Son yıllarda AK Parti hükümetleri tarafından enerji alanında, maden alanında önemli atılımlar yapılmıştır. Ülkemiz yavaş yavaş bağımlılıktan kurtulmaya başlamıştır. Ülkemizde birçok madende uzun yıllar kendine yetecek ciddi rezervler olduğunu biliyoruz. Enerji ülke geleceği ve insan hayatı için vazgeçilmez bir parçadır. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı uzun yıllardır yanlış politikalar nedeni ile süregelmiştir. 

Son yıllarda uygulanan enerji politikaları sayesinde bağımlılığın azalması noktasında önemli oranda ilerleme kaydedildiğini söylemek mümkün. Özellikle Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız’ın bu konuda katkıları çok büyük. Türkiye’nin Asya ve Avrupa’nın tam ortasında enerji koridoru üzerinde olması birilerini rahatsız etmiştir. Bazıları ülkemizin hem enerji üretimi bakımından hem de geçiş güzergahı bakımından merkez ülke olmasını istememiştir. O nedenle milli enerji politikamızın mimarı enerji bakanını hedef almışlardır.

Özellikle 17-25 Aralık darbe sürecinin asıl hedeflerinden birisi de Türkiye’nin bir enerji üssü olmasını engellemekti. Bu bağlamda Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız’ı dinlemişler. ABD ve İsrail adına taşeronluk yapmışlardır. Milli bir kalkınma ve enerji politikası üretmeye çalışan Bakan Yıldız hedef haline getirilmiştir. Bakanlığı döneminde adı en ufak bir yolsuzluğa ve usulsüzlüğe karışmayan Bakan Yıldız, çeşitli entrikalarla dinlenmiştir. Neden? Çünkü Bakan Yıldız enerjide bağımlılığın azaltılmasına çaba sarf etmektedir

Bu bağımlılığın azaltılması hepimizin bildiği gibi kendi öz kaynaklarımızın devreye sokulması ve akılcı politikalar sayesinde olmaktadır. Özellikle yatırımcıların hiç vakit kaybetmeden öz kaynaklarımıza yatırım yapmaları gerekmektedir.

Ülkemizin hâlihazırda toplam enerji talebinin yaklaşık % 26’sı yerli kaynaklardan karşılanmaktayken, kalan bölümü çeşitlilik arz eden ithal kaynaklardan karşılanmaktadır. Bakan yıldız ithal enerji kaynaklarını da yerli bir hale getirmeye çaba sarf etmektedir.

Türkiye, son yıllarda enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, yerel kaynakların kullanımının azami seviyeye yükseltilmesi ve iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerinden yola çıkarak, ulusal enerji arz portföyünde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yükseltme ve enerji paketine nükleer enerjiyi de ekleme yolunda çalışmalarını sürdürmektedir.

Türkiye, jeotermal potansiyeli ile dünyada 7. Avrupa’da ise 1. sırada yer almaktadır. Buna ilaveten, hidroelektrik kaynakları, rüzgâr ve güneş enerjisinin geliştirilmesine de öncelik verilmektedir. 2023 yılına kadar Türkiye’nin toplam enerji talebinin % 30’unun yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanması öngörülüyor.

Türkiye, ulusal enerji bileşenine nükleer enerjinin de eklenmesi için hazırlıklarını sürdürmektedir. Bu çerçevede, 2030 yılına kadar Türkiye’nin nükleer enerjide 10 bin MW’lık kurulu güce ulaşması bekleniyor.

Akkuyu’da bir nükleer güç santrali tesisine yönelik bir Hükümetlerarası Anlaşma 12 Mayıs 2010 tarihinde imzalanmıştı. İkinci nükleer santralin Sinop’ta inşaası planlanmakta olup, ülkemizde üçüncü bir nükleer santralin de kurulması öngörülüyor.

Türkiye aynı zamanda Rusya, Norveç ve Cezayir’den sonra doğalgazda Avrupa’nın dördüncü ana arteri olma yolunda önemli adımlar atmıştır.

Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP), Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı, Irak - Türkiye (Kerkük-Ceyhan/Yumurtalık) Ham Petrol Boru Hattı, gibi devasa projeler sayesinde ülkemizde enerji alanında çok ciddi mesafeler kat edildiğini söylemek mümkündür.

İşte bu yapılan çalışmaları dikkate aldığınız zaman neden Bakan Yıldız’ın hedef haline geldiğini anlarsınız. Bakan tek cümle ile Milli Enerji Politikası demiştir. O nedenle hedef olmuştur.