Recep Yazıcıoğlu... Mekânı Cennet olsun...
8 Eylül 2008 Pazartesi, erken yaşta Rahmet-i Rahmana kavuşmuş bir gönül insanının, başka bir ifadeyle kalbi memleket sevgisiyle dolu bir kıymetli dostun ölümünün 5. yıldönümüydü.. Yıllar ne de çabuk geçiyor..
Vali Recep Yazıcıoğlu’ndan bahsediyorum.. Ölümüne gerçekten çok üzülmüştüm.. Çünkü Recep Yazıcıoğlu merhumla epey hatıralarımız vardı.. Ama Emri Hak vaki olunca, boynumuz kıldan ince.. Teslim olmaktan başka ne yapabiliriz ki?.
Rahmetli Vali Bey değişik bir bürokrattı.. Valiliği sırasında Tokat’ta, Aydın’da ve Erzincan’da önemli hizmetlere imza atmıştı.. Milletle iç içe yaşamaya özen gösterirdi ve halkla aynı dili konuşmada adeta uzmandı.. Basılmış pek çok kitabı olduğundan, insanlar onu kitap fuarlarında sık görürdü.. Kitaplarını imzalar, okuyucularla sanki kırk yıllık arkadaş gibi sohbet ederdi.. Özellikle de Merkez Valisiyken kitap fuarlarında çok muhabbetimiz olmuştu.. Ayrıca yaptığım radyo programlarında da birkaç kere misafir etmiştim merhum Recep Yazıcıoğlu’nu..
AK Parti'nin iktidara gelmesiyle rahmetli Yazıcıoğlu’da iktidar tarafından değerlendirildi ve Denizli’ye Vali olarak tayin edildi.. Tayin öncesi geçmişindeki başarılarından dolayı pek çok insanın “İnşallah İstanbul’a Vali olur” dediğine şahidim ve bu temennileri bir gün radyoda kendisine de ilettiğimde; “Sami Bey kardeşim, görev istenmez, görev verilir” demişti..
Denizli Valisi olduğu zamanda da Recep Beyi bir radyo kanalında yaptığım spor-aktüel konulu programa davet etmiştim.. Telefonla katılmıştı ve yaklaşık 30 dakika sohbetimiz olmuştu.. Rahmetli sözünü sakınmazdı.. Kim alınırsa alınsın, umurunda değildi.. 0nun için tek bir şey vardı; memleketin selameti ve de milletin mutluluğu.. 0 gün biz sormuştuk, Recep Bey anlatmıştı.. Programın sonunda selam-kelam faslından sonra adetten olduğu üzere kendilerine bir şarkıyla veda etmek istedim.. Ve öyle de yaptım!.. Yaptım ama bakın ne oldu?.
Ben o programlarımda üç eser hediye ederdim dinleyenlerime.. Program başlamadan, tespiti yapardım ve tonmayster de işi bitirirdi.. İşin enteresanı o gece üç şarkı yerine iki tane seçmişim!. Neyse, program bitti.. Recep Yazıcıoğlu’na; “sayın Valim, size bir şarkıyla veda ediyorum” der demez, tonmayster, canlı yayını devre dışı bıraktı ve “Sami abi hangi eseri çalacağız, 3. şarkıyı tespit etmedin ki” demez mi!.. Canım hayli sıkılmıştı.. Tonmaystere; “kafana göre bul bir tane” dedim!.. Tabii bütün bunlar birkaç saniyede olan işler.. Tonmayster de Türk Sanat Müziğinden bir eser buldu ve bizi dinleyicilerimize mahçup etmedi..
Daha sonra Recep Yazıcıoğlu bildiğiniz gibi müessif bir kaza sonucu vefat etti.. Ben de oldukça etkilendim tabii ki ve aklıma Recep Beyle yaptığımız o son program geldi.. Buldum program cd'sini ve o programı rahmetlinin hatırasına binaen bir daha dinledim.. Ve iş döndü dolaştı benim programın başında tespit etmeye unuttuğum ve bizim tonmaysterin alelacele seçip dinleyicilere sunduğu şarkıya geldi.. Bakın rahmetliye nasıl bir şarkıyla veda etmişiz;
Beste; Süleyman Erguner.. Güfte; Yahya Kemal Beyatlı.. Makam; Uşşak..
“Ömrün şu biten neşvesi tâm olsun erenler” diye başlayan duygu dolu unutulmaz eser!.. Ancak şarkının sonu hayli enteresan!.
“Tekrar mülâkî oluruz bezm-i ezelde...
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler!.”
Evet değerli okuyucularım; meğer rahmetliyle son sohbetimizi gerçek bir ayrılık şarkısıyla noktalamışız.. Ve son sözü biz değil, şarkının manalı güftesi söylemiş..
Tekrar mülâkî oluruz bezm-i ezelde...
Ne diyelim?.. 0luruz İnşallah!..
Recep Yazıcıoğlu Valimizi bir daha rahmetle ve hasretle anıyorum..
•
GİDEN GİDENE
Şanlıurfalı Ali Gencebay.. Yıllardır yaptığı çalışmalarla Türk Sanat Müziği’ne katkıda bulunmuş, halk tarafından sevilen pek çok esere imza atmış, değerli bir sanatçı..
Ali Bey’in “Çakmak Çakmağa Geldim” ve “Yar Diline Diline” isimli eserleri var ki, bugün bile popülaritesini koruyor..
Geçmiş yıllardaki bir muhabbetimizde “GİDEN GİDENE” isimli kendi mamulatı bir cd hediye etmişti bana!... Yaklaşık on beş dakika süren duygulu bir eser.. İnsanı tefekküre sevk ediyor.. Özellikle de güftesi çok manidar!.. Hayal dünyasında yüzen, yaşam biçimini gırgır-şamataya göre endekslemiş tipleri bakın nasıl tarif ediyor ve onlara nasıl sesleniyor, bestekar Ali Gencebay;
“Acırım insana gaflette diye.. Hiç yoktan günaha giren girene.. Bir ömür yaşayıp ibret almadan.. Dünyayı terk edip giden gidene/..
Kimsede kalmamış vicdan merhamet.. Bilmez ki okusun ölüye rahmet.. Sanki ona yokmuş gibi ahiret.. Ezan’dan habersiz, Kur’an’dan habersiz, giden gidene/..
Kiminin bir karış aklı havada.. Her şeyi o bilir sanki dünyada.. Kim bilir şu anda kim var sırada.. Akıllı geçinip giden gidene/..
Kimisi aldanmış dünya malına.. Ne haram ne helal gelmez aklına.. Akıbet binecek ecel salına.. İmandan habersiz, İslâm'dan habersiz, giden gidene/..
Cennetle cehennem hiç yokmuş sanki.. Kimin aklı erer, kime yalan ki.. Dünyaya dört elle sarılmış sanki.. Eli boş, cebi boş, giden gidene/..
Kimisi yaşıyor ölümsüz gibi.. Allah'ın emrinden sorumsuz gibi.. Zemzemle yıkanmış kusursuz gibi.. Abdestten habersiz, namazdan habersiz, giden gidene/..
Herkes kendisine haklıyım diyor.. Nefsine kul olmuş onu görmüyor.. Bu dünyaya neden geldiğini bilmiyor.. Dünyadan habersiz, ahiretten habersiz, giden gidene/..
Sanma ki bu dünya sana kalacak.. Ölüm gelse seni kim kurtaracak?.. Bu can topraktandı, toprak olacak.. Kefenli kefensiz giden gidene/..”
Evet Ali Gencebay’ın tesbiti böyle.. Tarihin her diliminde doğrularla yanlışların mücadelesi olmuştur.. Bu kıyamete kadar da böyle devam edecektir..
Bir yanda Allah’ın(cc) emirlerine uymayan, dünyaya gelişi sadece “yemek, içmek ve def-i haced” zanneden şaşkaloz bir güruh, diğer yanda ise emredildiği gibi yaşama gayretinde olan ve başa gelen her şeyi tevekkülle karşılayan diğer grup!..
Kazançlı olanlar, Halik-i Zülcelal’in işaret ettiği yolda gidenler olacaktır..
Diğerleri ise zarardadır..