Yürüyüş Asaleti
Tedbirli, temkinli ve teennili yürümek için bir durum tespitidir yürüyüş. Bu vasıflar eşliğinde menzile ulaşılır ancak. Yolun hallerini en baştan kestiremezsiniz ve tedbir alamazsınız lakin ayrıntıları düşünerek hazırlıklı olmak, her daim akıl sahiplerinin yapması gereken bir ödevdir. Bütün şartlara hazırlıklı olmak icap eder.
Hal, yürüyüştür. Hal ehli, her an yürüyüş üzere olma halidir ki azıklı olunabilsin. Hayatın bütününde var olan bu durumu kabullenişle, bütün mevsimlere sirayet eden halleri kabullenme kulluktur. Kul, teslimiyet sahibidir. Mevsimlerin, getirdiklerine teslimiyet, kulluk şuurunu gösterir. İsyansa, kulluğun dışına çıkmak demektir. Ömrünün her anını, her dakikasını uyanıklık içinde sürdürmek, hülyasında da, rüyasında da düşlerine sahip olmak, erdemli vasıflarla donanmış olmayı gösterir.
Yolcuğun erzakları; sabır, temkin, tedbir, teenni, şükür, teslimiyet, tevazu, vefa, tahammül, doğruluk, istikrar, ödev bilinci, kulluk şuuru, yardımseverlik, yurtseverlik, ülküdaşlık, gönüldaşlık, biat, hicret, vahdet şuuruyla ittihat algısının önce akla, sonra ruha, sonra gönüle sirayet etmesiyle bir cemiyet inşacısı olmak icap eder. Yolcunun vazgeçilmez vasıfları bunlardır.
Denilir ki; “Verdiğin sözde vefa edersen, Allah da senin ahdini korur. Ahde vefa eden, ahde vefa bulur. Kime, niçin söz verdiğini bilen ve sözünü yerine getiren, tenini iplik haline kor, o sözün etrafında dolanır ve ahdini örer durur. Ahde vefa etmek, (verdiği sözde durmak) akılla olur. Çünkü akıl, ahdini (sözünü) hatırlatır, akıl unutkanlık perdesini yırtar. Sözünü yerine getirmemek ahmaklıktandır. Verdiği sözde durmak, temiz insanların işidir. Yalancı, dolancı adam, dinde de vefakâr olmadığından, her an sözünü, yeminini bozar. Şükür ehlinin ve vefa sahiplerinin elde ettikleri hiçbir zaman kaybolmaz. Çünkü talih onların daima peşinden gelir. İnsan bir ağaca benzer, sözü de ağacın köküne. Kökün iyileşmesine, sağlamlaşmasına çalışmak gerek. Bozuk düzen yani ahit, çürümüş kök gibidir. Kökü çürümüş ağaç, meyve vermez. Şeytan gibi hasetçi değilsen, dava kapısını bırak da vefa kapısına gel. Köpeğe bir kapıdan, bir lokma ekmek verilse o kapıya bağlanır, hizmetkâr olur. Kapıya bekçi kesilir. Ona eziyet edilse, yiyeceği layıkıyla verilmese bile o kapıyı asla bırakmaz. Sen de gönül ve gönül ehlinin kapısından bir hayli ab-ı hayat içtin, gözlerin açıldı unutma.”
Dava kapısı bırakılmaz – anlatılmak istenen bu değildir- bırakılırsa vefa kapısı asla bulunmaz. Dava mensubiyetiyle vefalı olunabilir ancak. Mevlana’nın buradaki vurgusunda mecazi anlatım söz konusudur.
Tuna sebeptir ki şairler, devrimci oldukları için yeryüzünün en etkili hatiplerini içinde barındırır. Şairlerden önemli hatiplere örnek Necip Fazıl’dır. Örneğin, Metin Önal Mengüşoğlu da iyi hatiptir. Rahmetli Mehmet Akif İnan konferanslarında baştan sona şiir gibi konuşan bir hatipti. Mustafa Yazgan Ağabey azımsanmayacak düzeyde etkili bir hatiptir. Üstat Necip Fazıl Kısakürek’le Anadolu’yu karış karış gezerek kozalarını örmüşler ve bir ödev bilinciyle hayatlarını sürdürmüşlerdir. Nurullah Genç’in, Hayati İnanç’ın, kadim dostum Ömer Özdemir’in hatipliğinin de kayıtlarda tutulması gerekirken Sayın Cumhurreisimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın son yüzyıl içindeki en iyi hatiplerden olduğunu da hem siyaseten hem de şiirin atardamarını önemsemesi açısından vurgulamakta yarar görmekteyim. Rahmetli Adnan Menderes’in, Turgut Özal’ın, Necmettin Erbakan’ın da iyi hatip olduğunda kuşku yok.
Hedefi olan insanlar, hedef sahibi olan insanlar, aşkın bir ruh içerisinde kutsal bildiriden haberdardır. Kutsal bildiri vahye işaret eder. Vahiy ruhuyla beslenmiş temkin, tedbir ve teenni sahiplerinin yenileyici ruhla her ana müdahil olduklarını, gecenin de, gündüzün de, ayın da, güneşin de, karanlığın da, aydınlığın da sahibinin Allah(cc) olduğunu bilir ve her anında uyanık olmanın bir vacibiyet kesbettiğinin idrakindedir. Bu nedenledir ki insanın keşfi süreklidir, yürüyüş süreklidir, istikrar süreklidir, kavuşma süreklidir, ayrılık süreklidir, iman süreklidir, şükür süreklidir, teslimiyet süreklidir, biat süreklidir. T.S. Elliot’un güzel bir deyişi var; “Keşfetmekten yılmamalıyız… Ve tüm keşiflerimizin sonu başladığımız yere dönmek ve orayı ilk kez tanımak olmalı.”
Albert Camus ise tam da bu noktada devreye giriyor ve şöyle söylüyor; “Yolculuk bizi kendimize geri getirir.”
Muhammed suresi, 24. ayeti kerimede şöyle buyrulmaktadır; “Onlar bu Kur’an üzerinde hiç düşünmezler mi? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?”
Uyarı, ikaz, yol gösterme süreklidir. Tıpkı tedbirli olma, temkin sahibi bulunma ve teenni içinde hareket etmek gibi. Hayatın içindeki her olay ve hadiseden dersler çıkararak, yol haline müdahale, aklın da bir gereğidir. Akıl sahibi olmak, zeki olmak değildir. Zekilik aklın kullanılış biçimidir. Akıl sahiplerine gönderilmiş olan vahyin ışığı bütün insanlığın ışığıdır. Işığa doğru yolculuk etmek ışığa kavuşmayı sağlar. Asıl olan ışığın takibidir. Peygamberlerin her birisi bu ışığın remzi ve temsilcisidir. Ömürlerini, vahyin tebliğ edilmesi, anlatılması, aktarılması için feda etmişlerdir. “Kalplerinin üzerinde kilitler mi var” sorgusuyla insan uyarılmaktadır. Her anımızda uyarılmaktayız. Her olay, her doğuş, her bitiş, her başlangıç, her ışık, her rüzgâr, her yağmur, her mevsim, her an, her insan bize yeni muştular getirmektedir. Bunu görebilmek için ruhumuzu aydınlatmalıyız, cilalamalıyız.
Ankara Garı önündeki terör ile Paris’te gerçekleşen terör aynıdır. Ankara’da 103, Paris’te 132 kişinin öldürüldüğü-katledildiği terör lanetinde Paris için bütün dünya ayağa kalkarken, Ankara için yalnızca kınamakla yetinilmiş olması düşündürücüdür. Kimin yaptığı, niye yaptığından ziyade bir insanlık suçu işlenmektedir. İnsanlığın ortak hareket etmesi, devletlerin ortak tavırlar geliştirmesi gerekir ki kötü niyetli, vahşet sahiplerinin, terör odaklarının fırsat bulmaması için bu elzemdir, gerekliliktir. Antalya’da G-20 toplantıları nedeniyle dünya liderleri bir araya geliyorsa, bu Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşiyorsa, hem gözüken yüzünü hem de gözükmeyen yönünü daha dikkatle okumak yolcunun ödevidir. Birey bu yolculuk içinde olan bitenden de sorumludur çünkü. Büyük Cihan Devleti Türkiye’ye sahip olduğunu idrak her bir vatan evladının da ödevidir. Bunun için ittihat gereklidir, tedbirli olmak, temkinli olmak, teennili olmak icap eder.
Her an yeni fırsatların doğuşunu da sağlar. Her olay karşısında yenilenmek icap eder. Her yaşanmışlık; yeni tecrübenin yol göstericiliğinde daha sükûn haliyle, daha dikkatli, tedbirli olmayı gerekli görür. Tarık Buğra şöyle ifade ediyor; “Amma ki, töre değiştirmek çok tedbir ve çok düşünce ister.” Vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.