Kobani turları
Günlük bir gazetede yazınca eski günlerim geldi aklıma.
Günlük bir gazetede yazınca eski günlerim geldi aklıma.
1982 yılı…
Hapisten yeni çıkmışız. 12 Eylül zindanlarından, Mamak’tan. Bir gazete çıkarmaya başladık hemen. Millet… Hayatın İçinden başlığı altında tam sayfa yapıyorum. Resim ve resim altı çerçevem var. Çok özel röportajlarım var. Karikatür bile çiziyorum. Küçük notlar, uzun değerlendirmeler, aktüel olana cevaplar kendimizce…
“Ahmet Hakan gibi yapsana, zor okunuyor yazıların” derken bizim hanım; ‘doğru ya hadi ben de öyle yapayım, küçük küçük notlarla kolay okunayım’ isterken, bir de baktım ki bunu otuz küsur yıl önce yapmışız.
Ahmet Hakan demişken Hürriyet’in Seyahat ekinin elimde olduğunu fark ettim. Asıl gazeteden daha çok sayfası vardı. Bu kış günü ne seyahati demeyin. Meğerse ne çok gezilecek yer varmış. Seyahat şirketlerinin reklam gelirleri için yapıldığı belli elbette, ama bu arada kulağım televizyonda bizim değerli hemşehrimiz İsmet beyi dinliyorum. Bilseydim bu kadar celalli olabiliyor, onu zamanında Sivas
Ülkü Ocaklarına bile çağırırdım. Niye celallendiğini anlamadım. Zaten meclisi de pek seyretmem. Fakat şu gerçeği savunma bakanının ağzından kulaklarım duydu: Bundan sonra turist olarak Süleyman Şah Türbesi’ni ziyaret edebilecekmişiz.
İsmet bey bir dahaki hükümette Turizm Bakanı olmaya azmetmiş olmalıydı. Zaten Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı görevini ifa etmiş değil miydi?
Sonra başkaca haberler. Bu arada da telefonumdan Kandil’in şefinin, Karadayı mı kabadayı mı Karayılan mı nedir, onun mesajı. Türk ordusuna izin verdiklerini hatırlatıyor ve Süleymanşah ile aklı sıra dalga geçiyor. Ne kederli bir yazgısı varmış oradan oraya taşınmış.
Bir başka televizyon ekranları seyircisi de boş durmamış Yörük olduğu için gezmeyi zaten severmiş diye yapıştırmış.
Tanklarımız geçerken terör örgütü saldırmamış. Bu iyi bir haber olarak veriliyor. Bundan belki de yeni Türkiye stratejistlerimiz mühim çıkarsamalarda bulunarak yeni çözüm önerileri hazırlayabilirler. Türkiye’nin Irak’ta de-facto bir Kürt Devleti senaryosunda İngiliz Yahudi medeniyetinin siyaset çarklarına aldandığını ve Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik milli politikasından vazgeçtiğini bilmeyenimiz kalmamıştır. Ama Suriye’de de benzerinin, üstelik biz, terörist transferi ile Türkiye içindeki PKK’lıların Suriye’de muhalefet cephesinde bize yardımcı olacağına dair aldanmışlığımızla buna gedik açarak, bir de-facto Batı Kürdistan kantonunun kurulmasına izin veremezdik. Fakat ne yazık ki o da oluyor ve Irak ile Suriye Kürdistan’ı teessüs ediyordu. Türkiye bu noktada telaşla başka müttefikler ve yerel argümanlar peşine düştü.
Nitekim Musul Konsolosluğunun boşaltılması ve ardından Süleymanşah türbesi hakkında IŞİD’in kontrolsüz güçleri hezeyanı bu konuda kuşkuları artırıyor.
Öyle ya resmi ağızlardan Süleymanşah türbesinin taşınma gerekçesi olarak; IŞİD’in kontrolsüz güçlerinin yanlış bir eylem ortaya koymasından korkulduğu için türbe yerle bir edildi açıklaması yapılmadı mı?
Malum Taraf gazetesi bir zamanlar hükümetle kuzu sarması bir gazete idi. Liberallerle ittifak, sonradan görme bazı Müslüman kardeşlerimizi heyecanlandırıyor, kendilerini adam yerine koyanlara derin bir hayranlıkla her türlü sırlarını paylaşma zevki tattırıyordu. Cemaat, liberal ve bazı Müslümanların fark edemediği İllimünati tezgâhı, huzur içinde mutmain nesiller yetişmesine fırsat vermişti. Fakat artık derin devletin kucağına oturmuş yeni Türkiye modeli bütün bu tezgâhların boşa çıkarılması için bir yeni heyecana zemin hazırlamıştı. Milli bir dış politika…
Yenimahalle’nin çizdiği bu yeni stratejiye eski organizasyonların duhul etmediğini kim ileri sürebilir?
Fakat olsun, kafa konforumuzu bozamayız değil mi?
En iyisi Kobani turları tertip etmek. Hürriyet’in seyahat ekine niçin ilan vermezler? Niçin o ilanın üstünde bir resimli haber olmaz? “Kobani Turları Başladı. Şanlıurfa’ya kadar uçakla seyahat. sonrasında heyecan dolu, macera dolu yolculuklar. Kobani’de savaş oyunları. IŞİD ve YPG kıyafetleri ile boya tabancaları bizden. Sonra Süleymanşah portatif Türbesini ziyaret. Bayrak dikme animasyonları…”
Ne yazacaktım bakın ne yazdım?…
En iyisi Mehmet Doğan’ın gazetemizdeki köşesinde, hükümetin Şah Fırat operasyonuna Şah Mat diyerek ezberleri bozduğu yazısındaki son sözlerle bitirmek: “Bunu elbette hükümetin zaruret hali ile ilgili gerekçelerini bilmeden söylüyoruz. Mes’ul mevkide olanlar, o mevkiin şartlarında konuşur. Bizim böyle bir mecburiyetimiz yok ve ideal olanı birileri söylemeli.”
Birisi Taraf ile Fuat Avni’yi yalanlasın
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler.
Nasıl önceden Taraf, Süleymanşah’tan çekileceğimizi ve Musul karşılığında bu tavizi verdiğimizi yazdı da Dış İşlerinden Türkçesi bozuk bir cevap geldi sadece?…
Önceden arkadaşlarımızı Taraf konusunda da, Cemaat yapılanması konusunda da uyarmıştık.
Taraf’ın iddialarına tutarlı bir cevap vermek mecburiyetindesiniz. Herkes sizin kapıkulunuz değil. Şakşakçınız değil. Ayrıca hakiki Müslüman hakikati gölgeleyen her şeyden rahatsız olur.
Bir de şu Fuat Avni meselesi.
Fakat artık şu Avni’nin yaptıkları canımıza tak dedi.
Avni karikatürü vardı Gırgır’da. Oradaki o çocuk gibi dalga geçiyor koca adamlarla.
Onurunuz incinmiyor mu?
Bu nasıl devlet, bir karikatürle baş edemiyor?
Delikanlıysan çık ortaya ne demek? Böyle bir ağız yakışıyor mu Cumhurbaşkanına?
Ben biliyorum da bu devletin istihbarat ajanları nasıl bilmiyor?
Bu nasıl istihbarat?
Maaşlarını hak ettiklerini düşünüyorlar mı?
İbrahim Kalın’ın Dili Sürçtü
Süleymanşah türbesinin taşınması esnasında şehit olan başçavuşumuz hakkında şehit edildi ibaresini kullanan İbrahim Kalın’a ister istemez gazeteciler soru sordular. “Diliniz mi sürçtü” diye sıkıştırdılar. Sadece “şehit düşen” ya da “şehit olan” diyecekti. Şehit edildi deyince edilgen bir ifade kullanırsınız, o zaman da kim tarafından sorusu gündeme gelir.
Şüphesiz görev anında hayatını kaybeden askerimiz şehittir ve şehitler tıpkı Özgecanlar gibi en yüce makamdadır. Evliyaların üzerindedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.