Müstekbirlerin hedefinde Âtıf Hoca var!
Bazı “hoca”lar, kalıp kıyafet yerinde, bir kısmında sakal makal tamam, ilaveten şeyhlik... Zamanenin ziyasetine, ticaretine gırtlağına kadar batmışlar... Alavere, dalavere...
Araziye uymuşlar ki, o kadar olur.
Sen “hoca” isen, Âtıf Hoca neyin nesi?
“Âtıf Hoca” olmak zor. Sözünü dosdoğru söyleyeceksin, arkasında duracaksın. Darağacı göründüğü halde özür dilemeyeceksin; yavşaklık etmeyeceksin. Adalet talebinden başka talebin olmayacak...
Ve sen hukuku ayaklar altına alan bir kararla, savcı beş yıl talep etmişken, idama mahkûm edileceksin! Ve şehid olarak meçhul bir mezara defnedileceksin...
Hukukun temel pensiplerinin başında ne gelir: “Makabaline şâmil” olmamak! Yani bugün çıkardığın bir kanunla dünü mahkûm edemez, cezalandıramazsın!
İşte Âtıf Hoca hukuk tarihine kara bir leke olarak geçen karakuşî bir kararla böylece asıldı.
Bunun kaydu kuydu da var! Buna rağmen, Âtıf Hoca karşısında hocalık vasfı sıfıra müncer olan bazıları bas bas bağırıyorlar: “Âtıf hoca Yunanlılarla işbirliği yaptığı için asıldı!”
Bu hakikatlere aykırı iddialarla ortaya çıkanların neden yoksun olduğunu düşünebilir musunuz?
Birçok şeyden, fakat en önce “vicdan”dan!
Vicdan da neyin nesi? Kilosu kaça? Kaçı kaç tencere-tava eder?
Bir insanın vicdanı yoksa neyi olabilir?
Bana göre insanlık cihetinden sıfırdır, değil ki “hoca” vasfını taşımayı hak etsin.
İşte o sakızlaştırılmış yalanı çürüten belgelerden biri Derin Tarih’de yayınlandı.
İskilipli Atıf Hoca’nın, Yunan uçaklarından atılan bildirinin Teâli-i İslâm Cemiyeti’yle ilgisi olmadığına dair tekzibi. ‘Vakit’ gazetesinin 25 Ekim 1920 nüshasında yayımlanmış:
“Teâlî-i İslâm Cemiyeti’nden: “Vakit gazetesinin 1032 numaralı nüshasında ‘Teâlî-i İslâm Cemiyeti’nin beyannâmeleri’ unvanlı bir fıkra gördük. Cemiyetimizin te’sisinden beri vukû bulan neşriyâtının mühr-i resmî ile tahtîmi, müttehaz usûl cümlesinden olmağla mühr-i resmî ile mahtûm olmayan neşriyâtın Teâlî-i İslâm Cemiyeti’ne ta’alluku bulunmadığı ve Cemiyet’in İstanbul gazetelerinde münteşir beyannâmelerinden maâdâ risâle şeklinde ve suver-i sâirede hiçbir beyannâme neşr etmemiş olduğu beyân olunur.”
Anlamayanlara bugünkü Türkçesi: “Vakit gazetesinin 1032 sayılı sayısında ‘Teâlî-i İslâm Cemiyeti’nin bildirileri’ başlıklı bir yazı gördük. Cemiyetin kuruluşundan beri yapılan yayınların resmî mühürle mühürlenmesi kararlaştırılmış usulden olduğu için resmî mühürle mühürlenmiş olmayan yayınların Teâlî-i İslâm Cemiyeti’yle ilgisi bulunmadığı ve Cemiyet’in İstanbul gazetelerinde yayımlanmış bildirilerinden başka risale şeklinde ve diğer şekillerde hiçbir bildiri yayınlamamış olduğu beyan olunur.”
Ey utanmadan iftira eden, suç isnad eden, zan altında bulundurmak isteyen vicdansızlar. Eğer okuyacak yüzünüz varsa bir daha okuyun!
Ama siz utanmazsınız ki….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.