Montrö ve Türkiye
öyle anlaşılıyor ki artık Kafkaslarda olup biteni daha yakından izlemek ve değerlendirmek gerekiyor.
Dün Rusya Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlığını resmen tanıdığını açıkladı. Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev, bağımsızlıklarının tanınması için Rusya’ya başvuruda bulunan Güney Osetya ve Abhazya’nın bu talebini kabul ettiklerini söyledi.
Gürcistan’ın saldırısıyla başlayan sürece baktığınızda, gelinen bu nokta şaşırtıcı olmayabilir. Ancak daha büyük resme baktığınızda Rusya’nın bu tanımayla birlikte kendi etrafındaki sorunlu alanda riskli bir adım attığı söylenebilir. Medvedev’in şu cümleleri çok ilginç:
‘İnsanların hayatını kurtarmanın tek yönteminin bu olduğunu düşünerek diğer devletlerin de bu konuda Rusya’yı örnek alarak hareket etmesini istiyoruz.’
Aslında bu sözdeki mesaj çok açık.
Amerika’nın etnik grupların bağımsızlığını destekleyen adımları, sözgelimi Irak ve Kosova gibi, bir teze dayanıyordu.
‘Eğer bir ülkede insan hakları aşırı şekilde ihlal ediliyorsa, oraya müdahale hakkı vardır.’
Rusya şimdi ‘Gücüm var, ben de bu hakkı kullanıyorum’ mesajını veriyor. Aynı silahın kendisine yakın ya da bağlı alanlarda kullanılma riskini de göze alıyor.
Rusya’nın ‘tanıma’ kararına İngiltere’nin tepkisi, yakın geleceğin ne kadar zorlu geçeceğine işaret ediyor. İngiltere Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Rusya’nın bu kararını kesinlikle kabul etmediklerini ve ‘Bunun, Kafkaslar’da barış umutlarını artırmaya hiçbir faydası olmayacağı’nı açıkladı.
* * *
Peki bir adım sonrasında Rusya, kendi etrafındaki sorunlu bölgelerde ortaya çıkacak talepleri nasıl karşılayacak? Onlara da ‘insan hayatını kurtarma’ gerekçesiyle bağımsızlık tanıyacak mı? Ya da kendisine bu yönde gelecek baskılara nasıl bir karşılık verecek?
Bir başka önemli soru şu: Rusya’nın Osetya’nın tamamında istediği gibi hareket etmesine izin verilecek mi? çünkü böyle bir durumda Gürcistan’ın eski gücünü ve önemini koruması imkansız.
* * *
Amerika’nın Kafkaslarda aradığı etkinlik, özellikle enerji merkezli.
Oysa Rusya açısından mesele, bir bakıma kendi varlığını koruma savaşı.
Rusya ile Gürcistan arasında ortaya çıkan krizde en çok suçlanan isim kuşkusuz Mihail Saakaşvili oldu. Onun büyük bir hesap hatası yaptığı ve bunun Gürcistan’a pahalıya mal olduğu söylendi.
Saakaşvili’nin son yaptığı açıklama ise kelimenin tam anlamıyla evlere şenlik.
‘Biz Güney Osetya’nın Rusya için önemsiz bir toprak olduğunu düşündük. Rusların ilk sözlerini blöf olarak algıladık. Rusya’nın Tiflis’e saldırabileceğini düşünmedim.’
Eğer Saakaşvili, Güney Osetya’nın Rusya için önemsiz olduğunu düşünen ve buna göre adım atan bir liderse, söylenecek söz yok.
Fakat Osetya’nın Ruslar ve Gürcüler arasında ne kadar önemli bir sorun olduğunu, sık sık Gürcülerle Osetler arasında çatışmalar yaşandığını, Rusya’nın Osetya defterini asla kapatmadığını bilen herkes Saakaşvili’nin bu sözlerine gülüp geçer.
İlginç değil mi? Bu arada Amerikan seçimlerinde Mc Cain hızlı bir yükselişe geçti. Yakın tarihte ‘Acaba Bush yönetimi İran üzerinden bir kriz tezgahlar mı? Mc Cain böylece yükselişe geçer mi’ derken, Kafkaslardaki çatışma ortaya çıktı.
* * *
Ve Türkiye...
Kafkaslarda ortaya çıkan tabloyla birlikte Türkiye, belki de uzun yıllardır karşılaşmadığı zorlu bir koridordan geçiyor.
‘Yerimiz şurası’ demek eskisinden çok daha zor.
Montrö tartışmaları ise henüz başlangıç.