Diriliş Vakti”nde Sefer
İnsanların, toplumların ve devletlerin hayatında var olan gelişmeler birbirine çok benziyor. İyiliklerle bezenirseniz iyilikler derliyor, toparlıyor ve kaldırıyorsunuz, kötülükler ekmişseniz karşılığında mutlaka kötülüklerle, zarar ve ziyanlarla karşılaşıyorsunuz. Demem o ki ne ekerseniz onu biçiyorsunuz. Öyleyse insan, yeryüzünde yaşarken huzur aramalı ve huzur taşımalıdır. Hayır ekmeli ve hayır kaldırmalıdır. Huzura doğru koşmalı ve huzur duymalıdır. İnsanın değeri; bulunduğu hal ile başlayan ve yaşanıldıkça hallerdeki değerlenişle de kıymetlenen bir yol izliyor. Toplumsal hafızanın unutkanlığı sürekli insana hatırlatılsa da insanoğlu hatırlamak istemediklerini genel itibariyle unutuyor ve hatırlamıyor. İnsanın nankörlüğüne de sık sık kutsal kitabımız Kur’an’ı Kerim’de haber veriliyor. Hatırlamak istediklerini ise unutmak istese de hatırlıyor. Hizmet, mutluluk veren, rahata erdiren, güven telkin eden, daha rahat ve müreffeh geleceklere inandıran vasıfları hatırlatır. Hizmet ettikçe ehlileşen, terbiye olunan, tekâmülleşen, tedip edilen, taltif edilen, hürmet ve saygı duyulan emareleri de içinde barındırıyor. “Hizmet eden efendidir” buyruğunun icrasıdır halkla birlikte olmak, halkın dili, kalbi, yüreği, aklı, kulağı, eli, ayağı olmak. Halkın genel ahlakı neyse, durumu, tavrı, neyse yöneticiler de öyle oluyor. Dahası yöneticiler halkın aynalarıdır. Ayna, halkı gösteriyor, halk da aynayı.
Gecenin bir vakti, yalnız başınıza boş bir tavana baktığınızda iyi insanları kaybetmemeniz gerektiğini düşünürsünüz. İnsanın sürekli devingenliği, düşünceye dair, düşlere, sanata, şiire dair ve toplumun gidişatına dairdir. İnsanı, diğer varlıklardan ayıran en belirgin özellik, tahlil etme, tercih etme, tanzim etme, teksif etme, teklif etme, tedip etme gibi özelliklerinin bulunmasındadır. İyiliği ve kötülüğü, hayrı ve şerri birbirinden ayırabilecek vasıflarının bulunmasındadır. Bunu bilmek, bireyin iç dünyasına dönüşünü haber verir. Bireyin kendisini bilme talimleri toplumsal hadiselerde öne çıkar. Yeni bir zamana ayarlanmak, yeni bir güne uyanmak, yeni bir hareket içinde ömrü geçirmek, tamamlamak ideal olanıdır. Türkiye ideal olanı tercih etmiştir. Yüreğindeki tortuyu kısa sürede atarak gelecek için yeni düşler kurulmasına izin vermiştir. Halkın iradesinde tezahür eden bu durum, mutlak ölçünün hak ve hukuk ölçüsü olduğu, zalimlerden, kırşkırtıcılardan, terörden, kardeşliği iğfal edenlerden yana değil, birlikten, dirlikten ve irilikten yana olmuştur. Bu hal bir sefer halidir.
İnsan evladı, düştüğü yerden kalkıyor. Aslolan düştüğünün idrakinde olmaktır. Aslolan tökezlediğinde, bir yere çarptığında, bir zarar gördüğünde, bir eksiklik, bir hata, kusur, suç işlediğinde, bir adım geriye çekilip neden yaptığını, niçin böyle olduğunu ve olmaması gerektiğini sorgulaması icap eder. Öyle olunca, daha düzgün, derlenip toparlanmış bir istikametin gözlendiği muhakkaktır. İşte dün, Türk Milleti topyekün halde huzuru ve sefer halini seçmiştir. Sükûneti, sekineyi seçmiştir. Adaleti, kalkınmayı, dayanışmayı, teenniyi, temkini, tevazuyu seçmiştir. İmanı, inancı, Kur’an’ı, Sünneti, istikameti, kıyamı, dirilişi seçmiştir.
Seçimlerimizde böyledir geçimlerimizde öyle. Neyi tercih ederseniz karşılığında gelecek olan şey seçtiğinizdir. Milletimiz, halkımız dayanışmayı tercih etmiştir; terörü değil, huzuru, yalnızlığı değil, birleşmeyi, kardeşliği tercih etmiştir. Dostlarımızı seçerken de dikkat etmemiz gereken husus, istikametinin düzgün, sırat üzre olup olmadığıdır. İstikamet, kıyamet saatine hazırlıklı olma, diriliş vaktine ruhen, fikren ve bedenen hazır hissetme halidir.
Git git bütün yollar doğudur. Doğunun çocukları, en çok güneşi tanır. Güneş, doğunun yüzüdür. Aydınlık bir düşünce, karanlık yüreklerde yer bulmaz. Gün ışıması yüreğe dokunması icap eder. Bu durum doğunun çocuklarındaki mazlum havayı dünyanın debdebesinden, oyunlarından, üçkâğıtçılıklarından, şeytani tuzaklarından kurtarmaya yeter. Bilir doğu halkları, doğunun çocukları, üç günlük bir fasıldan eğlence çıkmayacağını. Gün bu gündür, an bu andır ve bugünü ve anı doğru yaşamak icap eder.
Seferdeyiz şimdi, sefer hali dünya halidir. Sefer üzre olunca, kıyam halinin sürekliliği, idrak usunu aydınlığa çıkarır. Hiçbir karanlık, hiçbir sis, hiçbir fırtına kıyama engel değildir. Türk Milleti asırlardır, kıyam halinde yaşar. Unutulmamalıdır ki Tebük harbinden dönerken yaşanılan hayat sahnesi inançta, yürekte, içte, amelde istikrar ve huzura yöneltirken galibiyetin debdebesinde taşkınlıklara asla izin vermez. “Küçük cihattan büyük cihada gidildiği” hatırlatılır. Düşündürür ve tevazu elbisesi giydirir. Hareket hali, yani sefer hali, her an nefsin tuzaklarıyla dopdolu olduğuna işaret edilir. Nefis dizginlenir. Tedip edilir. Terbiyeden yoksun olan bireyleri tedip etmek, yalnızca savaşın işidir. İnsan evladını tedip ise, hallerle, ahlaki tavırlarla, davranışlarla ve “gözümün nuru namaz” ifadesiyle kendisini yüreklerimize koyar. Namazı ihmal eden kendisini de ihmal eder, emanetleri de ihmal eder, hizmetleri de ihmal eder. Namazı acele kılmak değil usulünce “ben nasıl namaz kılıyorsam sizler de öyle namaz kılın” emrini hayata geçirmekle seferlik, kıyam hali sürer. Yenilgi yenilgi büyüyen zaferler için kıyam halinin, sefer halinin unutulmaması icap eder. Bu nedenledir ki böbürlenmek, gururlanmak, kibirlenmek haddi aşmak anlamına gelir ki haddi aşanları Alah ve Rasulü asla sevmez. Mazlumlar, mahsunlar, savaşın çocukları sevinir, çünkü güneş, doğudan doğar. Başını doğudan uzatır dünyaya.
Sefer hali süreklilik arz eder. Uyanık olmayı, ayık olmayı gerektirir. Sislere, yalancı rüzgârlara, geçici baharlara aldırmaz. Sefer durumu, her an hazır olmayı ölçü bilir. Bu nedenledir ki şükretmeyi, hamdetmeyi asla ihmal etmez. Bir bela halinde tefekküre dalar, neden ve niçin başına geldiğini idrak ederek imanı, inancı, düşüncesi artar. Bir iyilik geldiğinde ise fazla sevinmez, gurura, kibre kapılmaz ve Allah’a bin secde, bin şükür için kıyama durur, rükuya varır, secdeye kapanır. O müşfik, o mazlum, o mahsun ellerini insanlığın kurtuluşu için duaya çevirir. Dua, kalbin dilidir bazen.
El hâsılı sefer hali, öyle bir haldir ki; uyanık, zeki, müşfik, mahsun ve tefekkür içinde hamdetme makamında olduğundan bütün insalığa hizmet etmeyi görev bilir. Şimdi Türk Milletinin önünde yeniden güneş böyle doğmuştur. Güneş doğunun çocuklarına tebessüm etmiştir. Vahyin ışığıyla yeniden yenilenmeyi, dirilmeyi umarak adım atmak, tedbirli olmak, geçmişten dersler çıkarmayı sürdürmek mecburiyetindedir. Büyük Cihan Devleti Türkiye vurgusu en asil vurgudur. Vahdetin, birliğin, ittihadın böyle sağlanacağı asla unutulmamalıdır. Bir Molla Kasım gibi görev başında olan aydınların, ariflerin, abidlerin, âlimlerin istişareleri de asla ihmal edilmemelidir. İstişarede rahmet vardır. İstişareyle harekette bereket vardır. İstişare hali, vaz geçilmez bir sefer halidir.
Sefer halinde olan insan, unutmamalıdır ki, tevazu, teenni, tefekkür, şefkat ve merhamet bütün kapıları açar. “Allah’ın nuruyla bakmak” merhamete ulaşmaktır. İrademiz, hukukumuz, adaletimiz, ahlakımız asla sapma göstermemelidir ki rahmetle müşerref olabilelim.
Yeni gün, yeni sefer, yeni doğuş, yeni vakit, yeni diriliş mübarek olsun. Vakit artık, “Diriliş Vakti”dir. Vesselam.
Bilgilendirme Notudur: 5.6.7.8 Kasım günleri Kayseri’de olacağım Rabbim nasip ederse. KAYŞAD Kayseri Yazarlar ve Şairler Derneği’nin şahsıma tertip ettiği Vefa gecesine katılacak bütün dostlarıma, dernek yetkililerine, kurum ve kuruluşlara buradan teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.