İlk taşı hiç günahı olmayan atsın
Şu yüzsüzlüğe bakar mısınız: Süleyman Şah’ın kabrini nakletmekle, savaşmadan toprak kaybetmişiz!...
Bu lafı söyleyecek insan, önce kendi mazisine bakacak arkadaş! Bakacak ve şayet evi camdansa, kimsenin evini taşlamayacak.
İnternete girin ve Lozan öncesi ile Lozan sonrası haritayı bir mukayese edin. Lozan kazığını bu millete atanlar, aradaki toprak farkının hesabını asla veremediler ve hâlâ veremiyorlar da. Karınlarından konuşmalarının sebebi bu. Lozan ezikliği var hâlâ üzerlerinde. Güyâ şimdi bağırıp çağırarak yavuz hırsız ev sahibini bastırır havalarında, yelkenlerine rüzgâr doldurmaya kalkıyorlar.
Sen Lozan’da cânım vatan parçalarını çarçur et; “Dış Türkler” diyeni 1944’ten beri “Turancı” diye suçla (Suçların en güzeli); ondan sonra da şimdi ciyakla!...
Yok öyle yağma!...
Kabir nakli konusunda herkes konuşsa bile, sen susacaksın!... 80 yıl bu milleti nasıl susturduysan, öyle susacaksın!... Şimdi susma sırası sende. İktidarı ben eleştiririm ama senin eleştirme hakkın yok. Çünkü sen günahsız değilsin!...
Yok öyle yağma!...
Vaktiyle Musul-Kerkük meselesini halletme; horoz seslerinin duyulduğu Ege adalarının (Midilli, İstanköy, Rodos ve diğer adalar) Yunanistan’a verilmesine göz yum; şimdi “Süleyman Şah!” de; “Caber Kalesi” de!...
Yok öyle yağma!...
Biz vaktiyle
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkand’da bekler beni
Kimi Câber’de…
Câber yok, Tiyanşan yok, Aral yok!
Ben nasıl varım?”
diyen Arif Nihat’ı okurduk; sizlerde bizleri suçların en güzeli olan Turancılılkla suçlardınız; şimdi bizden fazla Turancı oldunuz!...
Yok, yok, yok öyle yağma!...
1944’te Türkiye’ye sığınan 146 Azerbaycan Türk’ünü Ruslara teslim et ve zavallılar Boraltan köprüsünde katledilsinler; sen de seyret; şimdi de “kaybedilmiş toprak” de. Yok öyle yağma!...
Bir çift laf da iktidara...
Kabir nakli yanlıştır. Türkiye, daha dünkü eyaletinden, gece gizlenmesiyle cenaze kaçırmaz. Yapacağını diplomatik bir güçle ve göstere göstere yapardı veya Suriye’deki bu hengâmede oraya kadar bir koridor oluşturmanın yolunu arardı.
Tabii böyle bir şeyi bu iktidardan da bekleme doğru değil. 90 yıldır bu ülkede sınırların ötesi yok sayıldı. İnanıyorum ki, Süleyman Şah’ın oradaki mezarını ilk defa bu olayla duyan milyonlar var bu ülkede.
Beyinleri partizan cumhuriyetin kuru övünç cümleleriyle uyuşturulmuş büyük bir kitle var hâlâ. Böyle bir kitleden ve böyle bir kitleye dayanan iktidardan büyük adımlar beklemek zor. Kaht-ı ricalin olduğu bir ülkede, en az kaht-ı rical kadar “kahr-ı rical” de varsa, o ülkedeki siyasilerin işi çok zordur.
İktidar, bu yanlış işi, iç politika malzemesi yaparak ülkeyi istikrarsızlığa götürmeye çalışan iç ve dış güçlerin elinden bir koz almıştır. Yanlış bir işin böyle doğru bir sonucu olabilirmiş demek ki. Ayrıca, mezarın yeni yerine dikkat edin. Rojava’da bir Türk bölgesi. Yani PKK’nın üzerine oynadığı coğrafyada kimsenin gıkını çıkaramadığı bir Türk bölgesi!...
Fakat bu çekilme, uzun vadede, imparatorluk bakayası olan bir devlete yakışmamıştır Biz, tarihte olduğu gibi, diplomasi ve hakkın gücünü göstere göstere sergilemeyi öğrenmeliyiz. Buna, sadece bizim değil, bütün dünyanın ihtiyacı var. Çapulcu ülke olmak bize değil ABD ve İsrail gibi yeni yetme ülkelere yakışır.
Görüldüğü kadarıyla iktidar, bu krizi yeteri kadar kontrol edemiyor. İktidar bu olaydan sonra, “tam saha pres” yapmazsa, olayın sandığa yansıması kötü olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.