Kayıp
Giden, tükenen, bilinmeyen, bulunmayan, imkânsız, elinde olmayan, kayıp giden, dönmeyendir kayıp. Bu gidişin dönüşü yoktur, arandığında bulunamaz, işe yaradığında asla olmayandır kayıp.
Oysa giden geldiği yere gider.
“Ve ileyna türceun”. Dönüş oraya.
En çok çocukluğumuzda kaybettiklerimiz unutulmaz. En çok çocuklukta kazanılmış olanlar unutulmaz. Misketler, fırıldaklar, paralar kazanılınca da kaybedilince de unutulmaz. Bir de öğrenilmiş, yaşanılmış olan iyi ve kötü şeylerde unutulmaz. Dolayısıyla kaybedilmişlikler içinde yer alan onlarca malzeme mevcuttur. Düşünmediğimizden, hafızada zayıfladığından, unutulmuşluk hissi doğar. Unutup gitmişim, nasıl da aklımdan çıkıp gitmiş ifadesini kullanırız.
Ormanda kaybolan, gezintide kaybolan, kırda bayırda kaybolanlarla, kayıp eşyalarında bir buluşma noktası her daim mevcuttur. Unutulmuşlardır. Dolayısıyla kayıp hanesinde yazılıdır geçmiş.
İlkokulda aynı sınıfta okuduğumuz, ortaokul ve liseli yıllarımızda okuduklarımız ve üniversitede onlarca olayların içinden süzülerek çıkıp geldiğimiz hayatta hangisi hatırımızdadır ki?
Unutulmuşlukların mevcudu oldukça fazladır. Acısı, hatırası, ifadesi, özlemi, duygusu derin olanların yaşadığını da biliriz. Onlar içimizde derinlerde bir yerlerde bizimle birlikte yaşar. Unuttuk zannettiğimiz onlarca geçmiş vardır ki bir gün, bir an, geçmişin aynası ışık tutarak hafızada canlanır gözlere, gönüllere yansır. Bunlar kayıp gibi duran ama asla kaybolmayan izlerdendir.
“Herkes İçindeki Dünya Kadardır” oysa. Doğu Klasiklerimizden Ebu’l Kasım en Neysaburi’nin “Akıllı Deliler Kitabı” mutlaka okunması gerekenlerden.
Yaşadıklarımız, onlarca hatıralarımız, gözümüze, gönlümüze, izanımıza, yüreğimize, aklımıza takılıp kaybolanlar var birde. Kayıptır her birisi. İsimsiz, kimliksiz ve kişiliksizleşmişlerdir. Bir de sahici olanlar, asla kaybolmayanlar vardır. Her daim hazır bekleyip duranlar, döndüğünüzde hemen oradadırlar. Hissettiğinizde hissederler. Bunlarsa mukimdir.
Kayıpların tarihi insanların tarihidir, köylerin, kasabaların, semtlerin, şehirlerin tarihi. Dahası ülkelerin, medeniyetlerin ve uygarlıkların tarihidir kayıpların arzıhalbahçesi. Sayısız insan çocuğu kayıptır.
Sayısız hafızalar kayıp, yürekler kayıp, inançlar kayıptır bu yüzyılda. Kayıpların yüzyılı, insanın kaybedildiği yüzyıldır. Öze dönüş, Yeniden Büyük Türkiye'yi oluşturur. Din ve dil birbirinden ayrılmaz iki büyük nimettir.
Elde olmayan, tutamadığımız, dokunamadığımız, içimizden silinip gitmiş olandır kayıp. İsimsiz, yabancı, tersyüz olmuş, kırılmış, hırpalanmış, yoyulmuş olandır. Kaldırılıp atılmış olan, kullanılmayan, süresi bitmiş olandır bazen. Bırakıp gitmiş, küsüp gitmiş, darılıp gitmiş, incinip gitmiş, sürülüp gitmiş, sürgüne gitmiş, gurbete gitmiş olanda kayıptır kimi zaman.
Kayıp bilgiler, belgeler, bilgeler de mevcuttur insan ömründe. En acısı bilgelerin kaybıdır. Bir bilgenin kaybından insanlık âlemi kaybetmiş olur. İnsanlık bunu bilmese de bu böyledir. Bilgelerin taşıdıkları yük tarihe mal olan yüktür. Tarihin en önemli tanıklarıdır bilgeler. Şairlerin, düşünürlerin, sanatkârların kaybı da bir bilge değerinde kayıplardır.
Hazinelerin kaybı insanlığın kaybıdır. Geçmiş asırların beslediği bütün değerler ortak insanlık değerleridir ve nerede bulunursa bulunsun ortak insanlığın mirasıdır. Alınıp satıldığında, yok edildiğinde, kırıldığında, bilinçsizce imha edildiğinde bütün insanlığın suçu işlenmiş olur. İnsan affedebilir lakin tarih asla affetmez.
Kayıp affedilmez ve unutulmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.