Partileri Bekleyen Sınav
Önümüzdeki genel seçimlere partilerden aday olmak için müracaat eden insanları eleyecek bir önseçim olacak elbet. Bu partililere müracaat edilerek bilinen önseçim gibi olabileceği gibi, bir komisyon marifetiyle de olabilir.
En çok da AKP’yi bir sınav bekliyor.
Zira en yüksek başvuru ona.
Neden nasıl olsa iktidar ve su akarken kovayı doldurma telaşında bir sürü hevesli var.
Hayatında hiçbir siyasi projeye imza atmamış, hiçbir siyasi hareket için fedakârlık yapmamış, hiçbir kriz döneminde elini taşın altına komamış nice hevesli bunlar.
Kimi Osmanlı sarığı takarak, kimi Allah’ı referans göstererek, kimi başörtülü kadının tacize uğradığı yalanının ardına saklanarak, kimi 28 Şubat’ta mağdur oldum edebiyatına sığınarak kimi de bunlara tenezzül etmeyerek parasını konuşturarak meclise kapağı atma heyecanını yaşıyor.
AK partiyi ele alalım.
60 küsur üçüncü dönemci var. 120 vekil zaten listeye girecek. Elli Davutoğlu’nun elli de Erdoğan’ın kontenjanı olsa toplam 220 milletvekili zaten çantada keklik. Bir de onun oğlu, filancanın gelini, öbürünün yeğeni, diğerinin emaneti var…
Geriye kalan topu topu elli ila yüz arasında vekil boşluğu.. Bu boşluğu doldurmak için AKP’ye yüklenen aday adaylarının harcamaları.
Bence lüzumsuz bir çaba…
Üçüncü dönem uygulaması bir tüzük değişikliğine bakıyor.
O kadar tecrübeli politikacı köşesine mi çekilecek?
Demezler mi, bu kuralı senin için de koyduk sen saraya atladın biz sokakta sürüneceğiz mi?
Kural hepimiz içindi…
Dolayısıyla bu eski kulağı kesikler başka partiye atlasa, ya da yeni bir parti kursalar haklılar…
Ya hepimiz birimiz için, ya da birimiz hepimiz için…
Diyelim ki, eskilerin pabucu dama atıldı ve AK Parti yenilere bağrını açtı. Yenilerin maliyetini akılcı biçimde asla vekil olamayacakların sırtına yüklemeyi de becermiş oluyor.
Bugünlerde dolandırıcıların hedefi bu yeni adaylarmış…
Olur tabii…
Adam o kadar hevesli ki; dolandırıcı, “filanın yeğeniyim” dese hevesliden milyonları cukkalayabilir.
Neden?...
Tamahkârlığın sınırı mı var?
Şimdi tutmuş Hürriyet Ankara yazarı dolandırıcılardan adayları korumaya kalkıyor.
Adama gülerler…
Sevgi dilini yeniden icad edecek dervişlere ihtiyaç var
Bütün cemaatler, tarikatlar, dini gruplar, ekoller iflas etti.
Sevginin dilini kaybettiler.
Bu son çeyrek asırda oldu.
Yunus’un gönül dili yitip gitti coğrafyamızdan…
Ben gelmedim dâvi için
Benim işim sevi için
Yahut da
Bir kez gönül yıktın ise
Şu kıldığın namaz değil
Ya da
Sevgi bahtolmuş ezelden bize
Sizde bir türlü bizde bir türlü
Belki de Hoca Ahmed Yesevi’nin hikmetlerindeki aşkın derinliği sarsmalıydı bizi…
Horasan erenlerinin dünyasından zerre-i miskal bir iz kalmadı.
Hiçbirimizde…
Lafını ettik ama ruhunu kavrayamadık Horasan erenlerinin…
Başbakan belli ki bilgisine sahip, lakin Horasan derken neden en yakınları bile benimsediklerini gösteren bir hal ve gidişte değiller.
Niyazi Mısrî’nin şu dörtlüğü belki bizi uyarmalıydı.
İnile ey derdli gönül inile
Ehli derdin inleyecek çağıdır
Gel tımar et yarene sen aşk ile
Yarelerin onulacak çağıdır
Sevgi dilini yitirdik.
Veysel’i bile unuttuk.
Bırakın Veysel’i daha yakın zamanda aramızda olan Abdurahim Karakoç’un şiirini unuttuk.
Bize sevgi dili lazım..
Ama bunu Türkiye’nin yarısını dışlayarak yapamayız.
Sürekli gerginlik üstüne siyaset belki geri kalan yarısını yakın mazideki askeri vesayet korkusuyla bir arada tutuyor olabilir ama bu ilanihaye sürdürülebilir bir siyaset değildir.
Yazık; kim, hangi image-maker kandırdıysa kandırdı ve bu siyaset temellendi ve ezbere uygulandı. Uygulanıyor…
Artık bundan vazgeçmeden sevginin dilini inşa edemeyeceğimizi bilmeliyiz.
Sayın başbakan da bilmeli…
Vesayetten kurtulmalı…
RUBAİ:
İşte gönlünde yatan zirveyi sarsan hânuman
İşte yükseldiğin ân kor gibi çökmüş âsuman
Gidelim korkuyorum şimdi beyaz ülkemden
Vay ki insanlara tezgâh kurabilmiş Müslüman
KİTAPÇI:
HAYATİ BİCE, ne zamandır Hoca Ahmet Yesevi çalışıyor. Yesevi’nin dergâhını, hayatını, mücadelesini, horasan erenlerinin mihverini ve Yesevi hikmetlerini titizlikle araştırıp yazdı. Öteden beridir de kendini bir Yesevi müridi gibi tanzim ve tarif ediyor. Kendini ve çevresini…
Bice’nin kitabını şimdi He yayınları bastı.
Sevginin dilini yeniden yakalamak için horasan erenlerinin başkomutanı Hoca Ahmet Yesevi’yi anlamak ve hikmetlerini kavrayarak hayatımızın mihveri yapmak azim ve kararlılığında olmalıyız. Yoksa kuru iddialarımız bizi de yakar, âlem-i İslâm’ı da….
Maazallah…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.