İsmail Hakkı Akkiraz

İsmail Hakkı Akkiraz

İşbirlikçi ve İnkârcı Siyaset

İşbirlikçi ve İnkârcı Siyaset

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, İslam’ı bir hayat nizamı olarak gönderen, hesap gününün hâkimi, Allah (c.c)’a hamd ederim. Salât ve selâm, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya, âline ve sahabelerine olsun.

Sorumluluk şuuruna sahip olmak çok önemlidir. Ölüm, önemli bir şeydir. Temenni edilmez, belirlenmiş vakittir, vakti bilinmez. Her yaratılmışın tadacağı şeydir ölüm. Ölüme inanmayanlar da ölürler. Siz cennete girmek ister misiniz? İsteriz. Ölmek? Derinden bir düşünceye dalarız, zorlanırız, biraz daha yaşayalım, genciz, acelemiz yok deriz, gençler, olgunlar, yaşlılar olarak ölürüz.
 
Arzuladığımız cennete girmek için ölmemiz gerekir. Ölmeden cennete giremeyiz. Ama ne olarak öleceğiz? Düşünmeyenler düşünenlerden çok fazla. Sahi ne olarak öleceğiz? Allah korusun inkârcı, ateist, işbirlikçi, fasık, facir, münafık, müşrik, Hıristiyan, Irkçı Emperyalist Yahudi, Musevi, Budist, Marksist, materyalist, AB’ci, ABD’ci, batıcı olarak mı öleceğiz? Ilımlı İslamcı, dinler arası diyalogcu, medeniyetler ittifakçısı birisi olarak mı, sağcı, solcu, liberal, muhafazakâr demokrat olarak mı öleceğiz? Ne olarak öleceğiz de cennete gireceğiz? Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz esası önemli bir esastır. İnsanlar nasıl yaşarlarsa öyle ölürler ve ahiret hayatında öldükleri hale uygun bir hayat sürerler. 

Cennete girmek için nasıl ve hangi hal üzere ölmeliyiz? Sorusunun net ve anlaşılır cevabını bize, Kur’an vermektedir: ALİ İMRAN 102: “Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün.” Bütün peygamberler inananlarına ve evlatlarına Müslüman olarak ölmelerini emretmişlerdir. BAKARA 131-132: “Rabbi İbrahim’e: Müslüman ol, demiş, o da: Âlemlerin Rabbine teslim oldum, demişti. Bunu İbrahim kendi oğullarına da vasiyet etti. Yakup da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslam’ı) seçti. O halde sadece Müslümanlar olarak ölünüz (dedi).” Cennete girmek için Müslüman olarak ölmek temel şarttır. İslamsız ve yarım İslam ile yaşanan bir hayat bizi cennete taşımaz. Rabbimiz buyuruyor: ENAM 159-163: “Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah, onlara yaptıklarını bildirecektir… De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim.” Cennet ancak İslam ile elde edilir. İnkârcılık ve işbirlikçilik ile cennete gidilmez. YASİN 60: “Ey Âdemoğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır” demedim mi?” Cennetin ve cehennemin sahibi Allah’tır. Allah, dünya imtihanında rızası olan İslam’ı gözeteni, İslam’ca düşünüp yaşayanı ve Müslüman olarak ölmeyi başaranı cennetine, Şeytanın, gazaba uğramışların, sapıklığa düşenlerin, ifsatçı münafıkların yolunda yürüyüp inkârcı olarak ölenleri de cehennemine koyacaktır.
 
Gaflet  

Gaflet: Allah’ı, azabını, gazabını, hesap gününü, Peygamberi, Kur’an’ı ve ahkâmını unutmaktır. Kulluğunu düşünmeyip, Allah ve Resulüne itaatte kayıtsız kalıp lüzumsuz şeylerle meşgul olmaktır. Nefsini ilah edinenlerden olmak, Allah ve Resulünün emirlerini unutmak, Kur’an nizamı yerine, faizci kapitalist nizama yönelip AB ve ABD’nin koyduğu emir ve yasaklara bağlanmaktır gaflet. Gaflet manevi körlüktür. ARAF 179: “Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” Gaflet İslamsız saadet olmaz hakikatini kavramamak, görmemek, duymamaktır. Batı medeniyetini İslam medeniyetinden üstün görmek de derin bir gaflettir. En büyük gafletlerden birisi de İŞBİRLİKÇİ ve İNKÂRCI siyaseti, İSLAM’CA siyasete tercih etmektir.
 
İşbirlikçi Siyaset

Yeryüzünde sadece Müslümanlık inanışına sahip insanlar yaşamıyor. Başka inanışlara mensup insanlar arasında üstün ırk inanışına sahip insanların da olduğu bilinen bir gerçektir. 

Bu inanış sahipleri şu dört şeye inanırlar: 1- İnsanlar içinde Beni İsrail ırkına mensup olanlar üstün varlıklardır. Diğer ırkların hepsi Beni İsrail’in köleleri olarak önce maymun yaratılmış, sonra da insana dönüştürülmüş varlıklardır. 2- Bu inanış nazariyat değil, gerçekleşecek bir şeydir. 3- Bu inanışın gerçekleşmesi için; a- Bulundukları ülkelerde bozgunculuk yaptıkları için sürgüne gönderilmiş olan Beni İsrail’in Kudüs’te toplanması. b- İsrail Oğullarının, Fırat’tan Nil’e kadar Vadedilmiş Toprakların tamamını içine alan “BÜYÜK İSRAİL”i kurması. c- Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesi görevinin yerine getirilmesi. 4- Bu görevler yerine getirildiği zaman, Beni İsrail’in kurtarıcı olarak gördüğü Mesih DECCAL gelecek -İsa (a.s) değil- Davut (a.s)’ın tahtına kral olarak oturacak ve Beni İsrail’in dünya hâkimiyetini ebediyen perçinleyecektir. Biz, bu inanış mensuplarına bugün Irkçı Emperyalizm, ideolojisine de Siyonizm diyoruz. Irkçı emperyalizm, kurmayı hedeflediği dünya hâkimiyetini sağlamada, muhtaç olduğu insan gücünü temin etmek için, 1 dolar üzerindeki piramit ile sembolize edilen dünya işbirlikçilik teşkilatı organizasyonunu kurmuştur. Bu işbirlikçiler teşkilatı vasıtasıyla bütün devletlerin yönetimlerini ele geçirmiş ve bu ülkeleri kendi ideallerine hizmetkâr yapmıştır. Tarih boyunca, ırkçı emperyalizm ile stratejik ortaklık kuran işbirlikçi kadrolar olagelmiştir. Kur’an’da bize tanıtılan münafıklar topluluğunu bu açıdan okumakta yarar vardır ve bu okuma isabetli bir okuma olur. İşbirlikçi kadroların takip ettiği siyaset, ikiyüzlü bir karaktere sahip olduğu için çok tehlikelidir. BAKARA 14: “Onlar müminlerle karşılaştıkları zaman '(biz de) iman ettik’ derler. Kendilerini saptıran şeytanları ile baş başa kaldıklarında ise: 'biz sizinle beraberiz, biz onlarla sadece alay ediyoruz’ derler.” İşbirlikçi kadrolar her zaman ifsat siyasetinin taşeronu olmuşlardır. BAKARA 11,12: “Kendilerine yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman 'biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Gözünü aç, onlar muhakkak ki fesatçıların ta kendileridir. Fakat farkında değildirler.” Hak ile batıl arasında kararsız bir kişiliğe sahiptirler. NİSA 143: “Onlar, iman ile küfür arasında bocalayan bir sürü kararsızlardır. Ne onlara (bağlanıyorlar), ne bunlara.” Bu karakter, işbirlikçi siyaset mensuplarının en temel vasfıdır. İşbirlikçi siyaset mensupları, ifsatçı karakterlerinin gereği olarak toplumu haktan batıla döndürürler. MÜCADELE 16: “Onlar, yeminlerini bir kalkan edindiler de (bununla toplumu) Allah yolundan çevirdiler…” Bunların hayır gibi gözüken kimi işleri de yürüttükleri şer ve bozuk düzenin devamı içindir. TEVBE 107,108: “Bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulüne karşı savaşanın (üstün gelmesini) beklemek için bir mescit kuranlar ve bununla iyilikten başka bir şey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. O (mescidin) içinde asla namaz kılma! İlk günden takva üzerine kurulan mescitte namaz kılman elbette daha doğrudur…” Bunlar her zaman stratejik ortaklarının çıkarlarını gözetir ve onlar adına iş görmekten geri durmazlar. HAŞR 11: “Münafıkların, kitap ehlinden inkâr eden dostlarına: Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz, dediklerini görmedin mi?...” Bu işbirlikçi kadrolar, her zaman iyilikleri yasaklarlar, kötülükleri emrederler. TEVBE 67: “Münafık erkeklerle, münafık kadınlar birbirlerindendirler. Kötülüğü emreder, iyiliği yasaklarlar…” İşte insanlığın üç asırdan beri barışa, adil bir düzene, yeni bir saadet dünyasına hasret kalmasının temelinde yatan ana sebep, Irkçı emperyalizm ve İslam ülkelerinin işbirlikçi yöneticileri ve siyasi kadrolarıdır. İslam toplumu, bu işbirlikçi siyasi kadroları ve yöneticileri tanıyıp onlara karşı ciddi bir mücadele vermeden dünya imtihanını kazanamaz ve Allah’ın rızasına nail olamaz. Allah, inkârcılara ve işbirlikçilerine itaati yasaklamıştır. AHZAP 48: “İnkârcılara ve münafıklara itaat etme ve onların eziyetine aldırma. Allah’a güven, vekil olarak Allah yeter.” Allah bu kesimlerle mücadele etmeyi bütün inananlara farz kılmıştır. TAHRİM 9: “Ey Peygamber! İnkârcılara ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne de kötüdür!” Cennete girmek istiyorsak bu emrin gereğini yerine getirmeliyiz.
 
Saadet, Saadet İledir

Milli Görüş, inkârcı ve işbirlikçi siyaset karşısında İslam’ca duruşun tek adresidir. Bu duruşu temsil eden, tek siyasal oluşum ise SAADET PARTİSİ’DİR. AKP ve muhalefeti batıca siyasetin temsilciliğini yapmaktadırlar. Batıca siyaset, inkârcıdır ve işbirlikçidir. Bu siyasetten hayır gelmemiştir, bundan sora da hayır gelmeyecektir. Batıca siyasetin temsilcisi olan AKP ve muhalefeti faizcidir, savundukları düzen köle düzeni, rejim ise hile rejimidir. Savundukları eğitim modeli materyalist eğitimdir, bu eğitimin besmelesi yoktur. Topluma dayattıkları ahlak, batı ahlakıdır, Batı ahlakının ahlakı yoktur. İtibar ettikleri hak anlayışı zalimlerin hak anlayışıdır. İtibar ettikleri hak anlayışının kökeni Firavunların hak anlayışıdır. Bu hak anlayışı adalet dağıtmıyor. AKP ve muhalefetini yürüten insanlar bu ülkenin insanlarıdır. Ancak bu insanların gittikleri yol yanlıştır. Tarttıkları terazi bozuktur. Bu yolda yürüdükleri, bu terazi ile tarttıkları sürece insanlığa saadet getiremezler. Ben şahsen şefkatle AKP’lileri, CHP’lileri, MHP’lileri, HDP’lileri Milli Görüş’e davet ediyorum. Milli Görüş aramızda müsavi olan, bizi biz yapan görüştür. Biz tarihteki bütün zaferleri bu görüşle kazandık. Eğer bir zafer kazanacaksak yine Milli Görüş ile kazanacağız. Önümüzde bir seçim var. İttifakla Milli Görüşü seçelim, adil bir düzen kuralım ve tarihe kahramanlar olarak geçelim. SAADETE SAADETLE ULAŞALIM vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Hakkı Akkiraz Arşivi