Tekfir etmek istiyorsan al sana bir fırsat!
Özellikle son zamanlarda bazı gençlerin tekfir fitnesine yakalandığını ve önüne geleni tekfir edip kenara çekildiklerine şahit oluyoruz… O gençler, melek gibi insan istiyorlar… Yani hiçbir şekilde günahın işlenmesini istemiyorlar…
İşlenen her bir günah (o gençlerin) damarına basmış gibi bir acı veriyor kendilerine. Hatta bir tekfirci genç; ‘Karşıma peygamber gelse akidesini sorgularım!’ demiş. Daha da ileriye giden başka bir tekfirci; ‘Peygamberin akidesinde toplam yedi adet küfür amel gördüm’ demiş… Subhanallah!
Tekfir konusu açıldığında karşımıza altı dosya açılır;
İşlenen amelin islamdaki hükmü,
O ameli işleyen kişinin islamdaki hükmü,
O ameli işleyen kişiye kimin hüküm vereceği,
O ameli işleyene kişiye kimin davet edeceği,
Hangi üslupla davet edeceği…
O ameli işleyen kişiye davranış fıkhımızın nasıl olacağı.
Üçüncü maddeye koyduğumuz maddenin cevabını âlimlerimiz o bölgenin kadısından alınacağını söyler… Yani âlim ya da kadı ol, ver hükmü… Verdiğin hükümde hata bile yapsan ictihad ecri alırsın…
Ama ehil olmadan hüküm verdiğin an âlimlerin işine el attığından dolayı büyük bir ihtimalle yanılacaksın ve tekfir ederek hem davetinin önüne geçmiş olacaksın, hem o kişiyi islamdan soğutacaksın hem de davet ibadetine karşı soğukluk besleyeceksin… Yani çok yönlü bir zarara imza atmış olacaksın…
Verdiğin hüküm iki ucu keskin bir ok gibi olacaktır… İsabet etmediği an o küfür hükmü senin için tam bir cehennem anahtarı olacaktır…
İnsanların akıbeti hakkındaki gereksiz merak insanı Allah muhafaza tekfire kadar sürükler… İlla da hüküm vermek istiyorsan islam sana o fırsatı esirgememiş ki! Bak Allah resulü aleyhisselam sana nasıl bir fırsat kapısı sunuyor;
Amr İbni Âs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledi:
“Hâkim, hüküm verirken ictihadda bulunur da isabetli hüküm verirse, iki sevap kazanır. Yine hüküm verirken ictihadda bulunur da yanılırsa, bir sevap kazanır.”[1]
Biz davetçiyiz…
Şeytanın ağına av olmuş bütün insanları o ağdan kurtarmaya çalışmakla sorumluyuz… O ağdaki kişi ister babamız olsun ister islam düşmanı herhangi bir ülkenin vatandaşı olsun… Biz davetçiyiz ve davetimizden sorumluyuz…
Yarın mahşer gününde kimlere ne anlatıp kimlere ne anlatmadığımızdan da hesaba çekileceğiz…
Davetçinin işi hakikaten de çok zor… Tekfir edipte davetten kaçamayız… Nuh aleyhisselam tekfir edipte davetin daha ilk yıllarında o bölgeyi terk edemez miydi?
950 yıl neden sabretti sizce?
[1] Buhârî, İ’tisâm 21; Müslim, Akdıye 15. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Akdıye 2; Tirmizî, Ahkâm 2; Nesâî, Âdâbü’l-kudât 3; İbni Mâce, Ahkâm 3
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.