Ümit - Ümniye - Bayram
Son olaylar aşamasında ve ışığında, aklıselimle, sağduyulu bir yaklaşımla, tamamen objektif verilerle yapılan değerlendirmeler perspektifinden bakıldığında görülüyor ki, Cemaatin hükümet karşısındaki yenilgileri güçsüzlükten değil, haksızlıktan kaynaklanan bir yenilgidir; yani, tekvini kuralların bütünü anlamına gelen “sünnetullah” kanunlarına denk düşen, adalet-i ilahinin cezalandırmasından ibaret bir durumdur.
Gelinen noktanın tespit ve teşhisini bu şekilde yapmadıktan sonra, aranan sebepler, bulunmaya çalışılan hikmetler, kişiyi ve kişileri hep yanlış adreslere götürür; kaybedilenleri başka yerlerde arattırır. İşin en tehlikeli yanı da, ilahi adalete, O’nun değişmez prensiplerine bir hasım tavrı almaktır ki, Allah korusun bu durum insanı, din din derken dinden; iman iman derken imandan eder.
Yanlıştan dönme gibi bir mertlik yerine, yanlışta ısrar uğuruna nice namertliklere yol vurup gitmek; sonunda gayretullah sınırına toslamayı netice vereceği muhakkak kötü bir serüvendir; gören göz için bu yol yol değildir, düşünen akıl için bu gidiş bitişle eşdeğer bir gidiştir.
Ümit temalı konuşmalarla, sohbetlerle, telkinlerle cemaat bireyleri motive edilmeye çalışılıyormuş. Ümitle ümniyeyi birbirine karıştırmış görünüyorlar. Ümit, kaynağını imandan alan, tevhide, teslime, tevekküle dayalı bir aşkın haldir; Cenab-ı Hakk’ın genel kuralları yanında hususi yardımlarının da olduğunu bilme şuuruyla, O’nun kural üstü yardımına güvenip; vermek istemeseydi istemeyi vermezdi anlayışı içinde, kavli, fiili, ıstırari duaların bütününü seferber ederek istekte bulunma ve bu isteğin gerçekleşeceğine inanma keyfiyetidir. Dediğimiz gibi kaynağı da imandır. İman ne kadar güçlü ise, ondan beslenen ümit de o kadar güçlü olur.
Ümniye ise, kaynağını vehimden alan, realitelere, gerçeklere, hakikatlere ters bir kısır döngüye girmenin adıdır. Vehim, olmayanı var, olanı yok görmeye meyyal bir haldir; ümniye de işte böyle bir halden beslenen durumdur. Bir kişi ve toplum için ümniye kadar “yanıltan yol gösterici” düşünmek mümkün değildir. Çünkü ümniye, şeytan vesveselerine yenik düşmenin en kaygan zeminidir; nebiler dışında da bu kaygan zeminde hiç kimsenin korunmuşluk garantisi yoktur.
Cemaat bireyleri, olayları böyle okumak zorundadır. 17-25 Aralık darbe girişimleri birer ümniye operasyonuydu; yerel seçimlerde, kendi sabit değerlerine ters düşme pahasına yapılanlar birer ümniye atraksiyonuydu; Cumhurbaşkanı seçiminde sonuç bu kadar açık, net ve ortadayken sergilenen tavırlar yine böyle bir ümniye eylemiydi; HSYK seçimleri için dillendirilenler, herkese tanıdığı, bildiği hakim ve savcıları markaja alması için verilen emirler, talimatlar da yine sonu açmaza kilitli böylesi bir ümniye insiyakından başkası değildir. Ümniye, nefis, şeytan ve benliğin oyalama tuzağına yenik düşmektir. Hem emir verenler hem de emir alanlar sonucu baştan görerek bu tuzağa düşmemelidir.
Aziz dostlar,
Biliyorum, sıcak gündem konuları oldukça yoğun bir süreç yaşıyoruz. Bu ortamda haftalık yazıyla gündem takibi elbette imkansız. Ya seçici olmak ya da çeşitleme yapmak zorundayız. Ne ki bugün bayram. Bayrama öncelik vermemiz kaçınılmaz.
Hacca gidenler, annelerinden doğdukları gün gibi tertemiz olmanın verdiği sonsuz sürur ve manevi sevinçle, bugün bayram yapıyorlar. Diğerleri de kardeşlerinin sevinç ve süruruna iştirak ederek bayramı paylaşıyorlar. Haccın velayeti külliyesine dahil olmak emeli cümlemizin ortak gayesi. Bugün bazılarımız yaptıklarıyla, bazılarımız da niyetleriyle ödüllendiriliyor.
Kesilen kurbanlar, bizi Rabbimize yakın kılmaya vesile nişan ve alametler. Onların eti, kanı değil, Allah’a ulaşacak olan kurban kesenlerin takvası. Takva ise, kalpte oluşan, orada büyüyüp boy atan koruyucu nur. Teşrik tekbiri, kalpteki takva nurunun iman, marifet ve muhabbet kanatlarıyla Rabbe yükselişinin beyana dökülüşü. Bayram söz konusu yükseliş ve beyanın dünya çapında ve ümmet ölçeğinde şölene dönüşü. Bayramınız, yükseliş şöleniniz mübarek ve daim olsun..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.