Batı korkarsa öldürür!
Geçtiğimiz hafta DHKP-C’li biri Dolmabahçe’de 2 el bombasıyla saldırı girişiminde bulunmuş ama bombalar patlamamıştı.
Dolayısıyla Sultanahmet’teki canlı bombalı saldırıyı DHKP-C’nin yapması ihtimal dahilindeydi.
Resmi makamlardan da bu yönlü açıklamalar gelmişti.
Ancak yayınlanan bir haber tüm bilinenleri değiştirdi, gündeme adeta bomba gibi düştü.
ATLATMA HABERCİLİK
Ankara büromuzun deneyimli muhabirlerinden Göksel Çağlav, geçen hafta çok önemli bir habercilik olayına imza attı. İstanbul Sultanahmet’te polis noktasına yapılan saldırının detaylarına ulaştı.
Haberde, canlı bombanın açıklanan isim olmadığı ve olayın DHKP-C tarafından yapılmadığı ifade ediliyordu.
Özel bir haberdi, özel olduğu kadar da dikkat çekiciydi.
Çünkü saldırgan DHKP-C’li değil, hatta Türk bile değildi. Saldırgan Rus uyruklu Diana Ramazova’ydı…
Bu durum haberin çıkmasını takip eden saatlerde çeşitli haber ajanslarından geçilmeye başlandı.
Konu bir süre sonra resmi makamlar tarafından da doğrulandı.
PEKİ EYLEMİ KİM YAPTI?
Göksel Çağlav’ın haberi olmasaydı olay tamamen DHKP-C’nin üzerinde kalacak ve örgüt de bunun propagandasını yapacaktı.
Ortaya çıkan gerçeklerden sonra DHKP-C de geri adım attı. Olayın kendi eylem yöntemlerine benzediği için üstlendiklerini açıkladı.
DHKP-C komik duruma düştü, resmi makamlar daha da komik duruma düştü.
Ancak ortada hala açıklanmamış bir gerçek var.
Sultanahmet’te üzerine bomba yerleştirip, polis noktasına saldıran Rus uyruklu Diana Ramazova hangi örgüte mensup?
Aldığımız bilgilere göre eylemi din motifli bir terör örgütünün işi. Ancak olay resmi makamlarca hala açıklanmış değil.
CİZRE’DEKİ OLAYLAR
Vahdet Gazetesi’nin geçen haftaki başarılı haberlerinden bir diğeri de Cizre’de Hüda-Par ve PKK arasında çıkan çatışmalardı. Ankara haber müdürü Erol Metin bölgeye giderek çok önemli bilgilere ulaştı. Olayda ilk kurşunu atan PKK’lı teröristin elini kolunu sallayarak Suriye’den geldiğini yazdı…
Bu haber de olayın arka planı hakkında önemli ipuçları veriyordu.
Belki bu haber yapılmasaydı terör örgütünün yönlendirdiği haber ajansları konuyu çarpıtmaya ve suçu devlete atmaya devam edeceklerdi.
Ve her fırsatta yaptıkları gibi “90’lara geri dönmeyelim, faili meçhul cinayetler…” diye söze başlayıp, PKK’nın yaptıkları katliamları devlete yıkmaya çalışacaklardı.
FRANSA OLAYLARI
Bugünkü manşetimizde ise Fransa’daki olaylarda kafamıza takılanları işliyoruz.
Paris’in orta yerinde ellerinde otomatik silahlarla yürüyen ve tekbir getirdikleri iddia edilen 3 terörist ortalığı kan gölüne çeviriyor.
Ortada ne bir örgüt, ne de üstlenen birileri var!
Buna rağmen Batılı medya ajansları anında haber akışını bölgeye kaydırıp İslam karşıtlığını pompalıyorlar ve hemen ardından camilere yönelik saldırılar başlıyor.
Tıpkı 11 Eylül saldırıları sonrasında Ortadoğu, Afganistan ve Afrika’da yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açan “Batılı bir korku” refleksi gibi!
Paris’teki eylemleri söz konusu teröristlerin kimlerle bağlantılı olduğu ortaya çıkarılmadan, rehinelerin de hayatını kaybedeceği ve tüm faillerin öleceği eş zamanlı operasyonlar yapılıyor.
Sonuç yine kocaman bir sıfır! Bilinmezliklerle dolu eylemler silsilesi.
Fransa’daki olayın birileri tarafından göz yumulan, profesyonel bir saldırı olduğunu düşünmek gerekiyor. Öte yandan olayı soruşturan başkomiserin intihar etmesi de ayrı bir inceleme konusu…
Kennedy suikastı, 11 Eylül saldırıları ve Bin Ladin’in öldürülmesinden sonra Ortadoğu’da yaşananlar unutulmamalı.
Demokrasi getiriyoruz diye tonlarca bombayı masum çocukların üzerine yağdıranlar, şimdi de yeni bir operasyona hazırlanıyor.
Öyle görünüyor ki önümüzdeki günlerde Ortadoğu merkezli yeni olaylara şahit olabiliriz.
Türkiye’deki gelişmeleri de hesaba kattığımızda zorlu bir sürecin bizi beklediği açık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.