Selahaddin Çakırgil

Selahaddin Çakırgil

‘Bir dünya saltanatıdır’ diye, ‘yağma sofrası’na

‘Bir dünya saltanatıdır’ diye, ‘yağma sofrası’na

*Pazarları, okuyucu yazışmalarından derlemelere ayrılan bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-Kemal Sabuncular İstanbul’dan yazıyor: ‘Son günlerde kamuoyuna saçılan ve yürek sancısı oluşturan iddialara, kimler eliyle olduğunu bildiğimiz için itibar etmek istemiyoruz ama, ortaya yayılan pis kokular da, sadece o iddiaları yayanlardan kaynaklanmıyor. N’apmalı?’ 
-Nergis Tuğcu Konya’dan yazıyor: ‘Bir iddia yalan bile olsa, inandırıcı açıklamalar yapılmaması daha bir derin iz bırakıyor ve zihinlerdeki ‘acaba?’ burgusunu derinleştiriyor.’ 
-Ali Sınar, İzmir’den yazıyor: ‘Yolsuzluklar, hırsızlıklar dünyanın her yanında olur ve ‘minareyi çalmaya niyetlenen’ de, kılıfını önceden hazırlar.. Genelde, bu gibi yolsuzlukları yapanlar, kanuna uygunluğa da dikkat ederler.. Ve niceleri vardır ki, acaib karanlık ilişkiler içinden, yargı huzurunda ‘delil yetersizliği’nden veya ‘avukat değil, hâkim tut..’ gibi mâlum yöntemlerle, bir de tertemiz çıkar.. Daha da kötüsü, milletin vicdanındaki ölçülere göre suç sayılanların, kanûnen suç sayılmaması.. Kanun, milletin irade ve vicdanını yansıtmazsa..’ 
-Nazîfe Toprakoğlu yazıyor: ‘Yolsuzluk iddialarına karşı net tavır takınılamazsa, herkes şaibe altında kalacak ve toplumda, ‘Bunlar da yiyorlar, ama, az yiyorlar ve çok çalışıyorlar, bu kadarı da iyi..’ gibi bir iddia, sosyal bünyede bir ‘kan zehirlenmesi’ etkisi yapacaktır. 
-Yûsuf Sancak yazıyor: ‘Nice temiz kabul edilen insanların bile üzerlerine cîfe sıçratılması toplum kesimlerini üzmekten öte, bir derin şüpheciliğe sürüklüyor. Yalan iddialardan meded umanlar unutmamalı, ama, suçlanan insanların hiç mi kusuru yok? Herkes, o gibi durumlarda, kendisini, üzerine töhmet vurulanların yerine koysun.. ‘Ben olsam, öyle iddialara imkan verir miydim?’ diye.. Söylemesi kolay da, şeytan, kimin içinde bir tuzak kurmamıştır?’ 
*SEç: Yığınla mesajlardan birkaç örnek.. Kısaca şunu söyleyebiliriz: Emevîlerin yıkılması ve Abbâsîlerin iktidara geçmesinden sonra, bir çok yolsuzluk ve zulümlerin devam ettiğini gören ulemâdan bir zat, Abbasî Sultanı’na, eski güzel ideallerin hayata geçirilmediğini ve nice yanlışlıkların devam ettiğini söyleyince, Sultan’ın cevabı, bütün zaman ve mekanlar için geçerli olacak şekilde olur: ‘Bir dünya saltanatıdır, bize de ulaşmıştır.. Bırakınız biraz da biz sürelim safâsını..’ Maalesef, bu anlayış her zaman ve zemin için geçerli olabilir.. 
Bir diğer konu ise.. Kötü örneklere bakarak, herkesi hırsız yerine koymamaktır.. ‘Beraet-i zimmet asldır’, kişinin aleyhinde bir hukuken mu’teber delil yoksa, suçlanamaz.. Aksi halde, suçlanmayacak kimse kalmaz.. çünkü, her insanın içinde kötülük eğilimleri de, iyilik yapmak eğilimlerinden daha az olmayacak şekilde, potansiyel olarak, yok mudur? Amma, insanların zannlara kapılmalarına, şeytana hisse kaptırmalarına fırsat verecek şüpheli hal ve davranışlardan da kaçınılmalı değil midir? Deveye binen, çalı ardına gizlenemez.. 
En iyisi, bir takım makamlara gelen veya hizmetleri yapmak mevkıine ulaşanların (buna siyaset de dahil), yaşayış tarzlarında, toplum kesimlerinden nicelerini şaşırtacak şekilde olumsuz bir yaşayış tarzı ve lüks hayat düşkünlüğüne kapılmaması ve kezâ, en ideal olanı da, o makam veya hizmet alanlarından ayrıldıktan sonra, malvarlıklarında hiçbir artma olmaması ve hattâ, azalma meydana gelmesidir. çünkü, ‘akçe kiri’nden kurtulmak imkansız gibidir. 
Nice güvenilir simaların, ‘yağma sofraları’na daldığının görülmesi.. Asıl kahreden, budur.
Bütün bunlara rağmen, bizler, ‘Yârab, bizi olumsuz yönde değiştirecek hiçbir şeyi nasib etme..’ dua ve dikkati içinde olmalı ve Resul-i Ekrem (S)’in‚ ‘Uhud Okçuları yerlerini terketmesinler’ şeklindeki emrine rağmen, ganimet kapabilmek için yerlerini terkeden o okçuların bize ne büyük acılar yaşattıklarını asla unutmamalı; kendimizi bu zamanın Uhud Okçuları bilip, o emrin dışına çıkmamaya azâmî dikkati göstermeliyiz. 
-Nese, (Habervaktim.com’da 6 Eylûl günü) yazıyor: ‘Ne kadar uğraşsanız da, cumhûriyetten ve (o kişi..)den asla vazgeçmiyecektir, halk.. Yolsuzluklar için niye hiç yazmıyorsunuz? Dinimizi sömürüyorsunuz.? Son demlerinizi yaşıyorsunuz’
SEç: Hayalî isimle, hayalet taşlamayınız. Suç varsa, şahsîdir.. Yukardaki satırlar, sizedir de.. 
-Habervaktim.com’da (da yayınlanan yazılarıma 3 ‘te’ rumûzuyla laik/kemalist sözler yazan kişi, dün şöyle yazıyor -özetle-: ‘Cumhûriyeti yıkamayacaksınız.. M. Kemal için, nasıl, ‘bir fikir ve ideolojiye değil, konjonktüre göre hareket eden bir eylem adamı’ diyebiliyorsunuz?’ 
-SEç: Benim ‘gerçek cumhûriyet’le bir problemim yok, hattâ birçok sisteme göre tercihe de şayandır. Bilinen bir tesbite bile tahammülsüzsünüz; ululamaya devam.. Saltanat sizin..’ 
-Herodot (imzalı birisi, habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Allah beyinsizlere hidayet nasib etmez. Milletin inancına düşman olanları millet görmüyor mu, toplum salak öyle mi?’
-Yusuf Otakçı (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Askerin görevi belli, yurt savunması. 1960’a kadar, Genelkurmay, Savunma Bakanlığı'na bağlı idi. Gen.Kur. üzerine düşmeyen işlerle meşgul olacağına, orduyu karanlık ilişkilere âlet etmek isteyenlerden arındırsın..’
-Murat Kayacan (haksoz.net’te) yazıyor: ‘Ergenekon Dâvası’ndan tutuklu em. orgenerallerin, TSK tarafından resmen ziyaret edilmesi, ‘bu örgütle T. Erdoğan'dan başkası da mücadele edemez.’ kanaatiyle gelecek seçimleri etkileyecektir. (..) 3 Eylûl yazınızın ‘tek kutuplu’ dünya teorisinden kaosa..’ başlığından, ‘tek kutuplu dünya daha iyiydi..’ mânası çıkmıyor mu?’
*SEç: Hem o başlıktan o mânanın çıkmaması gerekir, hem de yazının içinden, asla.. 
-F. Zehra’ya: ‘Gürcistan/Sarp sınır kapısının ötesindeki bir müslüman laz köyünün dağ tepesine Meleni-Sarpi’ye bir manastır kurulacağına dair resimli-haberiniz için teşekkürler..’
-İ. İnce (habervaktim.com’da) 4 Eylûl günü yazıyor: ‘Tayyib bey Şemdinli gibi şimdi de, devre dışı bırakılmayı kabullenirse, büyük darbe yer..’ diyorsunuz.. (Sanık orgenerallerin cezaevinde TSK adına ziyaret edilmesiyle ilgili olarak..) Nasıl yani, anlamadım. Devre dışı kalmamak için ne yapmalı? Yargıya müdahale mi etsin Tayyib bey, kasdınız o mu?’
SEç: Yargıya Hükûmet müdahale edemiyeceği gibi, TSK da müdahale mânası taşıyan bu gibi sahiblenmelere girişememelidir. Generallikse, V.Küçük de generaldi, ama sanki onun bileti kesilmiş gibi ziyaret edilmedi! Bu, yargıyı etkileme çabasıdır. Hükûmet, emrindeki ordunun bu şekilde kullanılmasına müsaade etmemelidir.. Benim söylemek istediğim bu!
(Aynı sitede aynı gün, TSK’nın ziyaretiyle, Şevket Kazan’ın 28 Şubat günlerindeki bir ziyaretini hatırlatmam üzerine, ‘oruç etkisiyle, elmalarla armutları karıştırdığımı’ yazan ‘3 te’ye de aynı sözü söylüyorum: Şevket Bey Adalet Bakanı’ydı, yargıya o da emir veremezdi; TSK da verememeli.. Etkileme ise, herkes için sözkonusudur.. Karışıklığı yanlış yerde arıyorsunuz. ‘Oruçlu olduğum’ hüsn-ü zannında bulunup, karıştırdığım iddianıza gelince.. Oruç, müslümanın dikkat ve sorumluluk duygusunu daha da bir artırır;- artırmalıdır.) 
-Serttoprak (Habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Toplum medya eliyle öyle çılgın bir tüketime yöneltiyor ki.. Sanki insanlar 11 ay aç imiş de, Ramazan gelince doyuyormuş gibi.. 
Halbuki bu ay, bir de, maddî iştihalardan ve manevî noksanlıklardan arınma ayıdır.’

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selahaddin Çakırgil Arşivi