İçeriğini laik devletin belirlediği zorunlu din dersine hayır!
Dün, “AİHM’in zorunlu din derslerine ilişkin kararı” münasebetiyle, bizdeki Din derslerinin neye hizmet ettiğinin mahiyetine değinmiştim. Bugün “zorunlu din dersleri” konusunda daha net bir yaklaşım sunmak istiyorum.
Doğrusu, ben de din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını istiyorum. Zira “zorunlu din dersi” demek, bu dersi dini olmayan, dine aykırı, dine dayanmayan, dinsiz, Laik-Kemalist devletin vermesi demektir. Bu, “dinsiz devlet”in “dini eğitim”le ilgili bir müfredat, program, ders içeriği vb. hazırlatması, kendi gözetim ve denetimi altında yeni nesillerin kalbine ve beynine bir “dini algı” enjekte etmesi anlamına gelir. Haliyle dinsiz devlet, dinin esaslarını, aslını, ana unsurlarını, bütününü öğretecek değildir. Yapacağı şey, kendivarlığını tehdit etmeyecek “vicdanlı kitleler” yetiştirmeyi sağlayacak dini eğitimden ibarettir.
Devletin önemli makamlarında dindarların bulunmasının da önemi yok. Çünkü devlet hayatı kişilerin “inanç”larıyla, “anlayış”larıya, “kişisel tercihler”iyle değil, “yasalar”la,“kurallar”la, “kurulu mekanizma”yla yürür. Kurulu mekanizma ve yasaların ise, özellikle İslam’ın aslını-esasını öğretmeye değil, aslından uzaklaştırıp esaslarını bozmaya ve “Laik-Kemalist rejime omuz verecek vicdanlı dindar tipler” yetiştirmeye yönelik bir mahiyet/nitelik taşıdığını görüyoruz.
Bu demektir ki, din dersleri, “İslam’ın aslını esasını” değil, “kurulu düzene itaatkâr ve zarar vermeyecek bir dindar tipi üretmek” için İslam’dan seçilen hususların öğretilmesine ve bundan ibaret bir İslam algısının yerleştirilmesine hizmet etmektedir.
İşte bu yüzden, “Laik-Kemalist sistem/rejim” egemen iken din derslerinin devletin denetimi ve gözetimi altında zorunlu olmasını istemiyorum. Buna karşıyım. Çünkü bu derslerin İslam’ı öğrettiğine, “gerçek bir müslüman tipi” yetiştirme amacını, mahiyetini ve niteliğini taşıdığına kani değilim. Bilakis kendini müslüman sanan, ama aslında İslam’dan habersiz ve “rejime taban teşkil eden itaatkâr sürüler” yetiştirmeye matuf olduğuna kaniyim.
Bilinçli din dersi öğretmenleri de olmasa, bu derslerle üretilen dindar tipinin, İslam nazarından bakıldığında çok tehlikeli bir tip olacağı aşikâr. Allah’tan, bilinçli din dersi öğretmenleri müfredatı aşarak ellerinden geldiği kadar doğruyu vermeye çalışıyorlar. Yetersiz de olsa, en azından esasa yönlenen öğrenciler de arada yetişebiliyor. Ancak istisnalarla yetinmektense esasa talip olmak gerekir, değil mi?
Okullarda elbette din dersleri okutulsun. Ama bu dersler Devletin atadığı öğretmenler aracılığıyla ve devletin belirlediği içerikle verilmesin. Bilakis, her dinin aslını-esasını, dini kaynaklara göre bilen ve öğretmeyi amaç edinen ilim adamları tarafından ve seçmeli olarak verilsin. İslam’a ilişkin derslerin içerikleri ise, itikadi-imani; ameli/ibadi, sosyal/kültürel, hukuki, iktisadi, siyasi vb. bütün hususları taşısın. Hakkı ketmetmeden, gizlemeden... Kelime-i Tevhid’in mana ve mefhumu, gerekleri, nasıl bir insan tipolojisi istediği tam olarak öğretilsin.
İslam’ın esasları tasnif edilip, rejime tehlike teşkil etmeyenlerden üretilen bir “çakma İslam dini” dersine son verilsin. İslam dininin öğretildiği derslerde Şeriat’tan da söz edilsin, cihaddan da, ilimden de, amelden de, imandan da, devletten de... İslam’ın iki asli kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’e uygun ve başka hiçbir kaygıya göre biçimlendirilmemiş bir din dersleri eğitimi verilsin. Devlet buna asla karışmasın. Evet, din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılsın, ama isteyene de “Laik-Kemalist elekten geçirilmiş bir dini anlayış” değil, gerçekten İslam’ın esasları doğru ve tam olarak öğretilsin.
Bu kapsamda, din dersleri kitaplarının ciddi bir ayıklamaya tâbî tutulması lazım. Din derslerindeki kasıtlı içerikler hemen ve derhal ayıklanmalı. M.Kemal’in sözleri, resimleri, anlayışları içerikten çıkarılmalı. Laiklik’in dini özgürlük olduğuna dair propagandist ifadeler silinmeli. “Laik müslüman tipi” üretimine son verilmeli. İslam’dan söz ederken İslam’ın esaslarına ve aslına aykırı bir algı yerleştirilmesine ve reformist zihniyetler üretilmesine karşı gerekli ayıklamalar yapılmalı. “Resmi din anlayışı” değil, Allahu Teala’nın Kur’an’da beyan buyurduğu, Rasulullah’ın (sav) Sünnet’iyle örneklik ettiği sahih/gerçek İslam, eksiltilmeden, ilavelendirilmeden, gizlenmeden; tam ve doğru biçimde ve başka bir unsurla karıştırılmadan öğretilmeli.
Bunun için din dersleri hem seçmeli, hem de bağımsız olmalı. Seçmeli olmalı; çünkü başka dinden olanlara İslam, zorunlu ders olarak öğretilmez, onları tebliğ ile davet etmek lazım gelir. Bağımsız olmalı; çünkü Laik-Kemalist ve haliyle dinsiz devletin, İslam’a müfredat biçmesi kabul edilemez.
Hele ki Devletin, “denetleyebileceği bir din eğitimi” ve “denetim altında tutabileceği bir dindar tipi” yetiştirmesine razı olmak mümkün değil.
Bunun için, “içeriğini Laik-Kemalist Devletin belirlediği zorunlu din dersine hayır”diyorum. Ama okul ortamında ve fakat bağımsız ve devletin müdahale etmediği bir müfredatla ilim adamlarının bu dersi seçmeli okutması, mutlaka gerekli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.