Sonuç bildirgesi
Bütün ümidini kaostan beslenmeye endekslemiş muhalefetin bu hazin ve bir o kadar da tehlikeli hali, bize 1980 öncesi yaşananları çağrıştırıyor. Sokakların kan gölüne döndüğü, terörün rutinleştiği, ölümlerin kanıksandığı, devlet itibarının sıfırlandığı, huzurun kalmadığı, güvenin sürgüne gönderildiği kayıp yıllarında yaşadıklarımızı.. Birileri yeniden aynı kaotik ortamın hazırlanması adına senaryolar yazıyor, oyunlar oynuyor. Unuttukları gerçek, Türkiye’nin eski Türkiye, toplumun eski toplum olmadığı. Ve milli iradenin kabulüne mazhar yeni vizyonun böylesi bayat hesaplara asla geçit vermeyeceği.
Sisi denen katil, bir başka katil olan İsrail’e, Filistin meselesinde aracı oluyor; onlar da bu kukla oyununa katkıda bulunarak Sisi’nin aracılığını kabul eder görünüyor. Böylece, hem Sisi sempatik hale getirilmeye çalışılıyor hem de Tayyip Erdoğan’ın Filistin davasında sergilediği dik duruş askıya alınmaya, önemsizleştirilmeye çalışılıyor. Cins cinsi çeker. Elbette Sisi’nin İsrail’le yakın planda bulunması aynı cins zihniyete sahip oluşun göstergesi. Sisi’ye destek veren fert, millet ve devletleri de bu konuda aynı kategoride değerlendirmemiz mümkün. Ne ki, başkasına düşmanlıkla vücut bulmuş dostluk, açken yutulur tokken kusulur. İstifrağ zamanları yakın. Nedamet kusacaklar, pişmanlıklarını kay edecekler.
Paralelcilerin bize dayatmak istedikleri apoletsiz Sisi’yle varmak istedikleri hedef aynı gaye ve maksada matuf: Siyonizm’in hükümranlığını tescil. Tony Blair’i kılavuz edinenlerin varacakları yer şimdiden belli. Paramparça bir İslam coğrafyası, barut ve gözyaşı; savunmasız insanlara reva görülen en acımasız zulümlerin sergilendiği arenaya dönmüş ülke denen küçük küçük adacıklar; sefaletin ve sefahatin anaforunda sürüklenen belleğini kaybetmiş yığınlar. Mısır’dan sonra Türkiye de aynı zemine çekilmek isteniyor. Suriyeli mültecilere yönelik kışkırtma olayları böylesi bir gayretin ipuçlarını veriyor. Çözüm sürecinin rövanşını alma peşinde koşanlar, vuracakları yumuşak karın arıyorlar. Ayakları Maraş’ta dolandı ve tökezlediler. Yıkılacak yer aradıklarının farkında değiller. Neyi havladıklarına bakarsanız, kime köpeklik ettiklerini de anlarsınız. Ne ki, kapılar sürmeli, kaosçulara geçit yok..
Türkiye, bir taraftan var olmanın, diğer taraftan da var kalmanın amansız mücadelesini veriyor. Milli ve dini reflekslerini kaybetmiş bir zihniyetin egemenliğini öngören girişimlerin tümü, Türkiye’nin hem var olmasını hem de var kalmasını hedefleyen tahrip gücü büyük bir saldırının eşgüdümsel taktikleridir. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı, Türkiye aleyhinde sürdürülen ve sürdürülmek istenen her türlü menfur emelleri boşa çıkaracak bir konumda konuşlanmanın adıdır. Onun hedef seçilmesi elbette tesadüfi bir olay değildir; bilinçle yürütülen bir stratejinin olmazsa olmaz gereğidir. Ne ki, Rabbimiz onu korumuş ve şu aziz millete bağışlamıştır. Onların bir tuzağı varsa, Allah’ın da bir tuzağı vardır. Şimdi onlar bu ilahi tuzakta ebedi tutsaktır.
Bir Müslümanın etnik kökenli endişelerle hareket tarzı benimsemesi düşünülemez. Cumhurbaşkanlığı seçimi kesinlikle böylesi bir yaklaşımın sınanacağı zaman ve zemin değildir. Kürt varlığını duyurma adına birinci turda Recep Tayyip Erdoğan’dan başkasını tercih edeceklerini; ve ancak birinci turda kazanamazsa ikinci turda oylarını Tayyip Beye vereceklerini deklare edenler çok yönlü yanılgı içindedirler.
Birincisi: Bindikleri dalı kesmiş olurlar. Çözüm sürecinin mimarı Tayyip Erdoğan’dır. Ve çözüm süreci, onun gayretleriyle fiili bir olgu haline geldiği gibi, yine onun öncülüğünde istenen noktaya ulaşacaktır.
İkincisi: Paralelcileri, yaptıkları bunca ihanetten sonra yeniden cesaretlendirmiş olurlar. Bu ise Türkiye’nin bütün geleceğini ipotek altına aldırmaktır ki, büyük bir vebal, telafisi imkansız bir zarardır.
Üçüncüsü: Olmayacak duaya amin demektir ki, Türkiye’ye zaman kaybettirmekten başka anlamı yoktur.
Ne ki, sağduyu var. Kürt kökenli kardeşlerimizin böylesi yanılgılar ağına düşmeyeceklerinden gayet eminim. Bir de yanlışa asla geçit vermeyecek milli irade, milli güç var, gayet huzurluyum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.