Bugün 21 şubat...Bu demektir ki daha bir hafta var 28 şubata... 

Bu kış soğuğunda hafızamızın donmasına şaşmamalı. “28 şubat” denilince aklımıza bir hafta sonrası geliyorsa, zihnimizde ağır hasar var demektir!

Önce Meral hanım...Hani şu Bir Çevik general tarafından rezilce tehdit edilen bakan... Sonra döneminde de neye nasıl baktığı bir türlü anlaşılmayan bir Şevketli “bakan” ve dahi hatta 28 şubatçıların tanklarına gövdesini siper eden Tank Nasan...

28 Şubat davasında müşteki olmadıklarını beyan buyurmuşlar!

Anlayacağınız “28 şubat hiç olmadı” demek bu...

Yoksa biz yanılıyor muyuz? Derin bir kuşkuya kapılmamak elde değil. 28 Şubat hiç yaşanmadı mı? 

Necmeddin Hoca MGK’da tehdit edilmedi mi? 

Başörtülüler her türlü tacize maruz bırakılmadı mı? 

Sanat okulları ve imam hatiplerin orta kısımları kapatılmadı mı? Kur’an kurslarının kapısına kilit vurulmadı mı? 

Milletin seçilmiş iktidarı darbe tehdidiyle düşürülmedi mi? Refah Partisi düzmece ve imalat gerekçelerle kapıtılmadı mı? 

Ordudan binlerce yetişmiş subay tard edilmedi mi? 

Haydi bunlar umumi şeyler. Belki de yanılıyoruzdur. 

Kendimizden örnek verelim: 312 General bizi toptan dava etmedi mi? 

Yok yok... Bütün bunları hayali geniş bir romancı uydurdu. Hani meşhur İngiliz Yazarı George Orwell 1984’ü yazmıştı ya...Elli yıl öncesinden 1984’ü yazmıştı. Buna “bilim kurgu” mu diyorlar, “hayal ilmi” mi? Her ne hal ise, o mevcut Sovyet sistemine bakarak “büyük ağabey”in herşeyi kontrol ettiği bir dünya yönetimini yazmıştı. Totalitarizmin son haddi...

28 Şubat da Cumhuriyet totalitarizminin hortlatılmasının romanı olmasın?

“Hayatımız roman” elbette. 28 Şubat da mahir bir romancının muhayyilemize musallat ettiği sanal bir darbe!

Olamaz mı? Olmaz deme olmaz olmaz! Bir sürü sanal kahraman üretildi o sıralar. Bir kısmı üniformalı (asker veya hâkim), bir kısmı medyatör ve bir kısmı da ağır kapitalist...

Asker-Hakim-Basın-Büyük sermaye el ele, darbeci cephede! 

Hakim askerden brifing aldı...Gazete patronları ulufe...Büyük patronlar hazineden pay...

Üç maymunlar yerine üç memnunlar! Yaşasın Cumhuriyet! Atatürk en büyük! Bu memnuniyet üzerine diğerlerinin ve bilhassa halkın memnuniyetsizliğinin ne önemi var? 

Mağdurlar, mazlumlar müstekbirlerin zulümlerini görmezden geliyorsa, tekrarını beklemek lâzım.

Şevket’lü nazır hazretleri mahkemede “şikayetçi değilim” beyanın üzerinden 24 saat geçince ayıkmış. Avukatına göre, müvekkilinin hafızasında gel gitler varmış. O yüzden aklı başına gelince şikayetçi olması gerektiğini fehmetmiş! 

Peki ne olmuş? 

Mahkeme müşteki olmadığı beyanından sonra bu beyanın hükmü olmadığı kanaatini bildirmiş!

Necmeddin Hoca, seni rahmetle anıyoruz! Fakat siyaset hayatımıza musallat etiğiniz bu tiplerle başımız hiç hoş değil!