Kendine ‘Avam’ bakan toplum!
Bireyler; ortak idealler, kültürel kodlar ve amaçlar etrafında birleştikçe büyür, gelişir ve “millet” olurlar. Milletleşmenin yegâne unsuru da dildir.
Dil aynı zamanda; bölünmenin, parçalanmanın, ayrışmanın önüne geçebilecek, millete sirayet eden zehirleri dışarı atabilecek panzehirdir.
Farklı dillerin, lehçelerin yayıldığı, kullanıldığı ve bunların siyasi amaçlara dönüştürüldüğü toplumlarda kültürel parçalanmalar, bölünmüşlükler ortaya çıkar.
Millet olabilme özelliğini yitirme, ortak paydaları, kültürü kaybetme, sevinçlerde ve hüzünlerde ayrılmanın temelinde dil problemleri yatmaktadır.
Türkçe’nin kullanımına yönelik son yıllarda ortaya çıkan olumsuz gelişmeler hepimizin malumu.
Özellikle de internet çağının yaygınlaşması ve dış kaynaklı bilgi akışı genç nesli yakından etkiliyor.
Kullanılan markalardan, medyanın ışıltılı dünyasına, tüketilen yemeklerden, takip edilen “pop star”lara kadar yoğun bir yabancılaşma var.
Bu yabancılaşma giderek farklı bir boyut kazanıyor, yabancı hayranlığına dönüşüyor.
Bu hastalıklı hâl, beraberinde kendi öz değerlerine “avam” bakmaya, küçümsemeye yol açıyor.
Kendinden olanı aşağı görme, daha doğrusu kendimizi değersizleştirme huyumuz ne yazık ki ticari girişimlerimize de tesir ediyor.
Yeni açılan iş yerleri için Türkçe tabela kullanmak “basitlik” olarak görülebiliyor.
İşletme sahiplerinin telaffuz edemedikleri, anlamını bilmedikleri ve genellikle “İngilizce” olan tabelalar çarpık kentleşme gibi her yere yayılıyor.
Büyükşehirlerimizin en önemli caddeleri “sömürü ülkeleri”ni andırıyor.
Tabelalar yabancı, giyimler yabancı, insanlar yabancı…
Durum öyle bir hal almaya başladı ki, izin verilse çocuklara bile yabancı isimler verilmeye başlanacak.
* * *
Gelişmiş ülke olabilmek için, sağlam kültürel kaynaklardan beslenmek gerekir.
Örneğin Fransız Meclisi geçtiğimiz yıllarda aldığı bir kararla Fransızca dışında ticari tabela kullanımına yasak getirdi. Bu yasağa uymayanlara ciddi yaptırımlar uyguladı, dilini ve kültürünü korudu.
Türkiye’nin de artık bunun gibi önlemler, teşvikler, hatta yaptırımlar hazırlaması gerekiyor.
Doğu ve Güneydoğu illerimizde ise durum büyükşehirlerden biraz daha farklı. Terör örgütünün etkinliğini giderek artırdığı bazı illerde, yeni açılan işletmeler Kürtçe tabela kullanmak zorunda kalıyorlar. Türkçe tabela, örgüte meydan okuma gibi algılanıyor. Türkiye’deki etnik ırkçılar “ana dil” bahanesiyle yıllarca insan öldürdüler. Onlar için “sıradan” olan bu durum, vatandaşı korkutuyor.
Kürtçe tabelayı tercih etmeyenlerin ikinci seçeneği ise İngilizce oluyor.
* * *
Yarışmalar, diziler, magazin figürleri gibi konular ile oyalanan kamuoyunun çok ilgisini çekmese de, Türkçe acil bir şekilde yaygınlaştırılmak, korunmak zorunda. Bunun ilk adımı tabelaların Türkçeleştirilmesinden başlayabilir.
Alınan duyumlara göre hükümet Türkçe tabelayı teşvik için bir paket hazırlıyor. Pakete göre yabancı tabelalara herhangi bir sınırlama getirilmeyecek. Tabelanın Türkçe olması durumunda ise işletmeler daha düşük ilan ve reklam vergisi ödeyecekler.
Uzun yıllardır yapılması gereken, geç kalınmış ve bir o kadar da önemli bir adım.
“Türkçe tabelaya teşvik” konusunun biran önce Meclis gündemine alınması gerekiyor.
Bakarsınız iktidar ve muhalefet partileri ilk kez bir noktada ortak hareket ederler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.