İmamoğlu’ndan Çakıroğlu’na Ülkücüler
1948 yılında Zile’de doğdu. 23 Kasım 1970’de, Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu'nda eğitim görürken sol görüşlü öğrenciler tarafından işkence ile şehit edildi.
Önkuzu hey Önkuzu
Önde gider Önkuzu
Anası Dursun demiş
Durmaz gider Önkuzu
Bu şiiri, rahmetli Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun gürül gürül çağlayan sesinden ruberu dinlemiştim.
Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun suçu faşist(!) olmaktı. Vatanının, bayrağını, milletini çok sevmekti. Önce dövüldü. Sonra, bisiklet pompası ile hava verilerek ciğerleri patlatıldı. Yetmedi; 3. kattan atıldı.
Süleyman Özmen, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisiydi. Yüksek Öğretmen Okulu’nda komünist militanlar tarafından sıkıştırılarak üç gün mahsur bırakılan ülkücü arkadaşlarına ekmek götürmek istedi. Çıkan çatışmada, bir kurşun yedi. 22 yıllık ömrü, 21 Mart 1970’de, bir hastane odasında bitti. Beş gün süren yaşam mücâdelesini kaybedip şehit oldu. Niyâzi Y. Gençosmanoğlu, onun arkasından da ağıt yaktı.
Öz menem, öz menem
Onlar kabuk, öz menem
Sen yelde savrulan kül
Yüreklerde köz menem!.
Ülkü uğruna şehid
Men Süleyman Özmen' em!
Bursa'nın İnegöl ilçesinde oturan Bulgaristan göçmeni bir âilenin çocuğu olan Yusuf İmamoğlu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü son sınıf öğrencisiydi. O dönemde İstanbul'daki Yüksek Öğretmen Okulu öğrencileri de derslerini İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi’nden alıyorlar; fakat, sol gruplar yüzünden okula giremiyorlardı. Yusuf İmamoğlu, 8 Haziran 1970 günü, içeri sokulmadıkları için fakülte girişinde bekleyen Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilerinin karnelerini alarak hocalara imzâlatmaya götürdü. Belgeleri, imzâlattıktan sonra, kurşunlanıp şehit oldu. Hemen ölmemesine rağmen, cinâyeti işleyenler, hiç kimseyi yanına yaklaştırılmadılar. Çağrılan ambulansı fakülte bahçesine sokmadılar. Herhangi bir müdâhale ile karşılaşmadan marşlar eşliğinde fakülteden ayrıldılar.
Fırat Yılmaz Çakıroğlu, Ege Üniversitesi Târih bölümü 4. sınıf öğrencisiydi. Fidan gibi bir delikanlıydı. 18 Şubat Çarşamba günü formasyon aldığı bölümüne imzâ atmak için geldiğinde PKK’lı grubun saldırısına uğradı. 20 Şubat Cuma günü ise bir grup arkadaşıyla bölümüne girmek isteyence, PKK’lı grubun bıçaklı saldırısına uğradı. Çıkan kavgada bacağından yaralanan Fırat, şehit oldu. Yaklaşık yarım saat, herhangi bir müdâhalede bulunulmadı.
Çinlilerin, “İlginç zamanlarda yaşayasın.” diye bir bedduâsı varmış. Evet, çok ilginç zamanlarda yaşıyoruz. Önkuzu, Özmen ve İmamoğlu’nu şehid edenler, şimdi vatansever oldular. Şehitlerin yol arkadaşlarından bir kısmı ise vatanseverlerle aynı dilden konuşuyorlar. Ulusalcılık diye ne idüğü belirsiz bir yolun yolcusu oldular. Mâdem böyle olacaktı da vaktiyle niye kavga ettiniz? Bu gençler niye kara toprağa girdi?
Fırat için meclis kürsüsünde gözyaşı dökenler, beni hiç etkilemedi. Hattâ canımı sıktı. Bugün, İmamoğlu’nun kâtilleri ile aynı çizgiye gelebildiklerine göre, yarın bir gün Fırat’ın kâtilleri ile de aynı çizgiye gelmeleri kuvvetle muhtemel. Şâirin dediği gibi “kabuk ve öz” meselesi.
Fırat, bana, İmamoğlu’nu hatırlattı. Hepsine Allah rahmet eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.