Maliki’yi Getirenler Çöpe Atarsa!
Siyonist işgal yönetiminin Gazze’ye yönelik saldırılarının ve askerlerinin direniş karşısında ciddi kayıplar vermesi sebebiyle ateşkesi kabul ederek direnişin ileri sürdüğü şartları gündemine almaya mecbur kalmasının İslâm âleminde gündemi meşgul ettiği sırada Suriye ve Irak’ta da önemli gelişmeler yaşanıyordu. Suriye’de Baas rejimi kan dökme, yıkım ve katliamları bütün şiddetiyle sürdürmede siyonist katillerden geri kalmıyordu aslında. Ama onun katliamlarının üç yıldan fazla zamandır sürmesi sebebiyle bir bakıma güncelleşmesi ve bir yandan da kendisiyle işbirliği içindeki ihanetçilerin onun sözcülüğünü yapmaya devam etmelerinden dolayı kafaların bulandırılması işlerini kolaylaştırıyordu.
Irak’ta da IŞİD’in devreye sokulması suretiyle oynanan oyunlarla yeni bir dönemin başlatılması için siyasi taktikler devreye sokulmuştu. Bunlar, yine benzer taktiklerle sahneye çıkarılmış olan ve arkasında duran bölgesel ve uluslararası güçlerin desteğine güvenerek kabadayılık taslayan Nuri el-Maliki’ye de gerçekte başkalarının sopası olduğunu ve kullanıldığı kadar değer gördüğünü, işe yaramaz halde geldikten sonra çöpe atılmayı kabul etmekten başka bir seçeneğinin olmadığını gösterdi.
Maliki, askerlerinin silahlarını hatta askeri kıyafetlerini bırakıp önünden kaçtıkları IŞİD’den kaynaklanan tehdidi; “bize destek vermezseniz IŞİD gelir” mesajı vermek ve kendisini zorlayan aşiretlerin direnişlerinin bastırılması planına daha çok destek verilmesini sağlamak amacıyla değerlendirmek istedi. IŞİD’in Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da kirli bir hesap için sahnede ön taraflara geçmesine fırsat verilmesi hakkında tespitlerimizi Irak’ta aniden patlak veren gelişmeler hakkında yazdığımız yazılarda dile getirdiğimizden burada tekrar etmeye gerek görmüyoruz.
Fakat bütün bu siyasi oyunların arkasından Maliki’nin de ve üstelik bizzat kendisini getirip o koltuğa oturtanlar tarafından pabucunun dama atılması beklenmedik bir gelişme oldu. Ama bu gelişme onun işin kitabına uydurulması konusunda başvurulan yöntemlerde öne sürüldüğü gibi halk desteğiyle veya oylarla değil sadece başkalarının maşası olmasını sağlayacak oyunlarla söz konusu koltuğa oturtulduğu üzerinde herhangi bir şüpheye mahal olmadığını iyice gün yüzüne çıkardı. Gerek Maliki’nin getirilmesinde ve gerekse onun pabucunun dama atılmasından sonra yerine konacak kişinin seçilmesinde ABD - İran siyasetinin örtüşmesinin, ortak adamların seçilmesinin dikkatlerden kaçmadığını tahmin ediyoruz. Bu uyum ve uzlaşma sadece yönetim kadrosunun değil Irak’ın siyasi çizgisinin belirlenmesinde de çok belirgin bir şekilde kendini göstermiştir.
Maliki, Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da ülkenin cehenneme dönüşebileceğine işaret eden tehditler içeren birtakım açıklamalarla itiraz ettiği hükûmet değişikliğine sonunda razı olmak zorunda kaldı. Yapabileceği başka bir şey yoktu. Çünkü Suriye’yi cehenneme çevirmesi için Esed’e fırsat hatta destek verenler Maliki’den ümidi kesmişlerdi. Kendisini getirenlerin çöpe atması durumunda da yapabileceği bir şey yoktu. Çünkü halk desteğinden zaten yoksundu. Maşalığını yaptığı ellere bakmak zorundaydı. O eller kendini attıktan sonra artık bir işe yaramayacağını kabullenmekten başka tercih hakkı kalmıyordu.
Maliki’nin yerine yeni hükûmeti kurmakla görevlendirilen kişinin üstleneceği görev onun bıraktığı yerden alıp ileri götürme sorumluluğudur. Dolayısıyla tercih de ona göre yapılmış. Yani bu ülkeyle ilgili ABD - İran ortak siyasetinin ortak adamı olabilecek bir isim seçilmesine özen gösterildiği anlaşılıyor.
Perdenin arkasında ABD ve İran tarafından perdenin önünde ise Irak cumhurbaşkanı Fuad Masum tarafından Irak’ın yeni hükûmetini kurmakla görevlendirilen Haydar el-Ibadi, İran’ın desteklediği Davet Partisi’ne çok genç yaşta girenlerdendi. Babası Dr. Cevad el-Ibadi’nin Saddam döneminde sürgün edilmesi sebebiyle uzun süre İngiltere’de yaşadı. Orada aynı zamanda Davet Partisi’nin sözcülüğünü yaptı. Elektrik elektronik mühendisi olan el-Ibadi bu alanda doktora yapmış.
Haydar el-Ibadi’nin Maliki’den farklı yani belki kabadayılık yöntemlerine başvurmadan, kendisini göreve getirenlerle daha uyumlu ve sorunsuz çalışmaya uygun bir karakter yapısına sahip olması olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.