Sedat Laçiner

Sedat Laçiner

PKK'nın Kürt Baharı Hedefi ve Barzani Şov

PKK'nın Kürt Baharı Hedefi ve Barzani Şov

Çözüm Süreci resmen başlamadan önce PKK’nın temel hedefi Arap Baharı’nı Türkiye’ye taşımak ve bir tür Kürt Baharı’nı, yani Kürt ayaklanmalarını başlatabilmekti. Bu nedenle 2012 yazında örgüt intihar edercesine bazı yerleşim yerlerine saldırdı ve halkın da bu saldırılara destek olmasını, devlete karşı ayaklanmasını bekledi.

Örgüt bu hedefine o zaman ulaşamadı. Bir kere halk, örgütle aynı düşünmüyordu. Örgüt uzantısı partiye çok yüksek oy çıkmış yerlerde dahi ayaklanma çağrıları karşılık bulmadı; PKK saldırılarına halk, kayda değer bir destekte bulunmadı.

Örgütün başarısızlığının bir diğer nedeni ise TSK, Emniyet ve Hükümet arasında tarihte pek görmediğimiz bir uyumun başlaması oldu. Örgüt, sahada ilk defa bu kadar organize ve etkili bir güvenlik kadrosu gördü. Örgüt adeta sert bir kayaya çarptı…

İşte, Çözüm Süreci böyle bir ortamda başladı ve 2012 sonunda resmen Abdullah Öcalan’la görüşmelerin yapıldığı bizzat Başbakan Erdoğan tarafından ilan edildi. Süreç boyunca Öcalan’la defalarca görüşüldü, Akil İnsanlar Heyeti kuruldu, Kandil’e, PKK’nın silahlı güçler merkezine temsilciler gönderildi… Hedefin ise örgütün önce Türkiye dışına çekilmesi, ardından ise silah bırakması olduğu söylendi…

ÇATIŞMALAR ERTELENDİ

2012 ile 2014 Sonbaharı arasında örgüt silahları susturmak dışında hiçbir vaadinde durmadı. Tam tersine silahlı adamlarını Suriye sınırı boyunca konuşlandıran örgüt Esad ile yaptığı anlaşma sayesinde 2012 ve 2013’de Kuzey Suriye’ye iyice yerleşti ve diğer siyasi Kürt grupları da buradan sürdü. IŞİD’in yükselişiyle birlikte ise örgüt ağır silahlara ulaşma imkânını buldu, aynı zamanda Batı nezdinde daha meşru, en azından ‘faydalı örgüt’ sınıfına yükseldi. Tüm bunların meydana gelmesinde ise PKK’nın Türkiye’de savaşmak zorunda kalmayışı, adeta elinin boşalması çok faydalı oldu. Örgüt Türkiye’de silahlı mücadele vermek zorunda kalmadan işlerini yapma imkanını yakalayınca 2 cepheli savaştan kurtulmuş oldu.

İçeride ise PKK, örgüt Çözüm Süreci’ni şehirlerde teşkilatlanmak için iyi bir fırsat olarak gördü ve önemli oranda örgütlenmesini tamamladı. Bir emirle tüm Türkiye’de sokakları savaş alanına çevirecek olan, daha çok gençlerden oluşan teşkilatlanma tamamlandı.

GÜVENLİK GÜÇLERİNİN EYLEMSİZLİK DÖNEMİ

Bölgede ise örgüt devlet mahkemelerine paralel bir adalet sistemi kurdu, halktan daha kolay ve yaygın şekilde vergi (haraç) toplamaya başladı, hatta kendi polisini kurup yol kontrolleri yapmaya başladı. Bölge yerleşim yerlerine örgüt tarafından sözde kaymakam ve valiler dahi atandı. Öldürülen PKK’lı terösitler şehit sayıldı ve onlar için sözde şehitlikler düzenlendi, bunlar törenle açıldı vs.

2012-14 döneminde örgütün renklerini, sembollerini ve Öcalan posterlerini taşıyarak eylem yapmak serbest hale geldi. Bu tür gösteriler güvenlik güçlerinin gözleri önünde gerçekleşti. Aynı şekilde son 3-4 aydır da Türk bayrağının yakılması ve Atatürk heykellerine saldırılması sıradan bir eylem biçimine dönüştü.

Örgüt, Çözüm Süreci boyunca pek çok kişiyi kaçırdı, iş makinalarını yaktı, yüzlerce okulu kundakladı, ancak bunlar dahi örgüte herhangi bir askeri veya polisiye operasyon yapılmasına neden olmadı…

Tüm bunlar yaşanırken güvenlik güçleri olayların büyük bir kısmında hiç müdahale etmedi, Süreç zarar görür endişesiyle meydan örgüte bırakıldı. Hatta örgüt silahlı adamlarını ve lojistiğini güvenlik güçlerinin önünden geçirerek pek çok operasyon gerçekleştirdi. 19 Ağustos 2014 günü ise Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay artık Kandil ile yani teröristlerin idare kademesiyle doğrudan görüşülmesini arzu ettiklerini açıkladı.

Bu süre zarfınca örgüt Süreç’ten en çok meşrulaşma ve teşkilatlanma adına büyük yarar sağlarken, Türkiye’nin tek kazancı çatışmaların ertelenmesi olmuştur. Ancak daha işin başında ifade ettiğimiz üzere, terör örgütleri ile görüşmenin kurallarına uymazsanız bu işten çok zararlı çıkarsınız… Defalarca belirttiğimiz gibi, terörist örgütler ile müzakere etmenin hiçbir faydası yoktur. Bu tür örgütler ile tek gündem maddesi üzerinden gidilir, o da terörü belli bir takvim içinde sona erdirmek. Oysa ki PKK şiddeti ve terörü hiçbir zaman bırakmayacağını her zaman ifade etmiş, bunun tersini hiçbir zaman dile getirmemiştir. Oslo görüşmelerinde inanılmaz tavizler verilmiş olmasına rağmen örgüt, bu anlaşmaya dahi uymamış ve silahlarını bırakmamıştır. Bunda şaşıracak bir şey yoktur, bu tür örgütler daha da zorlanmadılarsa, görüşmeler onların insafı ile yürüyorsa bu ortamda gerçekleştirilen görüşmeler şiddeti azdırır, hoyratlaştırır…

Suriye’de 2012 ve 2013’de adeta fiili bir devlet haline gelen PKK’nın bundan sonra Türkiye ile terörü bitirecek bir anlaşmaya varacağını hiç sanmıyorum. Nitekim Kobani gösterilerinde ne demek istediğimiz daha iyi bir şekilde anlaşıldı. PKK, 2012’deki hedeflerine daha güçlü bir şekilde geri döndü ve hayalini kurduğu Kürt Baharı’nı Türkiye’ye getirmek için güçlü bir denemede bulundu.

AYAKLANMA GİRİŞİMİ

6-7 Ekim Olayları’nda gördük ki örgüt İstanbul’dan Diyarbakır’a kadar tüm Türkiye’de sokak olayları çıkartmakta ve kamu düzenini bozmakta yeteneklerini arttırmış durumdadır. Buna karşın kolluk güçlerinin örgüt eylemlerini olması gerektiği şekliyle durduramadığı, sokaktaki şiddetin örgütün dur demesiyle sona erdiği de görüldü…

Devlet, 6-7 Ekim Olayları’nda adeta kâbusa uyandı ve PKK’nın dilediği zaman ülkeyi savaş alanına çevirebileceğini anladı. Örgüt de bu gücünün farkında…

Özetle, Çözüm Süreci boyunca güçlenen örgüt yeniden, ama çok daha güçlü bir şekilde eylemlerine başladı, askere ve polise saldırılar artmaya, karanlık cinayetler çoğalmaya başladı… Bundan sonra işlerin daha zor ve karmaşık olacağı muhakkak.

Çözüm Süreci, çok sert sözler ve ölümlerle fiilen sona erdi. Buna rağmen taraflar “Çözüm Süreci’ni biz bitirdik” diyemiyor… PKK, sürecin Hükümet tarafından bitirildiğini ilan ederken, Hükümet yetkilileri sürecin örgüt saldırıları nedeniyle sona erebileceğini söylüyor… Diğer taraftan Hükümet içinde yer alan ve örgütle müzakere edilerek çözüme kavuşulabileceğini iddia eden grup süreci yeniden diriltmenin yollarını arıyor…

BARZANİ ŞOV

Barzani güçlerinin Türkiye topraklarından geçerek Kobani’ye ulaşması tam bir şova dönüştü. Bu şov aynı zamanda Türkiye için de büyük bir başarısızlık oldu…

Burada, tıpkı Habur’da olduğu gibi ciddi bir hazırlıksızlık ve özensizlik olduğunu söyleyebiliriz.

Öncelikle, geçiş pazarlıkları yapılırken Peşmerge’den üniformasız ve kamuoyuna görünmeyecek şekilde geçmesi talep edilebilirdi. Geçişin şova dönüştürülmesi yasaklanabilirdi. Hatta Peşmerge’ye ait silahlar ve askerler Türkiye’nin ayarlayacağı TIR’lar ile, üstü kapalı bir şekilde taşınabilirdi.

Peşmergenin rastgele yerlerde yemek molası vermesi, geçtiği yerlerde miting havasına bürünmesi ve PKK’nın bu geçişi siyasi bir zafer görüntüsüne çevirmesi çok da yararlı olmamıştır…

Aynı şekilde, Peşmerge’ye koridorun ABD’nin baskılarıyla mümkün olduğu savı kamuoyunda iyice yerleşmiştir. Peşmergelerden birinin üniformasındaki ABD bayrağı işareti, bazı göstericilerin Kürtçe ‘Önder Obama’ şeklinde bağırmaları ABD baskısı iddialarını daha da hatırlatmış ve Kürt kamuoyunda ABD algısını güçlendirmiştir.
 

Özetle, denebilir ki Peşmerge’ye geçiş tam bir halkla ilişkiler felaketi olmuştur. Bunun nedeni ise daha önce de belirttiğimiz gibi özensizlik ve hazırlıksızlıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Sedat Laçiner Arşivi