İyi Bayramlar
Biliyorum bayram bir süredir “tatil” anlamına geliyor.. Bayramlaşmayı toplu SMS’lerle hallettikten sonra, tatili fırsat bilip kaçıyoruz bir yerlere.. Kimseye fırsatı değerlendirip de bir kaç gün kafa dinleyeceği bir tatili kötüleyemem.. Fakat biliyor musunuz nereden nerelere geldiğimizi.. Farkında mısınız bizdeki değişimin.. Çok da klasik bir anlatım olsun istemem ama.. Sahiden kendimden örnek verirsem abartmamış olurum diye düşünüyorum.. Tevellüt itibariyle geriye gidebileceğim tarih sınırlı.. Ama bu sınırlı geriye gidiş ne denli hızla kültürel erozyona uğradığımızı da tüm çıplaklığıyla gözler önüne serecektir..
•
Ramazan’ın son haftası bayramlık alış-veriş telaşı yaşanırdı benim çocukluğumda.. İlla da çok pahalı, kaliteli bir takım şeyler alınacak diye bir kural yok.. Ama neredeyse sadece bayramdan bayrama yeni ayakkabı gören çocuklar için bu bayramlık alış-verişinin önemi bir kaç kat daha fazla olurdu.. Ayakkabıdan başka hiç bir kıyafetin o kadar da önemi yoktu.. Çünkü yeni olduğu en belli olan üründür ayakkabı.. Beyaz üzerine lacivert şeritleri olur.. Beyaz kısmı ışıl ışıl parlar, altı kayar, önünde püsküller vardır lacivertten, yeni olduğu için dik durur.. Bayramlık ayakkabı önemlidir vesselam.. Bir de büyükler farketmezler ama, ayakkabıyla çocuk arasında, bayram sabahına kadar bir hukuk gelişir.. Ya defterlerini koyduğu dolaba koyar çocuk oyu ya da çalışma masasının altına.. Bayrama kadar hemen her akşam evde bir kaç tur giyilir.. Halıya denk gelen yerlerde minik manevralar kayar.. Kirlenmesin diye yine özenle yerine yerleştirilir.. İlk kez sokakta giyileceği bayram sabahının, torpil, kızkaçıran ve gazoz alınacak o saatlerin hayali kurulur o ayakkabıya baka baka.. Şimdilerde raf raf ayakkabısı olan çocuklar çok anlamazlar bunu..
•
Arife gecesi berbere gidilirdi ben çocukken.. Sanıyorum ki berberler o gece sabaha kadar çalışırdı.. Çünkü iftardan sonra gidilir, saatlerce sıra beklenirdi berberde.. Evdeki büyükler sabah namazına camiye giderlerdi.. Normalde gitmiyorlarsa bile, sabah namazı sonrası bayram namazına kadar sohbet dinlemeye giderlerdi. Biz çocuklar ise bayram namazı için kaldırılırdık.. Daha geç yani.. Bayram namazı vaktinden daha evvel camiye varılırsa avluda çocuklarla oynamak için vakit de olabilirdi.. Zira namaz sonrası oyuna fazla zaman kalmayacağını bilirdik..
•
Namaz biter sıraya geçer dizilir bayramlaşmayı beklerdik. Büyüklü-küçüklü mahalledeki herkes birbiriyle tokalaşır, öpüşür bayramlaşırdı.. Sonraki istikamet fırın.. Solunda babanın, sağında dedenin elinden tutup doğruca fırına.. Çıtır çıtır bir sabah ekmeği.. Varsa bir kaç sokak simidi yanında.. Bayram Gazetesi ile birlikte evin yolunu tutardık.. Bir aylık kahvaltı hasretinin dindiğini müjdeleyen çay kaşığı sesleri karşılardı eve dönüşte.. Ama çok da tadına vara vara uzun kahvaltılar yapamazdık.. Komşular en yakından ziyaretlere başlardı.. Daha ikinci bardak çayı içemeden ilk komşu gösterirdi başını kapıdan.. Hiç kapı çalındığını hatırlamam.. Bir önceki misafiri yolcu ederken diğeri gelmiş olurdu zaten.. Ne kadar sevildiğimizi, kapının önüne biriken ayakkabılardan anlardım.. Benim görevim kolonya ve şeker tutmak.. Hemen arkamdan annem küçük tabaklara yerleştirilmiş baklava ve su böreğiyle takip ederdi beni.. Bir tepsi su böreği, bir tepsi de baklava hazırlanırdı bir gece önceden.. Her bayram sabahı “acaba yetişecek mi?” telaşı kaplardı annemi.. Yeterdi elbet.. Ne kasvetli bir siyaset sohbeti, ne kaybedilmiş bir maçın kritiği.. İçeriğini bilmiyorum ama herkes güzel şeylerden bahsederdi bayram sabahı.. Kimse gerilmezdi, oradan belli..
•
Neyse sadece 30 yıl evveline ait anılardı size naklettiğim.. Bugün bazı ziyaretleri “tatil sonrası”na erteliyorsunuz ya.. Yarın mezarlarını ziyaret ettiğinizde pişman olmayasınız diye diyorum.. Ben de yazımı bitirip Ihlamurkuyu’ya annemin kabrine gidiyorum birazdan.. Keşke geçen yıl evine daha fazla gidebilseydim diyerek.. Kalın sağlıcakla.