IŞİD’le Korkutanlar Ondan Tehlikeli
Kobani bahanesiyle Türkiye’nin her tarafını savaş alanına çevirmeye çalışanlar vahşet, saldırganlık ve iğrençlikte IŞİD’i hayli geride bırakanlar, toplumun huzurunu kaçırma amaçlı kirli provokasyonların aleti olmaya devam ediyorlar. Bugün ortalığı ateşe verenlerin talimatı kimlerden aldıklarını da artık herkes biliyor. Dolayısıyla önce bu talimatı verip sonra da basının karşısına çıkarak yapılanlara karşı olduğunu söylemek gerçeklerin gün gibi ortada olduğu ortamda kimseye inandırıcı gelmeyecektir. Basının karşısına çıkıp artık şiddetin durdurulması gerektiğini söyleyenlerin sokaklara döktüklerine bu yönde talimatlar vermeleri durumunda her yerin sükûnete kavuşacağını da herkes biliyor.
Ülke Tv’de düzenlenen ve Arefe günü akşamı konuk olduğum “Ülke’de Bu Gece” programında Kobani’nin IŞİD kontrolüne geçmesi durumunda, tehlikenin Türkiye sınırına dayanacağının hatırlatılması üzerine, bu örgütten kaynaklanan riskin hiçbir zaman göz ardı edilemeyeceğini, basite alınamayacağını ama bölgedeki şartları kendi stratejik hesapları için değerlendirmeye çalışan PYD’nin de en az IŞİD kadar tehlikeli olduğunu dolayısıyla sınırda birinin veya diğerinin olması arasında fark bulunmadığını dile getirmiştim.
IŞİD tehlikesini ileri sürerek kendilerine yardımda bulunulmasını, ellerine silah verilmesini isteyenlerin yarın bu silahları sana çevirmelerinin hiç de ihtimal dışı olmadığını çok açık bir şekilde gözler önüne serdiler. Bu durum karşısında Suriye’de kazığını çakmak için uluslararası güçlerin bölgeyle ilgili oyunlarına maşa olan bir örgütü Türkiye’nin desteklemesini, beslemesini, ABD’nin onu silahlandırma planlarına başta Türkiye’nin katkıda bulunmasını bekleyenlerin öncelikle şu soruyu sormaları gerekir: “Türkiye bu kargayı kendi gözünü oyması için mi besleyecek?”
IŞİD’i Türkiye için kendilerinden daha tehlikeli olarak gösterip de Kobani’nin düşmesi halinde bu örgütten kaynaklanan tehlikenin Türkiye sınırlarına dayanmış olacağı uyarısında bulunanlar, kendilerden kaynaklanan tehlikenin sınırın içinde yer aldığını göstermek suretiyle en başta kendi tezlerini tamamen geçersiz ve anlamsız hale getirdiler.
Üstelik, IŞİD’in sınıra dayanmakta olduğu uyarısında bulunurken kendilerinin sınırın içinde yer aldıklarını ortaya koydukları gibi aynı zamanda tehdit olarak gösterdikleri örgütün kullandığı yöntemlerden çok daha vahşi, çok daha iğrenç yöntemlere başvurmak suretiyle daha büyük bir tehlike olduklarını da ispat ettiler.
Bu durum karşısında IŞİD’in Müslüman kimliğine ait isimleri, sembolleri ve kavramları kullanması Müslümanları nasıl rahatsız ediyorsa, ondan daha tehlikeli olduğunu belgeleyen yapılanmanın Kürt kimliğine ait isim, kavram ve sembolleri kullanması da Kürtleri rahatsız etmelidir. Çünkü bu kavram, sembol ve değerlerin bu tür vahşi anlayışlarla özdeşleşmesi, onlarla birlikte anılması en başta bu kavram ve değerlere zarar veriyor. Örneğin bugün, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in mührünün sembol olarak kullanılması konusunda tereddütler yaşandığına şahit oluyoruz. Sebebi ise artık bu sembolün Hz. Peygamber (s.a.s.)’in mührü olduğunun unutularak, İslam adına onaylanması mümkün olmayan fiillerden sorumlu bir örgütü hatırlatması. Böyle bir çağrışım en başta o sembole zarar verdi.
Kobani’yi bahane ederek, oradaki olaylarla ilgisi olmayan insanların kafalarını ezen, evlerine baskınlar düzenleyerek vahşi cinayetler işleyen, arabalarını yakan, topluma hizmet veren kurumları ve araçları ateşe vererek imha eden bir vahşeti Kürt ulusunun meşru haklarının savunulması için verilen mücadeleyle yan yana zikredebilir misiniz? Böyle bir şey en başta o toplumun meşru taleplerine, haklılığına zarar verir. Dolayısıyla haklı olduğunuz yerde haklı kalmaya devam etmeniz için böyle bir vahşetten teberri etmeniz, onu asla benimsemediğinizi, onaylamadığını, kesinlikle reddettiğinizi ortaya koymanız gerekir.
Sadece o vahşeti sergileyenlerden teberri etmekle yetinmeyip; önce böyle bir vahşeti organize eden, yönlendiren, belli bir kesimi hedef gösterip “onları gördüğünüz yerde öldürün” talimatı veren sonra da gayet pişkin bir şekilde bu olaylarla ilgilerinin olmadığını ileri sürebilecek kadar yüzsüzleşenlerden de teberri etmek gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.