaki çoban bile bilir.. Kendini çok mu uyanık sanıyorsun Kazım kardeş?.. Peki, şimdi birileri çıksa, senin giydiğin fötr şapkadan sebep ve de bıraktığın top sakaldan dolayı seni rahiplere benzetse, ardından da “Papaz Efendi” diye hitap etse, daha da hızını alamayıp “efendi”yi bir kenara bıraksa, “Papaz Kazım” dese hoşuna gider mi?..
Hakikaten gider mi?.
Bir düşün hele..
Ama fötr şapkanı çıkar da, sağlam kafayla düşün..

Konumuz madem Beşiktaş’tan ve de Ertuğrul Sağlam’dan açıldı, Antalyaspor maçına da değinmeden geçmeyelim..
Antalya-Beşiktaş müsabakası acayibin de ötesinde bir şey!.. Antalya cephesinden baktığınızda tablo kelimenin tam anlamıyla dramatik!..
2-0 öne geçiyorsunuz, ardından da adını ne koyarsanız koyun, isterseniz “Beşiktaş’ın silkinişi” ya da “Beşiktaşlı topçuların Beşiktaş gibi oynamaları” deyin, bir anda berabere duruma düşüyorsunuz!.. üstelikte durumu çok rahat 3-0’a bile taşıyabilecekken!..
Sonra can havliyle yine atak yapıyorsunuz ve attığınız bir şut direkten dönüyor.. O şut gol olsa, Beşiktaş Fener gibi gazi olacak!.. Derken, futbol oyununun adaleti farklı tecelli ediyor, Allah daha fazla çalışana ve daha fazla araştırıcı olana veriyor. Beşiktaş kale direğinden dönen o top, Nobre’nin hüneriyle ve de Bobo’nun takipçiliğiyle Antalya ağlarına 3. Beşiktaş golü olarak tıngır mıngır takılıyor..
0lay bu.. Bunun üzerine fazlaca yorum yapmaya gerek yok..
Efendim, Ertuğrul Sağlam yanlış tertip çıkardı, Jarabinski Antalya’yı erken defansa çekti, gibi düşüncelerin bana göre geçerliliği yok..
çocukluğumuzun geçtiği Fatih’te, “Şans, kader, kısmet, talihini dene 5 kuruş” diye bağırırlardı niyetçiler!..
Her şey Beşiktaş’ın direklerinden dönen o talihsiz vuruşta gizli..
Gerisi laf-ü güzaf..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi