Su Kasidesinden Oscarwilde’a ve Küçük Prens’e
Su Kaside’si, bizim medeniyetimizin en çok okunan na’ti olarak kültür ve edebiyat tarihimizde yer alır. Hz. Muhammed’i lirik olarak en iyi anlatan metin odur çünkü. Fakir de 28 Ocak akşamı Muğla Müftülüğü’nün düzenlediği Konak Sohbeti’nde, kasidenin edebî ve dinî-tasavvufî boyutuyla ele almaya çalıştım.
Fuzulî-Oscar Wilde
Sohbetle ilgili notlarımı düzenlerken, vaktiyle Cemal (Kurnaz) ağabeyle, “İçmek ister bülbülün kanın meğer bir reng ile/Gül budağının mizâcına gire kurtare su” beyti ile İrlandalı yazar Oscar Wilde (1854-1900)’ın Bülbül ile Gül hikâyesindeki benzerliğe dikkati çektiğimiz ve Yükseköğretmen akşamlarında bu hikâyeyi okuduğumuz aklıma geldi.
Wilde, bu hikâyesinde, sevgilisine kış günü sevgilisine gül verme derdi yaşayan bir gencin başından geçenleri anlatır. Genç, sabah karların içindeki gül dalında kıpkırmızı bir gül açıldığını ama gülün dibinde bir bülbül ölüsünün olduğunu görür. Gül olma ihtimali olmayan bir mevsimde karlar içinde açan gülün sırrı sonra anlaşılır: Gencin gül için yakardığını duyan bülbül, yüreğini bir gül dikenine yaslar ve en güzel aşk şarkılarını söyleyerek kanını güle akıtır ama bütün kanını güle verdiği için sonunda ölür.
Oscar Wilde’dan 350 sene önce yaşayan Fuzûlî (1483-1556) de, yukarıdaki beytinde, bülbülün, kanını güle vererek acı bir son yaşamaması ve suyun gülün damarlarına girip bülbülü kurtarması için dua eder.
İki farklı medeniyette iki ayrı edebiyatçı, birbirinden habersiz aynı kurgulamayı yapıyor. İşte meselenin bu yönü, insanlığın ortak duygu yönüne işaret eder. Tabii, Batılılar Oscar Wilde’ı işleyip bütün dünyaya öğretmişlerdir ama biz Fuzûlî’de aynısı yapamamışızdır.
Fuzûlî- Küçük Prens
Su kasidesi’ndeki başka bir beyitte çizilen tablo, Fuzûlî’den 400 sene sonra Fransız yazar Antoine de Saint-Exupery(1900-1944)’nin Küçük Prens (Le Petit Prince/The Little Prince) adlı romanında benzer bir şekilde zikredilmektedir.
Küçük Prens’i hatırlarsınız. Çok güzel bir romandır. Herkesin çocuk romanı olarak görmesine aldırmayın; o daha çok büyükleri için yazılmıştır.
Süçük Prens, yıldızlardan yıldızlara gezen masum bir çocuktur. Her yıldızda çocukça gözlemlerde bulunarak insanlığa dersler verir. Uçağı düşen pilotla çölde karşılaştığında, bir tilkiden öğrendiği şeyleri hatırlayan Küçük Prens’le aralarında şu konuşma geçer:
Küçük Prens pilota: “Yaşadığın yerde insanlar, bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar ama asıl aradıklarını bulamıyorlar yine de.”
Pilot: “Bulamıyorlar”
Küçük Prens: “Ve aradıklarını tek bir gülde ya da birazcık suda bulabilirler”.
Pilot: Doğru.
Küçük Prens: “Ama gözler kör. Yüreğiyle bakmalı insan.”
Küçük Prens’teki beş bin gül yetiştirmenin ama istenen asıl gülü yetiştirememenin şiirsel ifadesi, Su Kasidesi’nde şöyle geçer:
“Suya versin bâğbân gülzârı, zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün teg verse bin gülzâre su”
Fuzûlî bu beytinde, “Bahçede gül yetiştiren kişi, gül bahçesini suya versin. Çünkü binlerce gül bahçesine su verse, onun (Hz. Muhammed’in) yüzüne benzer bir gül yetiştiremeyecektir. Bu yüzden gül bahçesini sulamakla boşuna uğraşmasın.” diyor. Bu arada, Müslümanlarca, gülün Hz. Muhammed sembolü olarak kabul edildiğini belirtelim.
Her iki metinde de benzersiz, tek gül idealize edilmiştir. Fuzûlî’nin Hz. Muhammed’le özdeşleştirdiği gülü, Exupery, ancak yürekle bakıldığında görülecek gülle özdeşleştirir. İkisinin ortak sembolü gül ve ortak zemini, gönüldür; akıl değil. Güzelliğin sembolü olan gül ile ilgili olarak insanda gönül/yürek merkezli duygu önemlidir; İslam peygamberi Hz. Muhammed sevgisi de gönülde oluşup zenginleşen bir duygudur.
Fuzûlî, Oscar Wide ve Antoine de Saint Exupery, belki birbirlerinden habersiz ama birbirlerine benzeyen güzelliklerde ve duygularda birleştiriyor insanları.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.