Der(t) Spiegel
Şu günlerde dış politikanın bir numaralı gündem maddesi Alman istihbaratının Türkiye’yi dinlemesi. Haberi duyunca çok şaşırdığımı söyleyemem. Almanların Türkiye’ye nüfuz etme çabaları birinci dünya savaşından beri devam ediyor.
Türkiye’nin şaha kalktığı bir dönemde ilgisiz kalmalarını kimse beklememeli. Almanya dün ve bugün olduğu gibi gelecekte de Türkiye’yi dinleyecek. Türkiye’ye düşen şey, ya dinlemelere engel olmak, ya da misillemede bulunup Almanya’yı dinlemektir.
Bu son olayda dinlemelerin yanında, söz konusu meseleyi deşifre eden yayın organını da gözden kaçırmamak gerekiyor. Malumunuz bu haberi ilk Der Spiegel dergisi yayınladı. Bu derginin bugüne kadar Türkiye lehine bir şey yazdığına şahit olmadık. Dinlemeleri ortaya çıkarmasının iki ülke arasındaki ilişkileri zedelemekten daha derin sebeplerinin olduğunu düşünenlerdenim. Yakında bu sebepler ortaya çıkar.
Gelelim asıl konumuz olan Der Spiegel’i tanımaya. Kayıtlara göre bu dergi, 1947 yılında o dönem Almanya’yı işgal eden İngiliz ordusunda görev yapan John Challenor isimli bir subay ve Alman gazeteci Rudolf Augstein tarafından kuruldu.
Daha sonra tamamen Rudolf Augstein’in oldu. Ancak başka bir iddiaya göre dergiyi Axel Springer kurdu. Springer’in Alman medyasına hakim olduğunu, Türkiye’de Doğan Grubu hisselerinin yüzde 25’ini elinde bulundurduğunu hepiniz biliyorsunuzdur. Axel Springer grubunun yayın ilkeleri arasında “İsrail’in dünya üzerindeki çıkarlarını korumak” olduğu için İsrail aleyhine hiçbir haber çıkarmazlar. Aynı durumu ortağı oldukları Hürriyet gazetesinde de görebilirsiniz.
Der Spiegel Almancada AYNA demek. Haftalık bir dergi olup 1 milyon 50 bin adet tirajı var. Yaptığı işi “araştırmacı gazetecilik” olarak tanımlıyor. Ancak bizdeki araştırmacı gazeteciler gibi güçlülerin taşeronluğunu yapıyor.
Der Spiegel’in İslamiyet aleyhinde yazılmış bir çok makalesi var. 25 Mart 2008 yılındaki sayısında İslam’la ilgili bir yazı yazıp İslam’a ve peygamberine (a.s.m) hakaret etmiştir. Bu sayı Mısır’da yasaklanmıştı.
Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’yi bilirsiniz. Türkiye ile de iyi ilişkiler geliştiren sünni kökenli Hariri ülkesi için çok şeyler yaptı. Beyrut’ta yaptırdığı devasa Muhammed’ül Emin camisini gözlerimle gördüm. Daha çok hizmetleri olacaktı ama 2005’te bir suikaste kurban gitti. Der Spiegel suikastten sonra “BYE BYE HARIRI” diye bir başlık attı. İlk kez bir derginin bir suikasti sevinç manşetleriyle haber yapmasına şahit olduk. Haberde ise suikastten Suriye’yi sorumlu tutuyordu. 2009 yılında ise çark edip Hizbullah’ı Hariri’nin katili olmakla itham ediyordu.
Oysa niyeti belliydi; Dikkatleri asıl katil olan İsrail’den uzaklaştırmak. Konuyla ilgili haberlerinde bir çok istihbari bilginin varlığı dikkat çekiyordu. Bunların İsrail istihbaratınca verildiğine dair kuvvetli iddialar var. Mesela makaleyi yazan Eric Follath isimli Yahudi muhabir aynı zamanda Los Angeles’ta yayın yapan Yahudi dergisi Jewish Journal’ de yazıyor. Follath’ın İsrail’le yakın ilişkileri var.
Der Spiegel her zaman İsrail ve Yahudi yanlısı olmakla itham edilmiştir. Derginin Bertelsmann Vakfı tarafından kontrol edildiği iddia ediliyor. Bu vakıf aynı zamanda Bilderberg toplantılarını organize etmekte ve diğer bir Yahudi site olan Wikipedia’yı kontrol ediyor.
Gezi destekçisi, Erdoğan düşmanı Der Spiegel’in sevmeyeni de bir hayli fazla. Alman muhafazakar lider Franz Josef Strauss dergiyi “ Zamanımızın Gestapo’su “ olarak tanımlamıştır. Eski Alman Başbakan Willy Brandt’ın dergi için “ B.k Dergi” demişliği vardır.
İsrail’in taşeronluğunu yapan, Müslümanlara düşmanlık besleyen bu dergiye, seviyesiz yayınları için bizler de Dert Spiegel adını koysak yanlış olmaz herhalde.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.