Leylâ ile Mecnûn’u bilmeyen aşkı ne bilir?
Mecnûn, bir gün, Leylâ'nın halka çorba dağıttığını görür. Hemen sıraya girer. Maksadı Leylâ'yı görmektir. Leylâ’nın maksadı da onu görmektir. Mecnûn, sırası gelince çorba kâsesini uzatır. Leylâ, elindeki kepçe ile Mecnûn'un kafasına vurur ve şöyle der: “Benden beni istemek varken nasıl başka birşey istersin?”
Sevgiliden, sevgisini değil, ölçüye gelen, tartıya sığan meta isteyen sevgiliye yazıklar olsun. Sevgisini somutlaştırdıkça, paraya dökdükçe büyüttüğünü zanneden sevgiliye de yazıklar olsun. Sevgiden başka bir talebi olmayan sevgiliyi takdir edemeyen sevgiliye, en çok yazıklar olsun. Sevdikçe sevildikçe mutlu olan âşıklara selâm olsun.
Mecnûn’un Leylâ’ya olan aşkını duyanlar, Leylâ’yı çok merak ederler. Nihâyet, Leylâ'yı görünce hayâl kırıklığına uğrarlar . Mecnûn’a:
"Bu kara kız için mi deli dîvâne oldun? Bu kız içim ni çöllere düştün?" diye sorarlar. Mecnûn, şöyle cevap verir:
"Siz onu, bir de benim gözümle görün."
Âşıklara, kendi zâviyesinden bakıp fitne çıkaranlara yazıklar olsun. Her fitneye göğüs gerip aşkına laf söyletmeyenlere selâm olsun.
Mecnûn bir gün, Leylâ'nın mahallesindeki köpeği görür ve gözlerini öper. Böyle pis bir hayvanın gözlerini öpmesini kınayanlara, "O gözler, Leyla'yı gördü." der.
Sevgiliden iz taşıyan her şeyi gören; görünce onu görmüş gibi olan âşığa selâm olsun.
Leylâ, Mecnûn'a gücenir. "Ben aşkımı herkesten gizledim. Sense dağlara taşlara içini döktün. Adımı heryerde söyledin. Sen rahatladın, ben gizli yandım. Üstelik beni dillere düşürüp rezil ettin." der.
Aşkını ortalarda îlân eden, teşhir eden, ellerle paylaşıp tüketen sevgililere yazıklar olsun. Sevgiliyi esen yelden sakınan, sesini duyan olur, göz koyan olur diye kıskanan, aşkın mahremiyetini muhâfaza eden sevgililere selâm olsun.
Leylâ ile Mecnûn gibi sevenlere; sevgiliye bir günü değil ömrünü verenlere selâm olsun.
BİR HİKÂYE
“Andelib-i zârı berg-i gülle tekfîn ettiler
Bir gülistan beytini, üstüne telkîn ettiler"
Gül sevgisiyle inleyen bülbülün, bir gül yaprağına sarılarak tekfin edildiğini ve telkin niyetine de üzerinde bir gül beyitinin okunduğunu söyleyen bu beyitin yaşanmış hikâyesini sizinle paylaşmak istiyorum. Beyit eski. Keçecizâde İzzet Molla’ya âit. Hikâye ise yeni.
Hâfızam iyidir ama, hikâyenin kahramanının adını unuttum. Belki de adının bilinmesini istemediğinden. Sevdiği kıza kavuşamayan bir adam, onun için bir şiir yazar. Ölmeden önce, yakın arkadaşına şöyle vasiyet eder:
“Toprağa verildiğim zaman, herkes çekilip gidince gel bunu başımda oku.” Arkadaşı, dediğini yapar. Herkes çekilip gidince mezarının başında şiiri okur.
Aşkolsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.