Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

TC’nin Parlamenter Sisteminin Savaş Temelleri Üzerindeki İnşasının Dayan

TC’nin Parlamenter Sisteminin Savaş Temelleri Üzerindeki İnşasının Dayan

Birinci Meclis’in ruhunda Hüseyin Avni Bey söylemi, Âkif’le birlikte yad edilmeli bence…

Kıbrıs’taydım.

Kıbrıs’ta Yakındoğu Üniversitesi’nde Mehmet Âkif’i anlattım. Taze taze Âkif’le ilgili en şümullu ve hiçbir yerde yayınlanmamış belgeleriyle birlikte hazırladığım kitabımı bitirmenin tatlı yorgunluğunu yaşarken…

Lefkoşa’daki orta öğretim okullarında okuyan öğrenciler arasında düzenlenen yarışmada en güzel şekilde İstiklal Marşımızı okuyan öğrencilere ödülleri dağıtılırken bendeniz de Akif ile ilgili konuşma yaptım. Mehmet Akif Derneği ile KKTC Esnaf ve Sanatkârlar Derneği birlikte düzenledi etkinliği. Akif’in torunu Selma Hanım da güzel bir konuşma yaparak dedesini kendi zaviyesinden değerlendirdi.

Başbakan yardımcısı Sayın Bülent Arınç da hem bir protokol konuşması yaptı, hem de ödülleri sahiplerine verdi.

Bu vesileyle Mehmet Akif Derneği başkanı Mehmet Akif Işık ve yardımcısı Fatih Bayhan ile KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu’nu ziyaret etme fırsatı da bulduk. Hasta halimle ve bir o kadar başka bir meşguliyetin içindeyken söz verdiğim için gittim Kıbrıs’a ama değdi. 1996 yılında Türkiye Yazarlar Birliği başkanıyken düzenlediğimiz 4. Türkçe’nin Uluslar arası Şiir şöleni vesilesiyle gitmiştik ve rahmetli Denktaş’a da bir şiir ithaf etmiştim. Cumhurbaşkanlığı binası aynı bina yine.. Eroğlu da katılmıştı toplantılarımızdan birine başbakandı. Fotoğraflardan hatırlıyoruz saçları siyahtı o zaman, şimdi beyazlanmış… 

Eroğlu seçim telaşındaydı.

Öyle ya yakında KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri var.

Dönelim Mehmet Akif’i anma vesilesiyle yapılan konuşmalara. Sayın Arınç lütfetti bizi de dinledi. Son konuşmayı yaptı ve ardından ödülleri sahiplerine verdi.

Konuşmasında parlamenter yapının ne kadar sağlam temelleri olduğunu anlattı.

Bugünlerde hani başkanlık söylemleri önü arkası hesap edilmeden yapılıyor ya, işte o bakımdan önemli buldum ben şahsen Sayın Arınç’ın konuşmasını…

Türkiye bir savaşa girmiştir o büyük Birinci Dünya Harbinden sonra… Balkan bozgunu ardından Birinci Dünya harbi, Çanakkale müdafaası ve kaçınılmaz Kurtuluş Harbi…

Düşman Polatlı’ya dayanmıştır ve başkenti Kayseri’ye, belki Sivas’a çekme planları yapılmıştır. Hatta kimi aileler taşınmıştır bile. Başta milletvekillerinin eşleri güvenlik için başka şehirlere ulaştırılırlar. 

Düşman Polatlı’ya dayanmıştır.

Sayın Arınç, burada Diyarbakır mebusunun dirayetli çıkışından örnek verdi. Ben de konuşmamda İstiklal Marşımızı doğuran sebepleri irdeledim ve daha çok da seçme kabiliyetini yani tefrîk etme hazinemiz ile terkîb etme kabiliyetimizi yani ki; bin yıllık mayamızın izlerini sürmeye çalıştım. Âkif olmak önemli elbet ama onun kadar önemli bir şey daha var; o da Hamdullah Suphi olabilmek. Hamdullah Suphi olduğu içindir ki İstiklal Marşımızı ancak Âkif’in yazabileceğine dair kanaatini diğer vekillerle paylaşmıştır. O olmasa belki de Akif marşı yazmayacak ve İstiklal Marşımız belki de finale kalan altı marştan biri olacaktı. Belki de Kazım Karabekir’in şiiri…

Şükür ki Akif, o marşı yazdı. Bunda tefrik etme kabiliyeti olan Humdullah Suphi’nin meclis başkanı olarak seçiciliğinin çok önemli bir rolü var. Güzide ile pespayeyi ayırma hasleti yitip giderse, emanet ehline verilmezse kıyametin kopmasını bekle…

Seçim yaklaşıyor. Liderler kendilerine yalakalık edenleri sıraya sokma peşinde olacaklar ister istemez. Belki de farkına bile varamayacaklar yalakaların niyetlerinin…

Yağlar öyle oluk oluk akacak ki içinde boğulacaklar…

Şeyi hatırladım… Üç dört aylık mapusluk macerasını… Nasıl da insanlar “nasıl olsa başbakan olacak” diye bir insanı ziyaret edip duruyorlardı. O insandaki o saf ahte vefa duygusu bütün ziyaretçilere ulufe dağıtmasına sebep oldu. Bilemedi ki, hepsinin bir hesabı vardır.

Gerçekten gelenleri kötü gün dostları sandı…

Oysa onlar yatırım yapıyorlardı. Bildik yatırım…

Güzide ile pespayeyi seçememek çok acı…

Hamdullah Suphi olmak işte en az Âkif olmak kadar önemli… Toplum Âkif’lerini seçemezse yani Hamdullah Suphiler içinden çıkaramazsa Âkif olmanın ne anlamı var? Kim anlar, kim dinler?

Savaşı yapan meclis yani parlamento çok önemliydi. Atatürk’e yetki veren ve savaşı yöneten meclis: “Başkenti niye Polatlı’ya taşımıyoruz?” diyen Hüseyin Avni’lerin meclisiydi.

Bugün belki de meclis kelimesi ile parlamento kelimesinin pek farklı tedaileri, ya da ayrı sanımız yüzünden parlamenter sistemin çökmesi gerektiğini olur olmaz iddia edenler meclis lafını kutsuyorlar… 

Türkiye Cumhuriyeti, kurulurken parlamenter sistemini, o kadar Birinci Meclis’in ruhuyla inşa etmiştir ki, bu köklü yapının bozulması öyle kolay değildir. Hele hele başkanlık sisteminin diğer umdelerini, kurumlarını, mevzuatını ve felsefesini kâmil anlamıyla tesis etmeden salt lakırdısını yapmak demokrasimize zarar verir kanaatindeyim.

Sayın Arınç’ın da bu fikirde olduğunu görmek beni memnun etti.

Meclisi ‘gençleştirmek’ iyi, fakat güzide ile pespayeyi kim ayıracak?

Kitapçı

Kubilay Öz’ün Kurgan’ın Sırrı: Kızılelma adlı romanı yayınlandı. İlesam Roman yarışması birincisi eser 516 sayfa. Akçağ yayınlarının bastığı kitabın ilk okuyucusuyum. Zira henüz basılmamışken yazarı ilk bana okutmuştu. Türk hakanının gördüğü düş üzerine yaşanan gizemli olaylar ve iki bin beş yüz yıl evvelinin Kazak diyarında bulunan kurgandan çıkan altın elbiseli adamın izinin sürülmesi… Vatikan tezgâhına kadar götürüyor size romanın kurgusu sizi… Ve Kızılelma’ya adanmış Sungur timinin nefes kesen maceraları… 

Dağarcık:

Yahya Düzenli’yi okuyor musunuz? Müthiş şehir yazıları yazıyor. Şehrimizin nasıl dejenere edildiğini vuzuhla anlatıyor. Turgut Cansever’den de idrakimizi genişleten açıklamalara yer veriyor. Onu Başbakanlık’ta gördüğümde nihayet bir iş ehline de veriliyormuş dedim, kendi kendime. Yahya Büyükdoğucu ve akıncı kuşağın nadide bir çiçeği idi. Benim de o zamanlardan beri dostum. Başbakanlıktan niçin ayrıldığını kendisine sormadım. Ama biliyorum ki, bir hazineyi kaybettiler… Artık Etyen’le idare etsinler…

Bakın ne yazıyor Düzenli: “Birlik içindeki çeşitlilik ve değişik mimari formlar tevhid ve onu tesis eden genetik temel anlaşılmak suretiyle kavranabilir. (Turgut) Cansever’in bahsettiği genetik temeli fark etmek, anlamak ve kavramak için yeni bir şehir ve mimari idrak, zihniyet dönüşümü gerekli.”

Yalan mı Sayın Cumhurbaşkanım?

Rubai

Sevda

Öyle bir sevdâya gark oldu gönlüm

Garba meftun idi şark oldu gönlüm

Bir tuhaf geçitten geçti de bir gün  

Her geçene artık park oldu gönlüm

Günün Tweet'i

Nevzat Pakdil dostumuz vekillere trafik torpili olmayacağını ifade etti. Yetmez ama evet! Neden mi? VİP salonları da kaldırılsın.O zaman göreceksiniz Kürt sorunu nasıl bitiyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi