Beton yüzlü insanların kentleri (1)
Annemizin Yüzüne Benzer Şehirlerin Mukayesesinden Çıkarılacak Dersler Üzerine Bir Deneme
Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan’ın yükseliş hikâyesini biliyor musunuz? Tabii biliyorsunuz. Benimki de laf mı? Şimdi bir sürü strateji ve siyaset profesörü ahkâm kesip nasıl yükseldiği üzerine bölgesel ve küresel tahlillerde bulunur, biliyorum. Yok, BOP eş başkanlığı; yok, “süpürmeyin, idare edin” tezleri, yok şu, yok bu…
İstanbul’daki evlerin musluklarından çıkan “tıssss” sesi diyorum ben. İSKİ sorunu yani... Susuzluk, alır götürür iktidarları… Susuzluk ve topraksızlık…
Mısır’da Firavunlar nasıl gitti? Nil nehri artık yükselip etrafındaki tarlaları sulayamaz oldu. Su çekilince kıtlık oldu. “Altınızdan su çekersek size kim su verecek” diye buyuruyor Cenab-ı Hakk; işte insanlık bunu idrak edemedi. Su çekildi, toprak verimsiz oldu; Mısır’ın buğdayları Mısır’a da, Roma’ya da yetmedi. Mısır da çöktü, Roma da çöktü.
Roma çökmemek için bu sefer Mısır’a olan askerî yönelişini kuzeye, Avrupa içlerine yaptı. İngiltere’ye kadar… Ormanlar açılıp tarla yapıldı.
Kısaca toprak ve su iktidarlar kurar, iktidarlar çökertir.
Hem nice iktidarlar!...
Suyla ve toprakla yıkılır ya da yapılır iktidarlar. Suyla gelen suyla gider.
Toprak damlı evlere geri dönmenin ilmî vasatı ne zaman insan beynini meşgul eder bilemem ama toprak ile şehrin ünsiyeti toprak ile kırın ünsiyetinden az değildir.
Toprağa bas deli gönül toprağa
Toprak anasır-ı erbaa’dan… Su da öyle… Su ve toprak yaradılışın ve insanlık tarihinin iki temel bereket kaynağıdır.
Su ve Toprak yaradılışın özüdür.
Zira topraktan geldik. Bir damla sudan ve topraktan…
Âşık Veysel Benim sadık yârim kara topraktır şiirinde her türlü nimetin topraktan olduğunu en veciz biçimde anlatmıştır.
Toprak vatandır.
Toprak eğer uğruna ölen varsa vatandır der ya şair.
Toprak kıymetlidir. En eski çağlarda da, bugün de…
Toprak tarımın ana sermayesidir.
Bugün yeryüzünde milyarlarca insan kırsal kesimde yaşamaktadır. Kırsal kesimde toprak elbette daha önemlidir.
Fakat şehirde de toprak önemlidir.
Bugün çarpık sanayileşme ve yanlış şehirleşme sonucu toprağı şehrin ortasından silip götüren zihniyet, su ve topraktan gelecek o yıkıcı tepkiyi beklesin artık.
Kim ki suyun - toprağın aşkına mâni olur o zalimlerdendir
İki apartman arasını bile betonla, asfaltla dolduran rantiye, suyun toprakla buluşmasını önlemekte, suyun yeraltındaki akiferlere süzülerek yeniden bereket halinde doğayı bütünlemesini önlemekte; suyun sel olarak şehirleri tahrip etmesinin yolunu açmaktadır. Su, toprakla buluşması önlenince şiddetini artırmakta, yer yer zaman zaman afetlere yol açmaktadır. Ama bu afet insanın bizzat tertiplediği bir şeydir ve böylece ölen insanların katili yaratıcı ya da doğa değil, yine insanın kendisidir.
Kırlarda milyonlarca insan topraksızdır. Topraksız ya da yeterli toprağa sahip değil.
Kimi de her ikisinin dışında toprak güvensizliği altında tutunmaya çalışmaktadır. Tutunmaya ve kadim mesleğini çiftçiliği sürdürmeye…
Tarımdaki nüfus fakir nüfusun çoğunluğunu temsil etmeye devam etmektedir. Yeterli toprağa sahip olamayan, ya da toprak güvenliği olmayan çiftçilerin dışında bir de tarımda çalışan nüfusun, kiracılık ve ortakçılık ile tarımsal faaliyet sürdürenlerin problemleri dikkat çekmektedir.
Düşük ücretlerle çiftliklerde çalışan kiralık nasırlı eller geleceğe dair ümitlerini tamamen yitirmiş sadece çaresizliğin izini sürmektedirler.
Topraktan kısa vadede daha çok kazanma hırsı ya da çaresizliği –bilinçsizliği de diyebiliriz- nadasa bırakma, ikileme, üçleme gibi teknikleri yeni öğrenen insanlığın kadim zamanlarından beri toprak ile tarım ilişkisinde başlıca sorunlardan birini teşkil etmeye devam ediyor.
Sürdürülebilir(sustainable) bir ziraat yerine kısa vadede ne koparabilirse ona yönelmek bugün de önemli problemlerin başında gelmektedir.
Gıda güvenliği günümüzün öne çıkmış kavramlarından.
Cıda güvenliği genellikle gıda sanayi sorunu gibi algılanıyor. Gıdaların fabrikasyon üretimi, ambalaj teknikleri, gıda katkı oranları, gıda güvenliğinin temel fasılları gibi biliniyor.
Gıda güvenliği de aslında toprak güvenliğidir. Toprak olmasa gıda da olmaz.
Yoksulluk, açlık, yetersiz beslenme, göç, savaşlar, sömürü, bütün bunların kaynağına baktığımızda toprak meselesinin her zaman dikkat çekici biçimde belirleyici olduğunu görürüz.
Yoksulluk, sömürü, savaş, açlık, yetersiz beslenme, göç olgusunun çevresel etkisi daha yıkıcı sonuçlara götürebilmektedir.
Mesela yetersiz toprak yüzünden ormanların talan edilmesi ve tarla açmalar tarımı daha olumsuz etkilemektedir. Tropikal bölgelerde, yağmur ormanlarında yaşayan insanların kerestecilerin yıkıp tahrip ettiği azalttığı ormanları bir de tarıma açmaları ve ormanın geri dönmemesi ilk yıllarda ekinlerin boy vermesini sağlayabilir, tarımsal faaliyet zavallı köylüye bir şeyler kazandırabilir. Ama uzun vadede ormanların tahribi bölgedeki toprakların da giderek verimsizleşmesine neden olur.
Kimyasallar verimi artırmak için devreye sokulur, esas bakım unsurları feda edilir, toprak küser, verimsizleşir. Bir daha da geri gelmez. Toprak elimizden, ayaklarımızın altından kayar gider de bir daha geleceğini ümit etmek bile insanın aklına gelmez. Hele hele toprağın kendisine ihanet ettiğini sanan insan daha da hırçınlaşır ve tahripkârlığı artar. Dostunu satar. Vatanını satar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.